Pazar, Ocak 29, 2012

Bana göre o benimdi

Bu gece (cumartesi gecesi) fazla yazmak istemiyorum.Cuma günüm vardı,güzeldi,dostlar arasındaydı.Çağıl'la bugün kendi günümüz ilan ettik, sabah geç kalktı o, beni Uzunbey erken uyandırdı yürüyüşe gidelim diye ama ben gidemedim :)
 Neyse o çıktı ben kalktım.Sekizi çeyrek geçiyor,dörtte yatmış biri için biraz erken ama bir kalkınca aynı gün içinde mümkün değil uyuyamıyorum bir daha. Bilgisayarı aldım kucağıma, dünden kalan zeytinli poğaçayla kahvaltı ettim.Evet karbonhidratlarla ama bu ara diyete ara verdim.Oğluşla keyif yapıyoruz.Sonra ona dünden kalan yufkaya sosisli ve kaşarlı sigara börekleri yaptım. Geçen sabahta krep yaptım.Annemi aradım.Tam kırkbir dakika konuşmuşuz.Ben bu aralar ya da uzun süredir pek telefonla konuşmuyorum.Telefonlara küstüm.Canım kimseyle konuşmak istemiyor.Mecbur kalırsam telefon açıyorum.Beni ararlarsa da kısa konuşuyorum.Şevkimi kaybettim diyelim.Sebebi var ama yazmam.Bilen biliyor. 
İş telefonumuz turkcelldi, kendi aramızda ve müşteriyle konuştuğumuz telefon bu.Uygun tarife var diye aveaya geçtik ki iğrenç bir tecrübeydi.Günlerdir yazacağım,bir telefon hiç mi bir yerden çekmez, konuşurken kesilir ve aranınca hat vermez. Bir ay olmadı.Evden giriş kattan mümkün değil konuşmak,merdivenlere tüneyip konuşuyoruz. Arayınca kapalı gibi davranıyor :) nasıl beceriyorsa. Konuşurken pat diye kesiliyor. Tam dört kerede konuşma tamamlıyoruz.En sonunda Uzunbey sözleşmeyi bozdu ve bir ay olmadan biz bu sefer vodofona geçtik bugün.Sonuçlarını paylaşacağım AMA SAKIN OLA Kİ AVEA ALMAYIN.
Telefonla konuşmayı zaten sevmiyorum, iyice nefret ettirdi bana. Cezasını ödeyip değiştirdik firmamızı.Turkcell pahalıydı , birde vodofon deneyelim dedik. Şehir içinde oturupta kendi evinden konuşamayan bir tek biz mi varız allah aşkına...? 
Diğer hattım mecburen avea ama onunla sadece mutfaktan bulaşık makinesi önünden konuşabiliyourm annemlerle.İki hat aynı marka olup farklı yerlerde de çekmeleri garip değil mi..? 
Resim, benim yaptığım elmalı tarçınlı rulolar.
Ev yapımı  vişne liköründen ikram ettim cuma günü gelen arkadaşlara. Öndekilerde likörden çıkan votkalı vişneler bomba niyetine.
Hanife'dendi galiba bu örnek.Bu resimler makinada kalmış,kart olmadığı zamanda çekmişim.


Hanife 'nin gününde çekmiştim bu resimleri.
Etaminler.
Bu resimler Cafederin Zehranın gününden, makinede kalanlardan.
dükan diyeti için peynir

yumurtalı atıştırmalıklar
zeytinli ekmek
sufle
Bu fincanlarda başka bir arkadaşla  kahve kaçamağımızdan...
Benyamin Sönmez'in doğum günü anma konserinden.
Geçen hafta Nurperi hanıma gittik.Bu tutacaklar ona hediye gelmiş.Bende örnek olsun diye koyuyorum.

Kadriye Abla Fatoş' a bu güzel yeleği örmüş.Biz çok beğendik.

Fatoş'tan rica ettim, gönüllü mankenlik yaptı bize.Fatoş benim Dükan diyeti koçum aynı zamanda  :)

Kötü bir görüntü var sırada, hamileler  bakmasın ama hayvanseverler mutlaka imzalasın.İki köpeğin hikayesini okuduğumda üzüntüden midem bulandı.Son cümleler ise bir türlü aklımdan gitmiyor.Mutlaka okuyun ve dünyayı hangi tür insanlarla paylaşıyoruz bilin.Bugün facebookta bir cümle vardı çok hoşuma giden.

Bir Semtin Sokak Hayvanları Sizden Kaçmıyorsa

Orada Yaşayın Çünkü Komşularınız iyi İnsanlardır..

diyerek günü kapatıyorum.

Güzel bir şeyler görmek için buna bakabilirsiniz... Güzel bir şarkı için de buna tık tık...

Cumartesi, Ocak 28, 2012

Gülsen Hanım' a mektup...

Ben onu bir gün bloglar arasında gezinirken mi buldum bilmiyorum.Bildiğim satırlarında kelimelerle oynaması hatta hayata göndermeler yaparak onu anlatmasıydı.Hiç  bu kadar güzel anlatan,içindeki duyguyu bu kadar net anlatabilen cümleler görmedim ben bloglarda.Tamam biz günlük yazıyoruz ama o başka bir şey yapıyor.Gördüklerimle hissettiklerim o kadar yaratıcı ve o kadar hayatla kafa bulan bir yapıda ki hayatı ve duyguları anlatıp bu kadar içten olamaz Bazen benim kafamdakileri benden önce yazan kadın olmasından kıskanıyorum onu. Çizgisini hiç bozmamasından bile anlamalıydım aslında farklı olduğunu.Onu çok geç keşfettim ama çabuk kaybetmek istemiyorum.
Gülsen Hanım...
Size Gülsen Hocam diyorum,içten gelerek, sizden izin isteyerek,
lütfen yazmaya devam edin. Ben sayfanıza her girdiğimde size ait satırları sadece geçmişte görerek blog okumaya devam etmek istemiyorum.Birebir yazdıklarınızı takip etmek istiyorum.
Biliyorum arada insan soğukluk yaşayabilir ama inanın cümlelerinizin eksikliği sadece beni değil başkalarını da etkiliyor.Bunu ancak döndüğünüz zaman görebileceksiniz.Yaşadığımız boşluğu...

-Sizi özledim,tıpkı kime özledim dersem bende özledim diyenleri görmeniz için dönün...
 -İyi bir öğretmen olduğunuz için dönün...
-Yazmayı sevdiğiniz için dönün...
-Bizi sevdiğiniz için dönün...
-En çok da size ihtiyacımız olduğu için dönün.Kimse birini kendine boşu boşuna hoca,öğretmen yapmaz , sadece sizi kendimize rehber seçtiğimiz için dönün.Dönmelisiniz...

*Resim : Ankara Kuğulu Park -nedense resmi seveceğinizi düşündüm. :)) Ben çok sevdim. Şu haliyle orada olmak isterdim :) Resim Face'ten alıntı.

Günceleme notu :  Hahayt ! :)) Yalnız ben değilim demiştim size...  :)))))  Gökçedeniz ...

Bir tane daha geldi,yuppi :))  Nazlı Hanım...

Yaşasın :)) Akdeniz 'den bir destek daha.. Mehmet Bey...

Sonradan farkettiğim bir destek yazısı daha.. Hüseyin Bey...

Salı, Ocak 24, 2012

Ey halkım unutma bizi...


Kimi ölüler bize ne kadar yakın.Yaşayanların birçoğu ne kadar da ölü.

Uğur Mumcu (1942-1993)

 *Bu akşam FKM 'de saat 20.00 de Uğur Mumcu Anma gecesi var.

Pazartesi, Ocak 23, 2012

Baharda kuşlar gibi geldin kondun dalıma

Çağıl burda ya, geceleri geç vakte kadar oturup,sabah geç kalkıp beraber dizi izlemek çok keyifli.Öğlene kadar evde takılıyorum, sonra işe gidiyorum.Perşembe bütün gün evde  "How I met your mother" eski sezon bölümlerinden izledik. Beraber yiyip içiyoruz bu arada :) Cuma günü hava güzeldi ,öğlen gidip deniz kıyısında yemek yedik Çalış Mutlu'da.Dışarıda Ares'te hem gezindi hem de başka köpeklerle oynadı.Cumartesi yağmurluydu evden çıkmadık bütün gün.O gece Uzunbey'in grup yemeğine gittik yağmur altında.Pazar 2. el pazarı günü Çalış'ın.Sabah oraya uğrayıp Yörük Müzesinde kahvaltı ettik ve sonra Kargı Plajında yürüyüşe gittik hep beraber

Bu resimler  şimdi bir arkadaşımızın sahibi olduğu portakal bahçesinden.
Portakal bahçesi

2.el pazarı- Çalış


Yörük Müzesi - Kargı. Çağıl geldiğinde mutlaka bir kere gidiyoruz,oradaki kahvaltı hiçbiryerde yok.
Kargı Karataş Plajı
Hava güzeldi ama kimseler yoktu.Bizde tepeye kadar bir gidip geldik.Yolda fotoğraflar çektik,sonra onları Facebookta paylaştık :)
Akdağlar karlı ama ben hırka ile yürüyüş yaptım.
Burası Akmaz.Karataş Plajının diğer ucu.
Burası da yazın bazen şezlonglarımızı alıp piknik yapıp,denize girdiğimiz plaj.
Çok önce bir yazıda yine bu tepeyi yazmıştım.Ares,Uzunbey ve ben yürümüştük.Bu sefer Çağıl'da bize katıldı.Görünen Çalış Plajı.
Tepenin sol tarafı Çalış ve Koca Çalış dediğimiz plajlar.Sağ taraf ise Karataş Plajı.Görünen küçük koy Karataş Plajının başı.Genelde yazın kalabalık olur ama denizin içi taş ve kayalık olduğundan ben pek sevmem.Ben sağ tarafta gözüken kıyının ortalarına doğru daha az kalabalık olan yerleri seviyorum.Ares'le beraber rahat oluyor.
Burası tepenin arkası.Kimi yerleri su basmış.Görünen site Telmessos.
Bu taraflar kayalık.
Burası da Koca Çalış Plajı.
Çalış Plajı
Dün deniz çok güzel dalgalıydı,aslında oturup seyretmek gerekiyordu ama çoğu yerde salınmış köpekler var,insanın yanında da köpek olunca rahat vermiyorlar.İnsanlara bir şey yapmıyorlar ama sırf bu yüzden deniz kenarında gidip oturalım demedim.
Çağıl hasta, keyfi yok, benimde dişimde küçük bir şişlik var, iltihaplanmış,antibiyotik içiyorum. Ana-oğul bilgisayarlar kucağımızda dinleniyoruz bugün. Akşama Emine'ye gideceğiz bir kaç kişi.
Bu hafta cuma kahve günü bende. Bu ara çok sık yazı yazdım, 2012 bereketli bir yıl olacak demek ki :)
Dışarıda hava çok güzel ama ben evde oturup dinlenmek istiyorum.

Ares evde en çok bu pozisyonda yatmayı seviyor.Yani kafayı ya bir yere dayayacak ya da ışık görmeyecek şekilde uyayacak.Resim beş dakika önce çekilip yazıya eklendi ve Ares klasiklerine alındı bile :)

Sosyal güvenceler ve sigorta düzenlemeleriyle ilgili gelişmeler var.İyi takip etmenizi önermek adına bende paylaşmak istiyorum.Burada güzelce bahsedilmiş ve yabancılarla ilgili sosyal sigorta güvenceleriyle ilgili  düzenlemeleride buradan takip edebilirsiniz.Hükümet hakkında düşüncelerimi zaten biliyorsunuz ama yabancılarla ilgili yapılan düzenlemelerde de o kadar çok eksik var ki sorunları sadece ötelemişler çözmemişler diyebilirim. Bu düzenlemeleride yumurta kapıya gelince yaptılar, ayın bitmesine on gün kala açıkladılar.Tanınan süre ocak ayı sonunda bitiyor.Bir görseydiniz üç gün önce bu yazıyı beklerkenki halleri  ve hiç bir resmi daire bu konu hakkında soru sorup cevap alabileceğiniz ölçüde bu işlere hakim değil.

*başlık buradan

Cumartesi, Ocak 21, 2012

dost tarlası ..

sarmısak tarlası

Genç adamın biri,
Dermiş babasına her gün;
'' Benim de dostlarım var, sendeki dost gibi''
Baba, itiraz eder
Olmaz hakiki dost çok
Belki bir, belki iki
Fazlasını bulamazsın dosttan gerçek, hakiki...
Devam eder durur aralarında bir tartışma
Karar verirler bir sınava
Dostun hakikisini anlamaya...

Bir akşam bir koyun keserler
Ve koyarlar çuvala
Baba der ki oğluna
' Hadi al bu çuvalı, şimdi götür dostuna'
Çuvaldan kanlar damlamakta
Sanki öldürmüşler de bir adam
Koymuşlar çuvala
Dıştan böyle sanılmakta

Delikanlı sırtlar çuvalı
Gider en iyi bildiği dostuna,çalar kapıyı
O dost, bakar ki bir çuval, hem de kanlı
Kapar hızla kapıyı, almaz içeri arkadaşını
Böylece tek tek dolaşır delikanlı
Kendince tanıdığı, sevdiği dostlarını
Ne çare, hepsinde de sonuç aynıdır,
Evlat geriye döner ama içten yıkılır...

Babasına dönerek; haklıymışsın baba ' der
Dost yokmuş şu dünyada ne sana, ne de bana
Baba ' hayır Evlat 'der, benim bir dostum var bildiğim
Hadi, çuvalı alda bir kerede git ona

Genç adam, sırtlar tekrar
Alnından ter, çuvaldan kanlar damlar...
Gider, baba dostuna
Kabul görür, sevinir
O dost, delikanlıyı alır hemen içeri
Geçerler arka bahçeye
Birlikte kazarlar bir çukur
Çuvaldaki koyunu gömerler adam diye
Üzerine de serpip toprak
Belli olmasın diye dikerler sarmısak...

Genç adam babasına;
' Baba, işte dost buymuş' diye konuşunca
Babası; 'daha erken, o belli olmaz daha
Sen yarın çıkarıp kavga
Atacaksın iki tokat, hiç çekinmeden ona,
İşte o zaman anlaşılacak
Sonra gel olanları de bana...'
Genç adam, aynen yapar babasının dediğini
Maksadı anlamaktır dostun hakikisini
Babasının dostuna aşkedince tokadı
Der ki tokadı yiyen;'Git de söyle babana.Biz satmayız sarmısak tarlasını
Böyle iki tokada'

Not: Çok ilginçtir ki bu hikaye için aklıma gelen bu resmi aynı hikayeyi anlatan bir blogda aynı yazıda buldum.

Perşembe, Ocak 19, 2012

Mevsimler değişirken değişmeyen bir tek sen

Bu ara bu modlardayım.Çağıl'a göre ergen liseliymişim ben :)  Saçımı topuz yapıyorum, arkadaşlarım çok beğendi, bana da değişiklik lazımdı iyi oldu.Annem görse hoşuna gider,o çok sever bu topuzlu hallerimi. Etekler aldım kendime,biraz motivasyon olsun istedim.Bu aralar yine keskin bir şekilde Dükan yapıyorum.İlk zamanlardaki gibi yapmaya çalışıyorum,kaçamaklar yapmadan.Uzun zamandır bu moda  girememiştim aslında.Özlemişim sağlıklı gitmeyi  ama ne yaparsam yapayım ,eskisi kadar su içemiyorum.Kışın kilo vermek zor gerçekten.Bu akşam maydanoz kaynattım limonlu,onu içtim.Bu dükana ait değil ama ödemleri atıyor.Şimdi de kalkıp sıcak su içmeyi düşünüyorum derken yanlışlıkla yazıyı gönderdim bile.Hatta yorum bile geldi ben düzeltmeye çalışırken.Bu kadar senedir sanırım ikinciye yanlış yolladım yazıyı,bin küsür yazıdır.Neyse ben başlık yazıp, sonunu bağlayıp göndermeliyim fazla lafı uzatmadan.

Önce size bir link,harika bir çekiliş hakkı,genelde bu tarz şeyleri yazmam bilirsiniz ama bunu Rengin yapınca ve tatil çekilişi olunca , sonuçta  Beyaz Ev'de tatil olunca dayanamadım.

 Bu yastıklar ve alttaki resimler yeni açılan bir mağazadan.Salı günü açılışı vardı, oraya gittik Fatoşla.Hatta o da bana gösterip senin yastıklara benziyor dedi.Nedense bu yastıkları görünce benimde aklıma ilk gelen Derya Kuzusu oldu :)
 Diğer ürünlere çok bakmadım  ama yastıkların üstünde hatırı kalır fiyatlar vardı :)

 Bunlar Dont işi çömlekler.Buranın geleneksel kapları,o köyün kadınları bu işleri pek kimselere öğretmezlermiş, artık pek yapanda kalmadı.Bende de bir kaç parça var.







 idekor, Buffalo Restaurant yanında.

 Bu takılar Rana'dan.Bir kaç örnek olsun dedim.



Bugünde yine scrable günündeydik.Yani ben gittim arkadaşlarımı görmeye.Dükanda olduğumdan sadece çay içtim.Oysa çok hoş ikramlar vardı.Nurperi hanım yanıma verdi yiyemediklerimi, bende Çağıl'a eve getirdim.

Uzun zamandır evde yardımcım yok, kendi işimi kendim yapıyorum.Evde köpek bakmak ve yaşamak çok güzel ama bir yandan da çok yorucu.Gelecek hafta cuma, küçük kahve günü bende.Biz sadece kahve içmiyoruz ama.Yanına ikramlarda yapmam gerekiyor.Onları severek yapıyorum.Hatta geçen cumartesi hem ikram yaptım hem de evimi temizledim.Laf aramızda evde kalmayı da özlemişim :) Çağıl burda olduğu içinde öğlene kadar evde onunla takılıyorum.O uyuyor çünkü geç yatıyoruz,ben Uzunbeyle sabahtan yürüyüşe çıkıp,o kalkana kadar oyalanıyorum evde.Ses yapmamak adına mutfağa falanda girmiyorum.Gerçi bu günlerde hava çok soğuk,bu sabah Uzunbey yürüyüşe gitmeyelim, evde kahvaltı edelim diye bir öneri getirdi.Gidip börek ve boyoz almış Çağıl'a. Kahvaltı edip hep beraber çıktık.Ben tabii ki onlardan yemedim. Normalde Uzunbey sabahları kahvaltı etmiyor, ben ederim hatta en sevdiğim öğündür.Evde yalnız bile olsam çayımı demler,kahvaltımı eder,öyle çıkarım.

Bu yazıdan sonra daha net anladım ki ben kısa yazılar yazamıyorum...

Her yer gibi Fethiye'de çok soğuk.Kuru soğuk var, sadece güneşte yürüyebiliyorken ben havadan hiç rahatsız değilim.Yine de ben baharı seviyorum.Baharı bekliyorum.Buraların en güzel zamanı bahar.

Gecenin şarkısı Yüksek Sadakat