Cumartesi, Şubat 27, 2010

Bana sen lazımsın..

Yorucu ve yoğun bir hafta geçirdim, akşama oturmaya misafirlerim var, bir yandan hazırlık yapmak için mutfağa gireceğim bir yandan da bilgisayardan kalkamıyorum.. Bahçeye de çıkmak istiyordum ama mümkün değil.

Dün Mavi Kuş örgü kampanyası için Yurtiçi Kargo ile konuştuk, pazartesi kesinleştireceğiz. Yani pazartesiden itibaren elinizdekileri gönderebileceksiniz. Prosedürlerini paylaşacağım belli olduğu gibi. Gülen her zaman olduğu gibi yine döktürmüş.. Onun hızına yetişmek mümkün değil ama bende dün yünlerimi aldım.Bu gece olmaz ama yarın battaniyeye başlıyorum. Ancak bittiğinde paylaşacağım. Acemi olduğum için aşamaları paylaşmaya çekiniyorum :) İki model beğendim, biri kolay biri zor. Önce kolay olanı daha sonra da zor olanı yapacağım. Bazen arada bir geceleri lif, elbezi, atkı gibi şeyler örüp satıyorduk pazarda ama bir kaç sene evvel Çağıl'a ördüğüm kazak haricinde pek tecrübem yok bu işlerde.. Onu da nerede keseceğim gibi şeyler danışarak yapmıştım. Neyse Gülderen var en azından pazar günü ona götürüp danışacağım örgümü nasıl gidiyor diye..

Burada hava soğuk değil ama arada yağmurlu günler yaşıyoruz, bahçedeki düzenleme başladı ama bitmedi. Bugün aslında tam balkon ve bahçe günüydü ama hafta içine sarktı. Günlerim dolu şimdiden yapacak çok işim var pazartesi günü. Nisan aylarından itibaren bol etkinliklerin olduğu aylara gireceğiz, mantar festivalinden tutun çalış karnavalına, motor yarışlarından tutun sığla ağacı seminerlerine ve Çağıl'ın OSS sınavı, arada 19 mayıs zamanına denk gelen tarihlerde lise arkadaşlarımla İstanbul buluşması, Kültür ve Sanat Festivali derken şimdiden temmuza kadar yoğun gözüküyorum.

Arada misafirlerimizde olacak sanırım buralarda, sırası gelince paylaşacağım :)



Biraz sonra mutfağa gireceğim, önce menüyü belirleyip sonra harekete geçtiğimden müziğimi açıp işime devam edeceğim.

Bugün aslında deniz gören yüksek bir tepeye çıkıp etrafı seyretmek geliyor içimden, dilimde güzel bir şarkı , bu aralar yine çok konuşup dertleşmek, akıl danışmak istiyorum birilerine, tüm sıkıntım da bu ama bunu nasıl yapacağım bu yoğunlukta bilmiyorum.. Şöyle boş boş oturup kahvemi yudumlarken ona hayatı anlatabileceğim birileri olsun istiyorum yanımda.. Çok şey mi istiyorum..?

Eskiden ne güzeldi, bir sürü yakın arkadaşım yanımdaydı istediğim zaman onları yanımda buluyordum. Bu aralar herkes uzakta, ulaşabildiklerim var ama ben uzağım.. Benim istediklerim hep uzakta, hem de çok.. Bu burada yakın olmayan arkadaşlarım olmadığını göstermiyor ama birilerine önceki olayları açıklamadan direk söze girmek, belki yarım yamalak konuşmak , leb demeden Çorum duymak, hatta başımı koluma dayayayıp onları dinlemek, saçma sapan şeylere gülüp eğlenmek istiyorum.

Kaçmak istiyorum.. Sanırım anahtar kelime bu. Bunu söylediğimde insanlar beni anlasın istiyorum. Yargılamasınlar. Ya da yargılamayan insanlar arasında olayım. Birde çok özledim. Neler olduğunu yazmayacağım, insan neleri özleyebilirse herşeyi.. Herşeyi işte.Tanıyanlar içinden cımbızla alsın, tanımayanlar şansına küssün çünkü diğerlerinin bulduğu kelimeleri bu yazıda bulamayacaklar.. Bulmaları da mümkün değil. Dökmüş işte birşeyler kıvamında okuyup geçsinler. İnsan zaten herşeyi sorgulamamalı, içimden geliyor dedin mi olay orda bitmeli. En azından bu bende böyle oluyor. Gönül gözümün bu tarafını hep açık tutmaya çalışıyorum ki paslanmayayım.. Bence bu bir erdem olmalı..Doğal insanlara prim vermeliyiz ki hayatta basitliklere ve yapaylıklara tahammül edebilelim. Bu yüzden işte tam bu yüzden hayatını kolaylaştırmalıyız sevdiklerimizin.. Hayat bazılarına izin vermese de kolaylaştırmalıyız, ulaşamasak da kolaylaştırmalıyız, dokunamasak da kalplerine yine hayatı onlar için kolaylaştırmalıyız.. Hayat herşeye izin vermiyor ne yazık ki.. İzin verdiği ölçüde yaşamaya da alışmalıyız.

Bazen dayanamadığımda, kızdığımda, yalnız kaldığımda, sıkıldığımda sadece güzel şeyleri düşünüyorum. Sadece beni bu rahatlatıyor. Onlar olmasa atlatamam belki, ya da bu kadar rahat idare edemem.

Yazıda görünenin aksine kötü değilim ama bunları yazmak istedim.En azından birilerine söylemeliyim içimdekileri. Nasıl göründüğünü düşünmeden, umarsızca anlatabilmeliyim diye düşündüm. Sadece bu. İçsel bir iç döküş bu.
-silmeden yolluyorum, yazabildiğime göre paylaşma cesaretini de göstermeliyim kendime-

Bugünkü Şarkı Rafet El Roman'dan.. Ne garip,bu adam ilk çıktığında teleffuzundan dolayı sevmemiştim, oysa şimdi dinliyorum..

Perşembe, Şubat 25, 2010

Bu sabah yağmur var İstanbul' da..

Özlem beni mimlemiş, bir yandan da hadi artık yaz diyenler için ve yazmayı özlediğimden bu sabahki yürüyüş resimlerimizle beraber işte yeni yazı.. Böyle uzun cümlelerde üstüme yoktur artık alıştığınız üzere.. Bu sabah Fethiye, akşamın kötü ve yağışlı havasından parçalı bulutlu bir güne günaydın dedi. Tabii ki bizde. İki gündür daha iyi olduğumdan Çalış'a yürüyüşe gidiyoruz Uzunbey'le.. Fotoğrafta Babadağ'da kar var , bu da havaların aslında soğuk olduğunu gösteriyor, yani güneş yokken etraf soğuk olur.

Mimin konusu eşinizi nasıl çıldırttığınız.. Bu bana sorulacak bir soru değil aslında, tabii ki böyle davranırsam karşımdaki çıldırır mı gibi bir düşünceyle hareket eden bir yapıda değilim :)) Daha doğrusu elimden geldiğince insanlara iyi davranmaya çalışırım. Evdekiler dışarıdakiler gibi bir ayrımım yok doğrusu..

Sanırım en çok bir yere davetliysek ya da işe giderken beraber gideceksek ve benim hazırlanmamı beklerken çıldırıyor.. Oysa başkalarına göre çok bekleten biri değilim. Sadece
hazırlanma sürecim var ve bu süreçte zincirde bir şeyler bozulursa yetişemiyorum..Mesela ben yarım saatte hazırlanırım diyelim ki bu zaman içinde ben şu takımla şu gömleği giymem, bu pantolonun başka rengi yok mu..? Bu çorap uymuyor yeni çorap verirmisin..? gibi yaklaşımlarla benim yarım saatte hazırlanmam mümkün olmayabilir değil mi..? Yani başkalarına koşturduğumda ben nasıl hazırlanayım? % 90 başkalarının istediği işleri yaparken geç kalmışımdır ve o da çıldırmıştır.. Adım çok bekletene çıkmıştır çünkü onlar evde 2 erkek , bir kadının hazırlanmasını yarım saatte olsa saatler olarak adlandırabilecek kapasiteleri mevcut :)

Geçen sene beni Uzunbey'in çıldırttığı durumu anlatayım.. Çok önemli bir iş yemeğine gidiyoruz ve evde acele giyiniyoruz. Ben bir ara Uzunbey'in giyinip aşağı indiğini sandığım sırada- bu arada acele de ediyorum çünkü geç kaldığımda sinirleneceğinden onu bekletmemeye çalışıyorum. Ortadan kayboluyor ve Çağıl'ın banyosundaki su akıtan vanayı sıkmaya çalışırken kırdığını ve suyun banyoyu bastığını seslerden anlıyorum. Ben ona vanaları hemen kapat ve giyin çıkalım derken o bana ustaya telefon et, eve çağır ve akşama biz yokken gelip tamir etsin Çağıl nasılsa evde diye sesleniyor.. Nasıl baktıysam beş dakika içinde ısrarından vazgeçtiğinden çıldırma duygumu sadece sakin kalabilmek adına aldığım nefes seslerinden anladığını anlıyorum.
1- ben evde yokken başkalarının evimi gezmesinden hiç hoşlanmam
2- birde bu kişi usta olduğundan evin her kademesine girip çıkabilecek biri.
3- o an evsahibi konumunda ve kendi yemeğimize geç kalıyor olabileceğimizi hesaba katmayıp, bana sormadan düzen ayarlamaya çalışması beni o boyuta taşısa da allahtan bir daha o durumlardan yaşamadık.

Bu yazı onu nasıl çıldırtırımdan çok ben nasıl çıldırırım yazısı olacak sanırım .. :))

Ben onu genelde çıldırtmamaya çalışıyorum.. Bu benim yapıma ters zaten ama sanırım onu dinlemediğimde birde çıldırıyor.. Dedim ya başkalarının çıldırıp çıldırmayacağına göre hareket edemem ya.. Sanırım bu bekleme işi haricinde ki o titiz ve sabırsız biri olduğu için bunu abarttığını düşünüyorum işte çıldırtıyorum :)) Beraber çalışıyoruz ya, aslında ortağız ama bunu unutup bana sormadan hareket ettiğinde eğer benim düşünceme ters bir şey varsa kimseyi dinlemediğimde çıldırıyor olabilir yani bilmiyorum o zaman kızıyordur herhalde... Yani bana ters bir şey varsa, ben kendi kafama göre hareket ettiğimde, insanlarla ters düştüğümde değil de onu dinlemediğimi düşündüğünde çıldırıyor. Bu haller şunlar oluyor diyelim ki o bana şunu yap dedi ve ben zamanında yapmadım. İşte o zaman gerçekten çıldırıyor :)) Bu hali beni değiştirmediğinde de daha çok çıldırıyor, açıkçası ben zamanında bir şeyi yapmadığımda isteyerek yapmıyorum ki ! Oysa o çıldırabiliyor ama bu beni etkilemediğinde daha da çıldırıyor. Bu tavır ve hal bende ters teptiğinden o zararlı çıkıyor ama iş işten geçmiş oluyor.. Birde o çabuk sinirlenen ama unutan biri sayılır.Yani unutmak isterse unutuyor ama ben unutmam.Benim unutmam mümkün olmadığından da sinirim çabuk geçmez. Birileri yanımda sinirlenebilir onun siniri geçebilir ama ben sinirden uyku uyumam günlerce.. Yani diyeceğim o ki biz uzun zamandır beraberiz, evde ve işte çok çıldırttığımı söyleyemem ama genelde insanlarla kavga etmemeye ve onlarla iyi geçinmeye çalışırım. Kolay sinirlenmem, köprüleri atmamaya , saygımı yitirmeden olayı çözmeye çalışırım. Bu yüzden de aynı davranışı beklerim.

Genelde hayat felsefem hayattan keyif alacak paylaşımlarda bulunmak ve insanlarla güzel şeyleri paylaşmak olduğundan insanların pek üstüne gitmem yani onları o noktaya ben getirmek istemem.. ama birinin beni o noktaya getirmek istediğini farkedersem de bilerek yaparım. Karşımdaki de bunu anlar. Bu durumu değiştirmez ama ben bir daha o kişiyle aynı seviyedeki ilişkiyi tutturamam,ona saygım azalır. Bu yüzden her zaman daha uyumlu ve ilişkiyi korumaya çalışan ben olurum. Gemileri yaktığımda geri dönüşü hiç olmaz benim hayatımda.Yani olmadı diyebilirim.


Birilerini hele hayat arkadaşını çıldırtmak iyi bir şey değil, insanların sınırlarını zorlamamak en iyisi :)


Ares bu sabah boş sahilde poz verirken düşündüm bugün ne yazabilirim diye.. Hava soğuk değil ama birden iniverecekmiş gibi duran yağmur yüzünden çok yürümedik ve iki gündür oturup çay bahçesine çay keyfi yaptık Uzunbey'le. Biz otururken yağmur çiseledi ve Ares ıslanmamak için hep saçak altında gezdi :) Kendisi gidip denize girmeyi ya da su birikintilerine atlamayı seviyor ama yağmur yağdığında böyle dam altına kaçıp ıslanmamaya çalışması bize çok komik geliyor.


Birde size ne kadar doğal gıdalara düşkün olduğunu yazmak istiyorum. Hava kötüyse dışarı çıkmadan bazen balkonda yemek yiyiyoruz işteyken.. Beraber çalıştığımız genç arkadaşlarım var, onlar çok denemiş, hazır çorba içtiklerinde yani bardak poşetleri var ya onlardan içtiklerinde ekmeği banıp Ares' e verdiklerinde yemiyormuş, oysa evden çorba getirdiğimizde çorbayı yiyiyor diyorlar .. Yani kimyasal hazır gıdalara karşı bir köpeğimiz var bu da beni mutlu ediyor :))

Sabah deniz çarşaf gibi ve yağmur başlamışken..


Bahçedeki sümbüllerim açtı, bir kaç soğanlı bitki daha dikmiştim şimdi onları bekliyorum,filiz vermişler..


Devin'e gittim, hem onun bloğuna yorum yazanları hem de kendi bloğumda onunla ilgili yorumları da götürdüm. İyi ki böyle götürmüşüm. Çok sevindi, kolundan dolayı bilgisayarı kucağında tutması imkansız..

Delfina, uzun bir yazı yazmış,resim bile eklemiş, beste sağolsun o da yazmış,diğer yorumları da ekleyip iki sayfa götürdüm, yanına koydu, buradan canım istediğinde bakarım dedi..



Geçen çarşamba mavikuşlarla buluştuğumuzda Fatoş getirdi, şeker pancarı turşusu..İlk defa yedim ve çok güzeldi..Resmini de çektim,eksik kalmadı yani..Nasıl yapıldığını bilmiyorum. Bu ara beklediğim turunçlarım geldi, Beste'nin tarifini verdiği şarabı yapacağım, birde reçel.


Gülderen'in doğum gününe gittiğimiz gece onun ördüğü süveter.. Çılgın ve bazen çok değişik modeller örebiliyor, kendine de yakıştırıyor.





Bizim Mavi Kuş Hareketi için 2 gündür yurtiçi kargoyla görüşüyoruz.Bir terslik olmazsa yarın sabah tekrar görüşeceğiz. Umarım hayırlısıyla bu iş olur. En yakın zamanda kargo olayını cevaplandırmaya çalışıyorum ki ürünlere bir an önce kavuşmaya başlayalım.

Önemli not: Mavi Kuş sitesi çöktü, eksiklerini gidermek daha zor olduğundan yeniden yapmaya çalışıyoruz, giripte neden bunda bilgiler yok dememeniz için yazıyorum. Siteyi Çağıl yapıyor, ancak haftasonundan haftasonuna zaman bulabiliyor,birde bilgilerin çoğu kayboldu,bu yüzden yeni bilgi giremedik daha.. Herşeyi tekrar topluyoruz..


Geçen pazar günü yağıştan dolayı 2. el pazarı ertelenmişti, bu pazar Çalış'ta yağmur olmazsa pazar kurulacak, ben her ay gece yemeğe çıktığım arkadaşlarla bu sefer kahvaltıya Yanıklarda Çınaraltı diye kır lokantasına gideceğiz, o gün aynı zamanda Şükran Teyze'nin doğum günü, ona da uğramak istiyorum. Hava güzel olursa çok sevineceğim..


Bugün Kandil ya annemi aradım, Teyzemle çok sevdiğim Nermin Abla'ya gitmişler Fatih'e.. Biz eskiden beraber giderdik , onların sesini duyunca özlem içime oturdu.. İki gündür gözlerim dolu dolu bakıyorum etrafa.. Bu sabah deniz kenarında denize bakarken söyledim içimden bu şarkıyı ve ne şu an gidebilecek sakinlikte işlerim ne de gelseler ben onlara zaman ayırabileceğim.Bu yüzden uygun zamanı kolluyorum ve özleme dayanma gücü diliyorum içimden kendime.


"Senden uzak olunca Martılar mahzun oldu onlar bile ağladılar ..

Şarkılarda düşünmek seni bana getirmez ki .. "

Salı, Şubat 23, 2010

Örgü Destek Hareketi

Aldığım duyumlara göre herkes harıl harıl hazırlanmakta, başta Gülen olmak üzere adres soranlar ve bir şeyler göndermek istiyoruz diyenler tarafından kampanyamız şu an çevrili durumda :) Bu çok güzel bir gelişme ve arayıp sormanız bile bizi ne kadar heyecanlandırdı anlatamam. Gülen oturup kendi de bir şeyler yapmış, hem herkesle konuşup onları motive ediyor hem de beni arayıp ayrıntıları öğreniyor.

Bugün ücretsiz ulaşım için büyük bir firma ile görüştük, ayrıntıları belirlemeye çalıştık yalnız bu bir kampanya olduğu için sorumluluk istiyor ve bir kaç gün içinde cevap verebileceklerini belirtiyorlar. Beklemek zorundayız, çünkü daha önce de o firma ile çalıştık ve bizi hiç yalnız bırakmadılar ama prosedürler böyle.

Normal şartlar altında ücretsiz gönderimler için o firmayı beklemeye karar verdik. Hayır ben ücreti ödeyerek göndermek istiyorum diyenler için de bir adres belirledik. Bana mail atarak ya da aşağıya yorum yazarak bu ücretli gönderim için adrese ulaşabileceksiniz.

Kampanya tarihimizi mayıs ayına kadar belirlediğimizden istediğiniz zaman bize gönderebilirsiniz. Mayısa kadar yetiştiremeyenler ve tekrar göndermek isteyenler için mail adresimizden ulaşarak iletişim kurabilirsiniz.. Bizler burdayız o insanların da hep ihtiyacı var. Kimseyi geri çevirmeyi düşünmüyoruz. Sizden istediğimiz yelek, hırka ,atkı,şapka, patik,battaniye gibi örgüleri burada ihtiyacı olan bebek ve çocuklara hazırlamanız. Bunlar ya dağılan bir evlilikten parasız kalan yalnız annelerin çocukları için, ya işi olmadığı için para kazanamayan ailelere destek için ya da zor şartlar altında dünyaya gelmiş ama sağlık problemleri yüzünden giyime para harcayamayan hasta çocuklar için kullanılacağından her şekilde ihtiyaç sahibine ulaşacaktır.

Bebek kıyafetlerini yani en küçüklerini mutlaka kenarda tutup, başvuran ve durumu olmayan hamile annelere saklamak istiyoruz. Sebebi onlarında durum icabı ile hep başkalarının kıyafetlerini giydirdiklerinden yeni bir şeyleri olsun diye. Yani bu tarz eşyaları satmayı düşünmüyoruz. Buralarda en az bulabildiğimiz eşyalar hep bebek kıyafetleri oluyor.Genelde herkes eşe dosta veya yeni bir kardeşe sakladığından ihtiyacımız olduğunda çok zorlanıyoruz.

Yine de destek için gönderdiğinizi unutmadan en iyi şekilde ürünleri değerlendireceğimize güvenerek ürünleri yollamanızı istiyorum sizden.
Elimden geldiğince gönderdiklerinizi takip edip fotoğrafını çekip buradan paylaşmak istiyorum ki kampanya süresince daha çok insan görüp bize katılabilsin. Sizlerden ricam kendi bloğunuzda bu ürünleri gönderdikçe yazıp ,fotoğraflamanız. Bu başka insanlara ulaşabilmemiz için şart. Birde kargoları gönderdikçe yorum ya da mail adresime yazıp onları izlememi sağlamanız. Yani dün size şu şehirden iki yelek bir atkı gönderdim gibi bir bilgi gibi detayları bildirmeniz. Böylece kargonuzu takip edebilelim. Gelen her bilgiye cevap vereceğimi ve kontrol edeceğimi ve o şekilde liste tutacağımı belirtmek isterim. Yüzlerini göstermemek şartıyla arada ihtiyaç sahiplerine ulaştığında da görüntülemeyi düşünüyorum. Sizlerin katkılarıyla güzel bir kampanya olacak :) Şimdiden teşekkür ederim ilginize ve çabalarınıza..

Hediyelik eşya, takı, el yapımı küçük süsler,anahtarlıklar ve tokalar gibi el emeği ürünlerinizi de bize yollayabilirsiniz.Onları da gönüllü standlarında satıp gelirini sizin adınıza bağışlayacağımızı tekrar belirtmek isterim.

Güzel bir çabayla çok güzel gelişmelere tanık oluyoruz, umarım başladığımız gibi gider her şey, unutmayın ki gönderdiklerinizi bekleyen, küçük gözler var yolunuzu gözleyen ..

Mavi Kuş Hareketi

Cumartesi, Şubat 20, 2010

sen olmadan buralara gelemezdim ben

Evdeyim, hastayım ama kampanya gelişmelerini sevinçle izliyorum. Sesimin iyi çıktığını söyleyemem. Bu telefonda dün gece Gülen'le uzun uzun konuşmama da engel olmadı. Saat 3 .00 civarı yattım. Sabahta evdekiler beni uyandırmadan çıkmış, geç kalktım. Sabahtan beri tv izleyip arada dinlenip, bilgisayara bakıyorum. Boğazım ağrımıyor ama dün burnumu silmekten konuşamadım, arada gözlerimde yaşlanıyor, bunu daha çok maillerde gelen şiir ve şarkılara da yormuyor değilim.. Hasta olmak dinlenmemi sağladı, bir daha hasta olmadan dinlenmeyi düşünüyorum :)

Örgü kampanyasında şimdilik beklediğimiz ücretsiz taşıyacak bir kargo şirketi, onu bulursak pazartesiden itibaren açıklayacağım.Eğer bulamazsak kampanya yazıp bir adres vereceğim ki bu sefer kendiniz ödeyerek göndermek zorunda kalacaksınız.Biliyorum bu şekilde göndermek isteyenler de var ama olabildiğince enerjimizi daha farklı şeylere kullanalım istiyorum.

Arkadaşlar merakla bekliyorlar neler gelecek diye..Yarın Çalış'ta pazar var 2. el, sanırım diğer aya bizim kampanya ürünlerimiz yetişir..

Bugünkü şarkımız resimdekilerden de anlayacağınız üzere Sarı Laleler.. Normalde sarıyı sadece duvarda ve lalelerde severim :)

Cuma, Şubat 19, 2010

Bir Sevmek Bin Defa Ölmek Demekmiş..

Ben çok şanslı biriyim, biliyorum ama bazen sevdiğim insanlar istemediğim halde bana zarar vereceklerini sanıp benden uzaklaşabiliyor, bunu anlamaya çalışıyorum ama beni acıttığını da itiraf etmem gerekli. Ortamım bazen oradan göründüğü gibi değil. Ben hemen herkesle konuşan, işi gereği tanışan biriyim.Küçük bir yerde tanınmak bazen çok zor, mesela yalnız kalamıyorsunuz, ne yapsanız biraz sonra tanıdık biriyle karşılaşma oranınız çok yüksek.Oysa bende bazen kendimi dinlemek, iş arası beş-on dakika uzaklaşmak istiyorum.Ya da arkadaşımla özel birşey konuşmak. Bazen o kadar çok telefon geliyor ki hani eskiden cep telefonumuzun olmadığı günlerdeki gibi gidip o sarı kulubelerden telefon açmak, istediğimiz zaman gidip sıra beklemek bana nostalji ötesi, keyifli geliyor.. Şimdi mavi kulubelere bakıp yanlarından geçerken iç çekeceğimi, her gördüğümün çalışıp çalışmadığını gözlerimle kontrol edeceğimi nerden bilebilirdim ki..

Biliyorum yoğunluktan bazı dostları arayamıyorum, sormuyorum.Oysa onları çok seviyorum. Benim hayatta sevgilerimden ve özlemlerimden daha çok değer verdiğim bir şey yok. Sadece böyle olması gerekiyor.Yani hayatta elde ettiğimiz şartlar bozulursa özellikle de bu sene Çağıl yüzünden bozulmaması gerekiyor. Benim bu iş yoğunluğunda çok dikkatli olmam gerekiyor, hayatımın düzeni benim ellerimde.Kendi istediklerimi bir kenara itmek zorundayım..Şimdilik idare edebildiğim oranda bunu böyle götürmek zorundayım. Yoksa ben istemezmiyim keyif aldıklarımı sık yaşamak.. En azından kendimi alıp gitmek, arkadaşlarımla buluşup gezmek, onları sık sık aramak, bir telefon açıp saatlerce konuşmak, onları görmek, hayatı paylaşmak, sarılmak, destek almak, gerektiğinde ona destek olabilmek.. Ne kadar çok istesem o kadar çok yapamıyorum.


Arada öyle komik isteklerim var ki bunları daha sonra paylaşabilirim mesela.. Başkalarının çok kolay yapıp benim yapamadıklarımı özlüyorum diyelim kısaca .

Ama bu hayallerime engel değil, belirtmeden de geçemeyeceğim :))



Neyse beni affedin daha iyi arkadaş olabileceğim günler için hiç değilse affedin ve beni bağışlayın, durumumu anlamaya çalışın.. Çünkü ben sevdiklerimi her daim etrafımda görmek istiyorum..

... ... ...


İki gündür koşturmaca rekoru kırdım sanırım, bu kadar koşturmacan varken birde kampanya yapmak senin neyine diye kendime soruyorum. Gülen'e hiç yardımım olmuyor şimdilik. Normalde pazartesiden beri yoğunum, salı günleri 4.30 da komite toplantım oluyor FETAV'da. Çarşamba MaviKuşta, perşembe her hafta olmasa da iki haftada bir Çalış Komite toplantısı bunun yanında da işim. Akşamları eve gelip yemek işini halledip Gülen'le konuştuk iki gündür, çarşamba akşamı arıyor Gülen, ben Gülderen'in doğumgünü için dışarıdayım..Gülencim benim yapmam gereken işlerim için koşturuyor ben Gülen'e bu gece konuşamam ama diye şart koşuyorum. Bugün de önce büroda Fethiye PDO grubundan Tulina Hanımla beraberdik, öğleden sonra toplantı yaptık Roka Restaurantta Çalış'ta.. Naber Metin diye bir yerel tv programı yapan bir muhabir arkadaşımız var, o da konuğumuzdu.Bu gece için bizi çekti. Ben konuşmam dedikçe konuşturmak için yaptığı numaralardan sonra biraz konuşmak zorunda kaldım.Toplantı da fazla kalabalık yoktu ve Hilkat Hanım, Roka'nın sahibesi Tülin Hanım ve ben birşeyler anlattık.İngilizler de kendi dillerinde karnavalı anlattı, kahve içip eve geldim.Çünkü bu gece evde misafir ağırladım. Oturmaya geldiklerinden hazırlık kısmı yine fazla sürmedi ama yine de 4 çeşit ikramla şarap ve çay içtik.

Bu sabah yürüyüşe gittiğimizi, Gülderen'de de rakı içip pasta yediğimizi yazmayı unutmuşum.. Birde çarşamba gübü Black'le buluştuk..
... ... ...

Mavi kuş hareketi için kargo pazartesi belli olacak,olmazsa da size adres vereceğim oraya yollayabilirsiniz kargolarınızı, şimdi uğraştığımız sadece ücretsiz olmasına çalışmak.

... ... ...

Nette sanat müziği dinlemek için gezerken Barış'a rastladım.. Ne kadar çabuk geçmiş zaman.Oysa daha dün gibi hatırlıyorum festivalde karşılaşmamızı.. Şarkıyı da enfes söylemiş. Dinledikçe dinleyesi geliyor insanın..

Devin'e yorumlarınızı ve notlarınızı ilettim.. Çok sevindi, gözleri parladı, buradan tek tek Delfina'ya, Beste'ye, Mutfakcamı Burcu'ya, FETAV'dan Dilek Hanıma teşekkür ediyorum. Sizin yerinize teşekkürleri ben dinledim Devin'den.. Sevindiğini görmek çok güzeldi ve değerdi..

Çarşamba, Şubat 17, 2010

Örgü Destek Mavi Kuş Hareketi

Gülen'in hızına yetişmek mümkün değil.. Yazdığım bir yorum üzerine bu kadar hızlı hareket edip etrafı bu kadar çabuk koordine edebileceğini biliyordum ama kendi gözlerimle de görmüş oldum. Dünden beri çok konuştuk, çabuk düşünmeye çalıştık ve bir an önce uygulamaya geçmek istiyoruz.Bu yüzden şimdilik sadece sizleri yazılarımızın altına yorum bırakarak ben bu işte varım demeye çağırıyoruz..Biraz daha kalabalık olunca hep beraber hareket edelim istiyorum. Sizlerden ilk beklentim öncelikle bu hareketi bloklarınızda paylaşmanız ve bizleri yeni insanlarla tanıştırmanız..

Gülen'inde isteğiyle örgü destek hareketimiz 2 bölümden oluşacak..

1- İstediğiniz bir parçayı örerek bize göndermek.
Bunlar ne olabilir..? Öncelikle bebekler ve çocuklar için yelek, hırka, patik, atkı, şapka ve ya battaniye.
2- Örgü örmek istemeyenler ama ben yine de destek olmak istiyorum diyenler için el yapımı herşey.. İçinizden geçen ve biz gönüllülerin satışa sunup kazandığımız paraları burslara bağışlayacağımız herşey.

Alt bilgi olarak belirtmek istediğim bir şey var ki, 2. el daha kullanılması mümkün olan evinizde değerlendirilmeyi bekleyen giyim eşyalarınızı da gönderebilirsiniz. Örgü ya da kumaş olabilir, her yaş grubu tercihimizdir ama bebekler için genelde daha sıkıntı çekiyoruz diyebilirim.

Burada belirtmek istediğim bir husus var ki Fethiye sıcak memleket olarak bilindiğinden hırkaları ve yelekleri ,battaniyeleri ne yapacaksınız diyorsanız Fethiye sınırları çok geniş bir yer hem deniz kenarı hem de dağ köyleri ve yaylaları olan yerler de sınırlarımız içinde.. Bu yüzden emin olun gönderdiğiniz her örgü kıyafet bir şekilde kullanılacaktır. Kışın geceleri güneş battığında da çok serin bir yer olduğunu belirtmek isterim.

Göndermek istediğiniz ürünleri lütfen bloğunuzda resmini çekerek ve bu yazılarımıza link vererek gönderirseniz tanıtım için bize ekstra yardımcı olmuş olursunuz. Ben gelen ürünleri , pazarda gönüllü arkadaşlarımızla standlara koydukça, ihtiyacı olanlarla paylaştıkça mümkün mertebe yüzlerini göstermeden sizlerle paylaşmayı düşünüyorum. Elimizden geldikçe bunları adım adım izleyeceksiniz. Öncelikle yardım etmek için gönderdiğinizi unutmadan desteklerinizi bekliyoruz.

Şimdilik vakit kaybetmeden bir start vermek istiyoruz bu işe, bir kaç gün içinde ayarlayabilirsek bir kargo ya da bir otobüs şirketinden destek almayı düşünüyoruz ürün gönderimi için, bu konuda önerilere de açığız. En kısa zamanda bunu sizlerle paylaşmayı ümit ediyoruz..

Ben bir battaniye ile açılışı yapmak istiyorum.. Bu konularda iyi olduğumdan değil, sadece yaratıcı olabileceğim bir şey seçmek istedim.. İhtiyaç için yaptığımızı düşünüp önemli olanın katılmak olduğunu düşünüyorum bu yüzden beklentim süper ürünler değil bir şekilde destektir.
Şimdiden yorum bırakacak ve bize destek olacak herkese başta Gülen ve ekip arkadaşları olmak üzere Mavi Kuş'lar adına da herkese teşekkür ederim.

Not:

-Mavi Kuş internet sitesinde bir sorun oldu, en yakın zamanda çözülecek sanırım.. Bugün arkadaşlarla toplantıdaydık, haberi sevinçle verdim, merakla bekliyoruz :))

Sabah yazıyı yazıp çıktım, öğleden sonra saat 16.30 da geldiğimde yorumlara ve desteğinize inanamadım ..Teşekkürler :)) İyi başladık..


Link ve destek için teşekkürler..

Anne işte , ilk ve kalıcı link için çok teşekkürler ..

İdille Hayat,

Marifetli Peri, kalıcı link için..

Bizim Gibiler,

Arzuco, kalıcı link için..

Sardunya, bloğundaki kalıcı link için..

İçimdeki Yolculuk,

Tulina, değişik bir platformdan ve Fethiyeden..

Renginle Renkli Hayat,

Şanslı,

Biyonik Kedi, kalıcı link için ..

nrhnmrl, link için..

Selmanın Sepeti, teşekkürler..

Bulut Gölgesi, Nalan .. teşekkürler..

Stuven, teşekkür ederim..

Seda'ca ..Teşekkürler..

Tüm gönderimler için YURTİÇİ KARGO numarası yazıyorum.. Bu numarayı verdiğinizde elinizdeki Mavi Kuş kargoları indirime giriyor ve daha az ödüyorsunuz.. Lütfen kargonuzu gönderirken paket büyüklüğünde poşetlere koymaya gayret gösterin ki bir sıkıntı olmasın.

Tüm desteğiniz için teşekkürler, ayrıca buradan Yurtiçi Kargo İzmir Bölge Müdürlüğüne , Erkut Bey'e , Sahra Bey'e ve Fethiye Yurtiçi Şubesi yetkilisi Rıza Gökhan Dur Bey'e destekleri için kendim ve dernek arkadaşlarım adına en çok da derneğe başvuranlar adına teşekkürlerimi iletiyorum.

KARGO İÇİN KULLANACAĞIMIZ KOD NUMARASI : 226463177

Gönderimlerinizi lütfen bu numara ile yapınız..!

Pazartesi, Şubat 15, 2010

hayat, beni neden yoruyorsun..?

Hayat, arada kafamı karıştırmak için neden kulağıma fısıldıyorsun ki..? Benim kafamın karışması için zaten bu çabalara gerek yol, günüm yeterince yoğun ve karışmış halde geçmişti, dün lise arkadaşlarıyla İstiklal'de buluşan Uzunbey Taksim'in ne kadar kalabalık olduğunu ve insanların bir sağa bir sola gezip durduğunu anlattığında zaten benim için gitmişti, o oralardan sıkılmış ve bıkmış olabilir ama ben hala oraları özlüyorum, caddeyi baştan aşağı gezmek, insanların üstüme üstüme gelmesini seyretmek hoşuma giderdi mesela.. Yol kenarındaki pasajlara gire çıka Tünele kadar yürümek ve her vitrinde önce boyuma sonra kıyafetime bakmak daha sonra vitrindekileri seyretmek tam özlediğim bir şeydi..

Oysa ben onun bugün her yaptığıma Uzunbey'den onay almamı isteyen müşterisiyle gayet mutlu ve mesut saatler geçirirken, akşam saatlerine yetiştirmem gereken işler varken gayet memnundum.

Herkes bana uzakken, yakın olmasını istediklerim şu an yanımda yokken, ve kendimi bazen güzel ve sakin görünen bu kasaba da tutuklu hissederken fonda dinlediğim müziklerin canımı bu kadar yakması normal midir sence..? Ya da bana sürpriz mi yaptın..? Nasıl bu kadar içimdekileri okuyup onları yapamayacağımı bile bile bunları bana söylersin.. Canının istediğinde istediğin yere gitmek, özlediklerini gerçekleştirmek bu kadar kolay mı..? Olmayacağını bilerek istemek mi daha zor..? Ne olur canımı bu kadar yakma.. Herşey güzel bir rüya gibi bir şekilde sürsün gitsin. Bırak hayatta ne yapacağıma ben karar vereyim.. Beni savurduğun ağaç yaprakları gibi dağıtma bir tarafa, ya da dalgaların kıyıya vurduğu kum gibi savurma.. Yeterince yorgun, yeterince vurgunum, kendimi toplamam, hayatı sorgulamam sürdükçe savaşacak yeni alanlar çıkıyor karşıma, her karşıladığım günden sabır ve biraz da anlayış bekliyorum. Ben kendi kafamdaki düşüncelerle başa çıkmaya çalışırken bana yeni cepheler açma.

Hayat, kafamı karıştırma..

içinden bahar geçen şarkılar..

Geçen hafta bol güneş yoktu ama yine biraz gezmeli geçti. Bu bahar müjdeleyiciler Kayaköy'den.. Pazar günü Çağıl dershaneye gitmediğinden onu alıp kahvaltıya Kaya'ya gittik, giderken önce Ares'i Kaya yolunda gezdirdik ki rahat oturalım.Zaten gittiğimiz yer neresi olursa olsun tek derdi masa altına girebilmek, çoğunlukla sesi çıkmadığından kimse farketmeden orada bizimle olsun mantığı güdüyor. Arada kafayı çıkarıp etrafa bakmasa kimse farketmez.
Bu ağaç sarnıç'ın bahçesinden..Yine evde yoktular, dolayısıyla Ares poppy ile oynayamadı.
-son aldığım habere göre Sarnıç artık Göcek'e taşınmış..Bundan sonra Göcek'ten haberlerini ulaştıracağız sizlere..

Sarı yasemin; kokusu yok ama görüntüsü güzeldir..

Birde küpe çiçeği gördüm ki çok güzeldi..

Bu da Cezayir menekşesi, hani Yaşar'ın şarkısındaki.. Gözlerin Cezayir Menekşesi..

Sarnıç' ın bahçesi.

Giderken yolda gezinen Ares.. Ares dediğimde durup böyle poz veriyor.


Kaya, çok özel bir yer.

Çeşme


Kaya
Kaya genel görüntü


Burası da bazen işten kaçıp yürüdüğümüz koylar.. Karşısı Hill Side.

Turkuaz Kıyılar..
Arabayı yolun kenarına parkedip zamanımıza göre bazen aşağıya bazen de önce yukarıya yürüyüp dönüyoruz. Görünen bölge Fethiye Körfezi..

Her zaman o taraflara giderken tekne yapım yerinden geçtik yazıyorum ya burası yolun içinden geçtiği kısım.Bazen tekne çekerken tekneyi çekene kadar bekleyebiliyorsunuz, başka bağlantı yolu yok şehirle.

Perşembe gecesi arkadaşlarım yemeğe geldi, Talinle Ahmet Bey. Dolayısıyla Çağıl'ın arkadaşları da.
Talin gelirken bu bademli browniyi de getirmiş, nefisti..Çok güzel pastalar ve mezeler yapar kendisi..Hani Topik yapmıştı daha önce de çok yazdım.

Bu da benim elmalı tartım.. Bu tart tarifi çok güzel değişik meyveyle de kullanabiliyorsunuz aslında.. Armutla da denemiştim.
Prens , bizim gittiğimiz gece Talin'lerde içeri girmek isterken. Onun bir de dişisi Çatlak var ama bahçede kulübeleri var orada yaşıyorlar.Çatlak adından da anlaşılacağı üzere çatlak bir tip. Hayatımda gördüğüm kanguru gibi zıplayan ilk köpek. Prens de gerçek bir prens :)

O gece çok güldük, espiriler havada uçuştu. Beril, Çağıl, Doğukan ve ben herşeye güldük sanırım.. Sarhoş olmadan hem de.. Talin, Uzunbey ve Ahmet Bey'de bize güldü diyebilirim..

Ahmet Bey' in akvaryumları yanında böyle gemi maketleri de var.
Talin' in sehpası..

Soframız..

Talin çok eski İstanbullulardan.. Bazı aile yadigarları var, sıkılırsan bana bırakabilirsin diye arada sataşıyorum. Bu ayna da onlardan..Daha önce büfesini görüntülemiştim. Ne yazık ki annesi buraya yerleşirken tüm eşyalarını antikacıya vermiş, yaklaşık iki senedir o da burada yaşıyor. Talin'le bazen bunu konuşup keşkelere gömülüyoruz.

Bu da değişik bir duvar süsü, şekli çok hoş ve yapılabilir..
Geçen hafta cumartesi günü çok özlediğim ve bir türlü görüşemediğim Şükran Teyze ile buluştuk en sonunda. Aynı mahallede oturuyoruz birde. Ona telefon açtım ve kahve içmeye davet ettim deniz kıyısına.Uğrayıp evden aldım ve oturduk denize doğru. Hava soğuk değildi ama güneş de yoktu. Politikadan konuştuk, cumhuriyetten, kitaplardan, daha çok hükümetten, geçmiş olaylardan ve ülkenin şimdiki halinden kısaca çok üzülüyorum dedi, gerisini siz tamamlayın artık. Ben onun bu aslında kendi dünyasında gibi sakin görünen ama aklı hep ileriye dönük daha ülkem için ne yapabilirim çabasına hayranım ve takdir ediyorum, gururla izliyorum. İdolüm o benim.
Normalde ben kısa cümlelerle tanımlamaları ama uzun ve devrik cümlelerle anlatımları çok severim, bazen ne demek istediğimi ya da espirilerimi espiri yaptım diye açıklamak durumunda kalan biriyim. Kısa zamanda çok şey anlatmayı severim ve arada bazı gereksiz kelimeleri de yutarım. Çoğu zaman bu yuttuğum kelimeleri açıklamak zorunda kalırım yani karşımdaki boşlukları tamamlarsa da muhabbetten çok keyif alırım. İşte Şükran Teyze ile bu aradaki gereksiz cümleleri çoğu zaman kullanmayız, başka bir boyutta bakışırız, espiri yaparız, atışırız, sessiz kalırız ama birbirimizi çok iyi anlarız. Tekrarlardan kaçtığımızdan da su gibi geçen zamanda çok şey konuşuruz.Onunla sohbet etmek beyin jimnastiği gibidir. Ona bağımlı gibiyim, hayatta kaybetmeyi göze alamadığım insanlar arasındadır.Tanıyıp da etkilenmeyen birini görmedim diyebilirim.. Onunla soğuk seramik yaptığım günleri özlüyorum.. Birde evdeki sunumları bir geyşa gibi yumuşak ve bir sanat eseri kadar etkileyicidir, hazırladığı sofraların ve ikramların orjinalliğini daha hiçbir sofrada yakalayamadım dersem yalan olmaz.Ressam olmasının etkisi ne kadardır bilmiyorum ama onun hala başka insanların yaşamını değiştirmeye çalışmasını hayranlıkla izliyorum.
O gün beraber denizi seyrettik, çay içtik.

Gazeteci arkadaşlar denize giren iki kişi yakalamışlar kendi işlerine dalmış, fotoğraf çekip duruyorlardı.Geçtiğimiz cumartesi yani..Bugün de aynı yerde çay içtim ,yine hava güzeldi ama denize giren yoktu, kimse sormadan söyleyeyim..
Bugün yazımı yazdım ve Üzümlü de bir temizlik şirketinin açılışına gittim.. Pera organizasyon açılışı yapıyordu, açılış süresince Ares arabada kaldığından dönüşte onu Çalışta gezdireyim biraz dedim. Herkes arabalarla deniz kıyısındaydı, hava çok güzeldi. Önce biraz yürüdüm Şat 'a doğru sonra da oturup çay ve kahve içtim. Fal da baktım ama doğru düzgün bir şey göremedim.. Ares uslu uslu oturdu benimle sonra da eve döndük. Çağıl geldi dershaneden öğleden sonra, şimdi de tv seyredip sohbet ediyoruz. .
Minimalist Emitt Fuarında bizim Fethiye standını ziyaret etmiş.Çok hoşuma gitti. Uzunbey dün uçakla gitti, aslında bugün dönecekti ama salı sabahına erteledik, gitmişken bir kaç yere uğramak istedi. Dünden beri Ares hüzünlü ve garip garip sesler çıkarıyor gördüğü rüyalarda.Uyandırmak zorunda kalıyorum çünkü onu öyle seyretmeye dayanamıyorum. Araba sesi duyduğunda ayağa kalkıyor ve küçük bir çocuk gibi hani Ares'in babası gitmiş mi dediğimde hüzünlü hüzünlü etrafa bakıp durmasına da yokluğunu anladığına işaret sayıyorum.
Yazacak çok şey vardı aslında ama nedense yazmaya başlayınca hepsini toparlayamıyor insan.
Bugün şarkı yok,zaten en güzel şarkıyı bir önceki yazıda yazmışım daha ne olsun :)
Not: Devin'e uğradım ya geçen hafta, sesi kısılmıştı, kolu şişti, yine de konuştuk,biraz özlem giderdik.. Ben anlattım çoğunlukla o dinledi.. İşler güçler bildiği şeyler aslında ama değişiklik olsun dedim ona.. Eğer aramak isteyen olursa telefonunu verebilirim. Artık ona daha sık uğramam gerekli!! ..

Pazar, Şubat 14, 2010

endless love

Bugüne dair bir şeyler yazmak isterdim aslında ama çıkmam gerekiyor bu yüzden sadece güzel bir şarkı paylaşmak istedim.. Sadece genelde baktığımda sevgililer günüyle ilgili hoş ve güzel yazılar bulamadım bloglarda ama Cem Yılmaz usulu diyebileceğim tek şey var Aşk "içimizde" :)

Gelince uzun ve bol fotoğraflı bir yazım var yazılacak - geçmiş haftaya dair ..

Çarşamba, Şubat 10, 2010

ortaya karışık

Bizim kedi var ya Devin uzun süredir kolu kırık bir şekilde evde, ben arada onu ziyarete gittim ama yarın sabah yine uğramak istiyorum. Kolu iyileşmediğinden yeni yazı yazamıyor hatta bir ara bilgisayarı da bozuktu. Ona ulaştırmak istediğiniz mesajlar varsa bana yazın ben yorumların çıktısını alıp götürebilirim.. Yarın umarım müsaittir, gerçi bana ne zaman istersen uğrayabilirsin demişti. Yarın sabah ona elmalı tart yapmayı düşünüyorum. Bir de çok özledim.. En son boncukları ve elişlerini yapamadığı için bir sürü şey hediye etmişti. Bazıları bitmişti bazılarını da Berna tamamladı ve onları burslar için sattık pazarda.

Beylikdüzünde artık ekolojik pazar kuruluyor. Pazar Beylikdüzü kapalı pazaryerinde kurulacakmış, İstanbul'un 3. ekolojik pazarı olacak.. Ne güzel artık doğal ürünler her noktaya yayılmaya başladı.

Şu meslek liseleri ve imam hatipler için olan katsayı var ya o bizim içinde çok önemli çünkü Çağıl Anadolu Lisesinde ve fen-matematik öğrencisi ama gireceği bölüm TS , böyle olunca da katsayılar bizim için çok önemli. Lütfen artık bu rakam bir kesinlik kazansın ve zırt pırt rakamlarla oynamasınlar insanda motivasyon diye bir şey kalmıyor. Bu saatten sonra bölüm değiştirmesi olası değil ve bu ülkede kuralları 2. ye değişen ilk sınavmış..

Yarın yine iki toplantım, perşembe de bir tane toplantım var. O gece misafirimde var oturmaya..

Cumartesi günü Tüyap taki EMITT fuarı için Uzunbey fuarı gezmek için uçakla İstanbul'a gidecek, Sabiha Gökçen'den Tüyap için servis vardır herhalde..? Pazar da dönecek.. Gelecek sene ben görevli gitmek istiyorum fuara, kimse götürmezse ben gidip dört gün fuarda gönüllü görevli dikilip broşür dağıtacağım. Tabii Fethiye standı olursa :)
Her sene bunun hayalini kurup gidemeyen benden başka biri var mı acaba :)) Uzunbey sadece broşür vereceğime inanmıyor bana sen orada broşür verdiklerine bayıltana kadar Fethiye anlatırsın ve meşhur olursun diyor.. Bilmiyorum , anlatabilirim herhalde :P

Çalışmalarım tam gaz gidiyor, teklifler yazıp, görüşmeler yapıyorum, pek arkadaşlarıma bu ara vakit ayıramıyorum.

Bu hafta pazar günü Hisarönü 2. el pazarı var, pazarın yeri artık değişti,yağmurda ıslanılmasın diye Hisarönündeki Ölüdeniz İlköğretim okulunun altındaki salonda yapılıyor pazar. Çalışa göre daha küçük ama sanırım müdavimleri farklı. Bende geçen ay uzun zamandır ilk kez gittim.

Çağıl beni yalnız kaldığımızda çok güldürüyor, geçen gün araba kullanırken resmen krize girdim. Normalde zaten insanlarla karşılaştığımda gülümserim, fakat arabada yalnız kaldığımızda bana bir şeyler anlatırken o kadar eğleniyoruz ki bu muhabbetler genellikle benim gözümden yaşlar gelene kadar gülmeme sebep oluyor.. Birde kahkaha atarak gülerim sesli sesli, öyle kahkaha atınca da bu sefer taklidimi yapıp beni tekrar krize sokuyor. Gözümdeki yaşlardan bir ara yolu göremedim iyi mi.. Küçük Aşkım benim :) Küçük aşkım büyük aşkımdan daha ağır ve sanırım daha uzun artık :))

Saat 2.23 sanırım artık uykum geldi ve gözlerim kapanıyor.. Sabah yedide kalkıyorum ya artık yatmam gerekli. Bana kim akıl verip geç yatma dese bir bakıyorum kendisi benden daha uzun oturuyor :)
Bugünün şarkısı eskilerden ve eskimeyenler için.. Ben çocukken İlhan İrem hiç sevmezdim ama geçen gün yetenek sizsiniz Türkiyede üç delikanlı söylerken şarkı ve grup çok hoşuma gitti.. Yaşlanıyorum galiba :))

Resim: paulcabhar

Pazar, Şubat 07, 2010

Sen benim kaderimsin..

İç hesaplaşmalarımın olduğu, kendimi anlattığım yazıları daha çok seviyorsunuz farkındayım. Gelen yorumlardan da bunu anlıyorum ama genelde buraya içimi döktüğümden çoğunlukla izlenimlerimi, düşündüklerimi ve gezdiğim yerleri izlemek zorunda kalıyorsunuz. İtiraf etmeliyim ki önce kendim için yazıyorum, bunları paylaşmazsam rahatsız oluyorum, bu yüzden çoğunlukla sıkıntılarım, dertlerim, kızdıklarım ve yaşadıklarım var. İleride Çağıl'ın ve sevdiklerimin okuyacağı, bazı olayları zamanla değerlendirmeleri gerektiğinde yararlanmaları gerektiğine inandığımdan zamana bu notları düşmek istiyorum.

Perşembe günü hava o kadar güzel ve o kadar güneşliydi ki Uzunbey Ares'i de dışarı yemeğe götürmek istediğinden büroya yakın Zakkum Cafe'ye gittik. Burada hava bir ergen saç modeli gibi her gün değişebiliyor. Bir gün önce soğuktan burnumuzu çıkaramıyorsak, bir gün sonra utanmasak güneşlenip kısa kollu gezeceğiz.. Zaten sabahları ve akşamları serin oluyor. Gündüz güneşin vurduğu yerler sıcak, gölgeler soğuk olduğundan gölgede oturulmuyor.
Bize güneşte oturmak iyi geldi ve bayağı oyalandık orada aslında..
Burası Migros yolu üzerinde bankaların karşısında bir yer.

Köfte yedik, bira içtik Uzunbey'le..

Bizden başka her masada ingilizler vardı, kimi tişörtle oturuyordu :)


En son kahve keyfi yapıp yürüyerek geldiğimiz cafeden yürüyerek gittik. Ares şehir içinde yürümeye pek alışkın değil, yolda arabalardan ve seslerden çok korktu. Her yere arabayla gittiğimizden bu konuda onu daha çok dışarı çıkarmaya ve yürütmeye alıştırmaya çalışmaya karar verdik.
Büroda bilgisayar odasında müşteri için kullandığımız kanepe Ares'in herzaman kullandığı koltuğu.. Bazen koştura koştura oraya gidip oturuyor, müşterilere kendini sevdirmek için bekliyor, kimse sevmezse küsüyor ve onların ayaklarının dibine yatıp bekliyor ama ayrılmıyor odadan.

Bazen benim yanıma bazen de Uzunbey' in odasına gidip yatıyor.

Geçen hafta başı üçümüz kahvaltı kaçamağı yaptık. Pazartesi sabahı biraz geç kalkıp Yanıklarda Çınaraltı diye bir yer vardı daha önce siteyle kahvaltıya gittiğimiz oraya gittik. Geçtiğimiz hafta Çağıl'ın okulunda öğretmenleri son sınıfları toplayıp hergün sınav için özel çalıştırdılar, böylece dershanelerin tatil olmasından faydalanarak zamanı boşa geçirmediler, hani bazı özel dershaneler var ya onlarda çocukları yurtlara alıp çalıştırdılar burada- hani derslerle birlikte başka şeyler öğretenler diyelim..
Böyle küçük yerlerde çocukların okuması aile için çok önemli, hem turizm açısından hem de tarım açısından halkın cahil kalmaması ve kendini geliştirmesi, yaşadığı yerin gelişmesi açıcından da ayrı bir önem taşır. Vizyonu gelişmiş bir insanın iş anlamında hayata bakışı bazen çok şey değiştirdiğinden ve çalışırken en çok zorlandığımız hususlar bu olduğundan bizim için de çok önemli..Özellikle okuyan çocukların dönüp bu piyasa da çalışması da.. En azından ben böyle düşünüyorum.
Kahvaltı sonrası yine sahilde küçük bir yürüyüş yapıp işe döndük.. Çağıl ve Ares.

Portakal reçelini hem ben hem de Uzunbey sevdiğinden zaman bulunca yaparım her sene.. Geçen seneyi yapmadan geçirince bu kış kaçırmak istemedim. İki ölçüden yaptım ki hem ingiliz komşuma hem de bana her seferinde güzel şeyler getiren karşı bahçe komşuma da vereyim..

Bir ölçüsü 5 portakal olan reçelin yapımına başladım. Tencerede 10 portakalı iki kere ayrı ayrı kaynatıp acı suyunu atıp, biraz soğuttum.Bu kısımda portakallar çok yumuşamadan fazla kaynatmadan suyunu atarsanız iyi olur. Sonra biraz soğutup onları fotoğraftaki gibi önce uzunlamasına sonra da enine kestim.

12 küçük bardak şekeri 6 bardak su ile kaynattım. İçine kestiğim portakalları attım. Yavaş yavaş kaynattım.

Kıvamına gelince altını kapatıp soğumasını bekledim hatta cumartesi günü Şükran Teyzeyle buluşmaya giderken kocaman bir kavanoz ona da götürdüm.

Çarşamba günü merkezdeki 2.el pazarında kendime bu eski çaydanlığı aldım. Kuzinem olduğunda da kullanacağım :) 20 liraydı..

Senem'le geçen Çalış pazarında tanışmıştık , bu sefer onun standını ağırlıkla çektim, çünkü çok hoş tasarımları vardı.. Kendisi köpek kıyafetleri tasarlıyor ve dikiyor.. Düğmelerini de kendi yapıyor..

Keçe çalışmaları..
Onun tasarımı tırnak askı. Bak fotoğrafını koyuyorum çalmasınlar dedim , koyabilirsin dedi..

Kozalaktan fare ve salyangoz.. Keçe mantar.

Bunlar da Talin'den.. Ahşap boyama tepsi.

Etamin.

Tepsi örtüsü.. Başka bir yerden.

Kurdele işi havlular.

Çetikler..
Kapalı pazar yeri.. Bu sefer çok kalabalıktı. 4 sıranın üç sırası hemen hemen doluydu..

Bu pazarı Fethiye Belediyesi düzenliyor.. Her ay bir stand yiyecek için ayrılıyor ve bunu her ay bir oluşum üstleniyor.. Geçen ay bizdeydi, sosili tart yapmıştım , bu sefer FETAV almış, bizde Berna ile destek olalım dedik Mavi Kuşlar adına ve Dilek Hanıma o bir kek ben de peynirli poğaça yaptım, o sabah bizim eşyaları götürmek için gittim, giderken de yiyecekleri de bıraktık onlara.. Satıp gelirini bağışlıyoruz bu ikramların.. Sabah kalkıp bir panik poğaçaları yapışım vardı ki saat 10 'a zor yetiştirdim evden çıkarken dokuzu çeyrek geçe kalkmış biri olarak...
Dün Şükran Teyzeyle buluştuk ve Çalış'ta her zaman gittiğim yerde oturduk. O da bende seviyoruz orayı, daha önceden de gidip kışın soğukta taş boyardık masalarda, kahve içip topluca. Onunla uzun zamandır buluşamadık işlerden, bu yüzden çok özlemiştim ve dün bütün öğleden sonra sohbet edip politika konuştuk, hayattan bahsedip arayı bu kadar açmadan görüşmeye karar verdik, ben onu, o da beni çok özlemiş ve her ikimizde yoğun insanlar olduğumuzdan görüşemediğimizden yakındık durduk.
Akşam Talin'lere gittik mangal yapmaya.. Mangalı balkonda yapıp salonda yedik :)
Biz Ahmet Bey'le İstanbul' dan tanıştığımızdan onun İstanbuldan tanıdığımız ve orada okuyan kızı Beril Çağıl' ın çocukluk arkadaşı, tatil diye burada olduğundan mutlaka görüşsünler istedim.. Buraya geldiğimizde de onlardan bir yaş büyük Doğukan'da bu sene bizim Eskişehiri kazanan ve Minimalist' e emanet ettiğimiz yakışıklımız sömestr için geldiğinden üçü bir yerde buluştular.. Beril geldiğimiz yerden arkadaşı, Doğukan'da ( Beril'in hala oğlu) geldiğimizden beri okul arkadaşı olunca, ikisi bu sene sınava hazırlanan öğrenciler olunca, ben de üçünü de çok sevdiğimden onlara takılınca ortalık panayır yeri gibiydi, güldük, deli gibi fotoğraflar çekilip , birbirimize sataştık, herkes birbirinin arkadaşı olunca çok keyif aldık, bağırış çağırış zaman nasıl geçti bilemedik.. Eve geç döndük. Talin'de çok güzel bir sofra hazırlamıştı doğrusu.. Fotoğraflar daha sonra..
Bu hafta nasıl geçti bilmiyorum, bu aralar aslında iş yönünden çok yoğunum, gittikçe de yoğunlaşacağım.. Sezona hazırlıklarımız başlıyor yavaştan ve haftaya EMİTT Tüyap fuarında Fethiye standımız olacak, ben gitmeyeceğim ama arkadaşlarımız orada olacak Fethiye Ticaret Odasından.. ve çok güzel Ölüdeniz posterlerimiz, broşürlerimiz var, gidecekler için ayrıca standımızdan uğrayıp almanızı tavsiye ediyorum.. Daha ayrıntılı bilgi haftaya yazacağım..
2-3-4 Nisan Kuzu Göbeği Festivali Üzümlüde..
26-30 Haziran Fethiye Kültür Günleri ve Yunus Nadi Röportaj yarışması Fethiye de...
29-30 Mayıs Çalış Karnavalı Çalış'ta..
1-5 temmuz Ölüdeniz Kültür ve Sanat Festivali Ölüdeniz'de ..
3-4-5 Eylül Motorcross yarışlarımız Fethiye' de..
Ekim sonunda da Ölüdeniz Hava Oyunları ile sezonu kapatacağız..
Etkinliklerimiz bunlar, Fethiye bu seneye iyi hazırlanıyor..
Bugün hava soğuk, bu yüzden yürüyüş yapamadık.. Kaya'da kahvaltı edip eve döndük, pazara çıktık Uzunbey'le ve eve dönüp şömineyi yaktık. Şimdi ateşin karşısında yazımı yazıp Çağıl'ın istediği sıcak çikolatalardan içiyoruz..
Bir şarkısın sen de You are my destiny (sen benim kaderimsin) dinliyorum..