Cuma, Eylül 30, 2011

Ruhunu açık olan her kapıdan dışarıya at


Biz bu sabah Uzunbey'in önerisiyle koltuklarımızı kaptığımız gibi Çalışa gittik.Her sabah yürüyoruz, bu sabah denize karşı çay içelim dedi Uzunbey.Gerçi başka yere oturup kahve içiyordum ben ama bu da bana uyar dedim çok uyumlu bir kadın olarak :) Hiç asi değilimdir gezmek konusunda bilirsiniz... Diğer konuları bilmem, ruh durumuma bağlı olarak cevaplarım.Başkasının işine karışmam,bana da karışılmasından hoşlanmam.Neyse tabii ki bir Akdeniz memleketi olarak hala sıcak buraları.Hatta denize girsem mi diye düşündüm.Girenlerde vardı ama yataktan kalkarken vazgeçtim.Çünkü gece geç yattım.Saat 3 e geliyordu.Sabah yedibuçukta denize karşı çay içelim mi diye teklif alınca da dayanamadım.Reddedemeyeceğim bir teklifti.bence uyumaktan daha iyiydi.İyi ki de gitmişiz.Saat dokuza kadar sessizlikte denizi seyredip çayımızı içtik.Ares denize girdi.Oyunlar oynadı bize.Hatta denizden çıkıp silkindiğinde bir köpekten çıkan deniz suyunun çaya damlamış halini bardaktan içtim.Güzelmiş :) İnsan köpeğini severse hiç yapmayacağı olayları bile kabullenirmiş demek ki.Normalde evde aynı bardaktan su içmem ben.Akşama kadar evde ne kadar su içersem o kadar bardak olur tezgahta.Çocuğuma da öyle yaptım.Eşim daha titizdir ama o aynı bardakla içer bana eziyet olmasın diye.
Bardak poşetleri severim,demleme imkanı olmayınca iyi gelir.Ben koyu ve şekersiz içtiğimden o poşet ancak çay bitince çıkar benim bardağımdan.Aslında earl grey severim ya da bergamutlu ama çayları sepete Uzunbey atınca bunları içmek zorunda kaldık.Sepet her daim hazır artık biliyorsunuz, içine gidilen yerin özelliğine göre şarap ya da termos konup gidiliyor,diğer malzemeler sepette.
Ares
Çalış Plajının kaktüslere konmak için özel üretilmiş taşları var :P Bende her gidişte bir bardak toplayıp geliyorum.
Bu resimde plajın nasıl olduğunu merak edenler için.Taş ama kumla karışık.Yine de tatile gelenler deniz için ayakkabı getirirlerse iyi olur.Biz sörf için olanlardan kullanıyoruz.Ayakkabısız denize girmiyorum.Alıştık artık zaten deniz çantamızdan eksik de olmuyor.
Güneşin ışıkları vururken Ares'in tüyleri çok güzel parlıyordu.
Sabahları Çalış 'ta deniz dümdüz, göl gibi olur.Öğlene doğru dalgalanır.
Bu tarafta Şat dediğimiz taraf.
Kızılada.
Ares denizde.
Bu resim bir kaç senedir çekmeyi sevdiğim manzaralardan.

... ... ...
Arada kaybettiğimiz arkadaşlarımı özlediğimde facebook ve blogdan bakıp özlem gideriyorum.Kim ne derse desin sadece bunun için bile blog yazmalı insan.Özledikçe de bakmalı.Unutulmak ancak seni sevenler seni unuttuğunda mümkün.Gün geçtikçe farkettiklerimden biri de bu.
Böyle her gün yazı yazmalı, ancak dökülecek içimdekiler sanki. Çağıl artık İstanbulda ,geçen seneki kadar olmasa da evden gitmesi yine beni rahatsız etti.Sırf onun için skype hesabı açtım geçen sene, kameradan gördükçe özlem gideriyoruz işte.
Evi otel gibi kullanmak benim için yazılmış bir kelime dizisi  bu aralar.Aslında eve kapanıp bir sürü iş yapasım var ama gücüm yok, ya da hevesim.Eve girince de sıkıntı basıyor, dışarı çıkmak istiyorum. Ondan zaten bu gece yürüyüşleri.Dün akşam çıkamadık bir tek. Sabah yürüyüşlerine devam o zaman.Yürümek iyi geliyor, bugün de köylü pazarına gittik uzunbeyle.Ben pazara pek gitmem, kendime roka- çok severim, maydanoz-arada kaynatıp içiyorum, turp-kırmızı ve küçüktüler çok istedi canım :) büyük dişli sarmısak- yaptığım sulu yemeklere ve etlere mutlaka ekliyorum, kabak - rendeleyip yağsız tavada kızartıp salata yapacağım, pembe domates, köylü biberi- etli ve dolgun biber, kırmızı biber-turşusu yapılan ve meyve aldık.Ha birde bostan patlıcanı aldım,fırınlayıp yiyeceğim.Biberi çok sevdiğimi söylemişmiydim bilmiyorum.Geçen gün ekşimik aldım.Biberli ekşimik yapacağım.
Bu ara yazmaya,okumaya özlem doluyum.Her gün yazarsam şaşırmayın :)
* Başlık  çok sevdiğim bir şarkıdan.

Seni Kader Mi Sakladı..?

Yeniden Akyaka, o hayalimdeki iskele aynı şekilde beni beklerken hem de. Biz cumartesi Eskişehire gidemeyince kadın kolları başkanımız bizleri Köyceğize kahvaltıya götürdü. Köyceğiz belediyesinin çok güzel bir parkı var,orada belediye başkanıyla beraber kahvaltı ettik, sabah erken yola çıktık ki kafamızın estiği her yere gidebilelim.Bu geziyi kadın kolları başkanımız planladı.Sırf eskişehire gitmediğimiz için.Zaten ben evde olsaydım gün bir türlü geçmezdi herhalde.Neyse çok eğlendik, kendimizi eskişehirdeyiz diye avuttuk biraz da.Yine de ileride bir gün gideceğiz diye de içimizden söz verdik.


Köyceğiz belediyesinin yeni yaptığı çeşme.

Köyceğizdeki bu ev, meydana bakan eski ve güzel evlerden biriydi.O kadar korunmuş ve hoş bir yapısı var ki oranın, her gittiğimde daha güzel yanlarını keşfediyor gibiyim.
Bu kahve keyfi Marmaris yolunda Çağlayan Restaurant diye bir yerden.Sırf kahve içmek için girdik ama kahvaltısı meşhur sanırım.
Muğla yol ayrımından 10 km. içeride Marmaris yolunda sağda.
20 kişilik bir gruptuk.

Kahvelerden sonra Akyakaya geçtik,orada Azmak'ta tekne turu yapıp yemek yemek için Nadir Usta'nın yerine gittik.Bu sefer gittiğimizde ben ve arkadaşlarım memnun kalmadık, bir daha ki sefere Halil'in yerine gitmeyi düşünüyorum denemek için.Yemekten sonra bir çay bile sormadılar ve kalabalık gruba indirim yapmadılar.
Levrek istedik,güzeldi, ben bir tane de bira içtim.
En son Ekincik Koyuna gittik, çay içmeye.Yolu dağlık ama bakir bir koy.Yollarda araba plakalarına baktım hep.Gerçi ben bunu hep yaparım da o gün,kimler daha çok geliyor diye baktım. Ankaralılar baskın çıktı.Geçen her beş arabadan üçü ankara biri istanbul çıktı.Kalmak için tesis varmış ama ben Fethiyeden sonra kolay kolay yer beğenmiyorum artık.
Ekincik Koyu
Ekincik koyu
Ekincik koyu
Köyceğiz
O gün bütün gün gezdik.Sabah yedide çıktığım eve gece saat sekizde geldim.Geldiğimiz gibi de Cafe Derin Zehralar ile yemeğe gittik Mutlu restauranta.Hava güzel,akşamları biraz serinlik olsa da hala dışarıda yemek yeniyor.Dalga sesleri arasında yemek yedik ve eve döndük.


Pazar sabahı çalış karnavalının ilk 2. el pazarındaydık.Bizde stanttaydık.Çok kalabalıktı,yaklaşık 80 tane stand vardı.
Bu kaktüs kokteylini aldım.Daha da vardı ama stanttan fazla uzaklaşmamak adına fazla bakamadım.
2. el pazarı çalış derneğinin otoparkında yapılıyor.Birde yanındaki bu sokakta dolup taşıyor.
Pazartesi akşamı ocakbaşı toplantısındaydık bir evde, güzel ve sakin bir şekilde ama keyifli geçti toplantımız.
Bu bileklik ve küpeler Acemi Bohçasından.Buradayken görüştüğümüzde bana hediye etti. Özellikle bilekliği istanbula gitmeden önce takmıştım,o gün aldığım kırmızı yüzükle de takım oldu.Taktığım günden itibarende buraya gelene kadar hiç çıkarmadım.İstanbulda da bayıldılar.
Bu üç motorlu güzellik Göcekten :) Bir gece müşteri ziyaretine gittiğimizde çektim.Arada birde Dalaman yaptık bir akşam. Salı günü kadın kolları toplantısındaydık,çarşamba evde. Perşembe büroda ve akşamda geç geldik.Son hafta hemen hemen her sabah yürüyüş yaptık deniz kıyısında.Hatta bu gece hariç her gecede yürüdük.
Uzun zamandır bahçe ile ilgili yazmamışım,özledim bahçe yazılarını ama son haber benden değil Uzunbeyden.Güzel bir geri dönüşüm çalışması yaptı sizle paylaşmak istediğim.. Hurdacıdan alınan bir tekerlek demirinin boyanıp, hortum toplayıcıya dönüşmesi.Bence marketten alınanlara göre süper,hem de rengi tam istediğimden :) Kalan boyayla fıçı bira kutusundan yaptığım saksıyı da boyaması cabası.
Mutfağımda geçici bir el boyama dolap var,şimdilik her tarafı topladı ama bir kaç düzenlemeyle bu dolapları olması gereken odaya koymayı düşündüğümden yapılacak bir kaç işim var,daha sonra aşama aşama görüntülemeyi düşünüyorum.
En sevdiğim kahvaltı takımı, çaydanlık aynı zamanda piknik çaydanlığımız.

Bunlarda küçük emaye tencerelerim.Ben genelde reçellik olarak kullanıyorum.

Bunlar son istanbul gezmesinden..
Bu plaj çantası da indirimli satışlardan...
Çalış karnaval gubu arkadaşlarımdan bazıları.

Mavi Kuşlar pazarda, -  resmi ben çektim :)

* Haftasonu bir terslik olmazsa Uzunbeyle İzmirde fuarda olacağız, oradan da Alaçatı Marina da  bir otelde yer ayırttık.

*Çok güzel bir mail geldi, sizinle de paylaşmak istedim. İstanbul'un Fransız tvciler tarafından 1964 yılında çekilmiş bir belgesel.

* 21 ekim Genco Erkal "Nereye Gidiyoruz " oyun biletleri satışa sunuldu. 40-30-20 lira fiyatlarla başta FETAV olmak üzere satış yerlerinden ulaşılabilinir.

* Birde buraların en güzel mevsimi şimdi başladı ama  bahar hiç bitmese.. Kış ve yaz gelmese.Hep bahar kalsa.
Güncelleme : Belgeselin bir yerinde sevdiğim şu eski şarkı vardı, hem belgesel hem de şarkı içimi burktu.

Perşembe, Eylül 22, 2011

yüreğime sakladım seni

Pazar günü geldim.Uzunbey direk beni kayaköye kahvaltıya götürdü,sonra da denize gittik.Bu resim  ise dün akşamki Kalepark 'taki akşam yemeğimizden bir görüntü.Pazartesi akşamı da uzunbey'in grup toplantısında evsahipliğini biz yaptık yani yemekler ve içecekler bizdeydi.Doğal olarak da ben yaptım.Servis içinde kendim gittim.Çünkü evden servis tabakları götürmek ve şık bir masa hazırlamak istedim.O toplantılara her zaman eşler katılmıyor.Ben geçen ay zaten özel davetliydim, Genco Erkal organizasyonunda onlara yardımcı olacağım.

İstanbul'da on gün kaldım.Çünkü on aydır babamın evine gitmemişim, kardeşlerimi görmemişim, İstanbulu özlemişim.Yoksa Fethiyedeki bazı meraklı insanların düşündüğü gibi uzunbeyle aramız bozuk değil, kötü bir şey yok :) Şimdiye kadar böyle bir şey de yaşamadık.Hem biz yirmi senedir evliyiz,öyle başkalarının yaptığı gibi birbirimizden uzak kalınca bir problem yaşadığımız anlamına gelmez,birbirimize de güveniriz. Gözüm arkada kalmadan gittim geldim.Daha doğrusu aklıma bile gelmedi böyle bir şey.Şu insanlar çok komik.Kendi yaşadıklarını başkalarına yaftalamaya da meraklı.
Zaten nedense kırk yıldır aklına gelmeyen bir şekilde ya Çağıl işe istanbulda mı devam edecek burda mı yoksa  aranız mı bozuk gibi özel durumları da neden merak ederler bilmem.Görünce soracağım zaten-kim olduklarını tabii ki biliyorum- burdan afişe etmek istemedim.İşimi yüzyüze bitiririm ben,arkasından ancak yüzüne söylediklerimi yazarım.Ben bile daha Çağıl istanbulda mı çalışır burda mı düşünmedim,daha zamanı var, uzunbeyle zaten aram hep iyidir,arada kızarım ama küsmem, yani ben terketmeyi düşünerek yaşamam,terkederim. İstanbulu çok seviyorum ama zaten orada yaşamak istesem burada olmam,kimsede tutamaz beni :)) Bence insanlar başkalarının ilişkilerine ayırdıkları zamanı kendi ilişkilerine ayırmalı, zaten problem yaşayanlar da onlar.Kendi hayatlarına bakınca bu çok bariz. Neyse bu kadar ilgi ve alaka meraklı kesim için yeterli bence daha fazlası zaman ve yazı israfı olur.Gencim ,güzelim, çok meraklıları üzerim. Herkes haddini bilsin.
Önce üzücü bir haber, kadın kollarında Eskişehir Gezisi yapamıyoruz.Yani gezi iptal oldu.Okulların açılması sonucu istediğimiz katılım sayısını sağlayamadık.Ben kendimi başarısız ilan ediyorum, her ne kadar bu gezinin ilk organizasyonunu ben ayarlamadımsa da -Eskişehir den davet geldi- organizasyonu bana kaldı,çünkü gezi iletişim sorumlusuyum ama arkadaşlar ilk görüşmeleri yapmış, ben bütün hazırlıkları tamamladım,araştırdım ,tüm şartları sağladım,gitmek için tüm organizasyonu ayarladım her iki seferde de  katılım oranı yüzünden gidemedik.Üzüldüm,kendimi şartlamıştım,çok istedim ama olmadı.Benim yüzümden olmasa da kendimi suçluyorum.Gerçi benim için zor olacaktı,başka işlerim vardı hafta sonu ama heyecanı bile güzeldi gezinin.
Şimdi biraz İstanbul vaziyetleri...Fotoğraf Burcunun evinden , o güzel kütüphanesinden.Hepsi çıkmamış,çıkan resimleri koydum sadece.Bir ara benim kütüphanemi düzenleyince bende paylaşacağım sizinle.Bir kaç gece burcuda kaldım.O işe girince gece görüşmek için ama uykusuzluğa yenildim bazen.Atahanın odasında yattım,çağılda ben neredeysem orada kaldı,nasılsa ileride ayrılacağız diye birbirimizi bırakmaya kıyamadık :) Böyle yazıyorum ya bazen bütün gün kumrular gibi bir anne-oğul, ya da ana kuzusu bir tip olarak düşünmeyin şekerim ilişkimizi,biz hayatta normal bir anne oğul değiliz,sanırım.Gerçi bu benim yapımdan ama ben onu hayata hazırlabilecek en fırlama olaylardan tutun, güzellikleri, yanlışlıkları, politikaları, aile bağlarını, kızları, erkekleri,bu vatan üstünde olan tüm acaiplikleri onunla konuşuyorum.Bazen kendimi de.Hayata hazır olsun istiyorum,şaşırmasın, ayağına dolaşmasın ,hazırlayabildiğim kadar hazır olsun istiyorum.Ona benden saklamadığın sürece istediğin herşeyde yanında olabilirim sözü verdim bir ebeveyn olarak. Hatalarını da en önce ben duymalıyım, benim için herşeyden öncelikli senin okul hayatın dedim.Şu saatten sonra senin başarın benim hayatım. Buna zarar verecek şeylere ve kimselere hoş bakmam, kimseyi de dinlemem dedim.Allaha şükür ondan yana bir derdim yok,gayet güzel kendini idare ediyor.Şimdi babamlarda da bir odası var ve ister yurtta, isterse de babamlarda kalabiliyor.

Burcunun kitaplarına devam...

Annemlerde badana vardı ama çok çalıştığımı söyleyemem.Sonuçta ben oraya gezmeye ve alışverişe  gittim, birde badana işleri ustanın zamanlaması yüzünden  uzun sürdü .Yani hem ev işi, hem toparlama, hem gezmek,hem alışveriş ve birarada olmanın keyfini sürdük,çalıştık, gezmekten ayaklarım yara oldu, hemen her gece sahile çıktık, bol sade Türk Kahvesi içtim.Artık kahvemi sade içiyorum.Buraya geldiğimden beri her içeceğimi şekersiz içiyordum.Bir tek türk kahvesini orta içiyordum.Bu sene onu da sadeye çevirince kahveler daha bir keyifli gelmeye başladı.Hem ben güzel kahve yaptığımdan herkes ben yaparken içmek istediğinden  herkese de bol bol kahve içirdim.Artık eskisi kadar nescafe içmiyorum,günde bir kere-selülit yapıyor,onun yerine türk kahvesi içiyorum. -kadın sorunsallarından selülit önemli bir mevzu :)) -  Değişiyorum yaş aldıkça sanırım,arada böyle daha önceden hiç düşünmediğim şeyler kaçıyor. Bende kaçmasına izin veriyorum zaten gariplik orada :) Bazen de yaşlanmak istiyorum.Saçımı boyatmak da istemiyorum.Yani güneşin  ve denizin  kahverenginin tonlarında saçımı yakalamasına ve değiştirmesine izin veriyorum.Oynuyor bir çocuk gibi renklerle ve açıyor kendince yakaladığı yerden.Güneş vurunca çıkıyor ortaya bu zenginlik,saçımın o halini seviyorum,doğallığını,dalgasını, beyazını bana güzellik kattığına inanıyorum ve sevdiklerimin beni o tonlarda görmesini istiyorum.Yeni boyattığımdan bu aralar kendimi farklı hissediyorum ve arada topluyorum.
Sahilde tek başıma etrafa telefon açıp,kimseyle görüşemediğim gün.

Taksim yollarında...
Saraçhane- İstanbul .  Kimbilir kaçıncı kez geçişim,her seferinde tekrar tekrar kafamı kaldırıp bakarım.
Şişhane yokuşu
Pera Müzesi Uzunbeyin eski işyeri.Bizim en çok gezdiğimiz yerler, sevdiğimiz mekanlar, İstiklal,Odakule, anılar, geçmiş ve taa çocukluğum. O bölgede oturan  Eski Sultanahmet adliyesinde çalışan babamın teyzesini ziyarete gelişimiz, pera palas, tünel. Uzunbeyle öğle yemeklerimiz.Berna bizi Taksime götürdüğünde bunları da binayı görünce düşünmek,insanın aklına gelmesi ,hatırlamak... Geçmişin yakana beni hatırla diye yapışması...Çok eski değil gibi sanki.
Moda haftası dolayısıyla etrafta bir sürü dizi oyuncusu ve manken dolanıyordu, biz arabayı parkedip işimize baktık.
tünel- bu sefer değil ama babamla her beyoğluna çıkışta bir aşağı gider gelirdik tünelden.Nedense hep o eski hali gözümde tünelin.Şimdi tramvaya binmek istemiyor canım.Çocukluğumdan hatırlıyorum çünkü.Sonra bunları kaldırdıklarından turistik seferleri kaç yılında koydular hatırlamıyorum.
Resme bakıpta tünel nerde diye düşünenlere; gördüğünüz sokakta bir binanın içinden biniyorsunuz.
Yokuşta çok güzel müzik mağazaları mevcut.Berna-teyzemin kızı- da emekli müzik öğretmeni.Muratcan yarı zamanlı konservatuar öğrencisi,hal böyle olunca onların alışverişlerini de beraber yaptık.Girdik çıktık mağazalara, Muratcana özel yapım bir mızıka aldık,bateri baktık.
Bende bol  resim çektim.

Sarayda yemek yedik, karşısında bir alışveriş merkezi açmışlar ben yokken (Demirören İstiklal AVM) onu da gezdik,alışveriş yaptık.
Unkapanı Köprüsü- dönüşte arabadan çektiğim bir resim.
Küçükçekmece Köprüsü /  Eski E-5
Avcılar Camii -  Bu cami yapıldığında ben öğrenciydim ve etrafında kimse olmazdı otobüse binerken.Orada dershaneye giderdik.Şimdi metrobüs durağı yüzünden en kalabalık yerlerden biri ve karşısında İstanbul Üniversitesinin İşletme Fakültesi,Veterinerlik gibi bölümleri.
Kaya Ramada- Beylikdüzü
Burcu'nun Asortik Krep'i :)) mutfağında asılı.
Annemin yaptıklarından.Bana niye yapmamış anlamıyorum ! Burcunun mutfağında asılı.
-En kısa zamanda bende istiyorum Anneciğim :))
Burcunun kabak böreği  :  Kara kabak dediğimiz resimdeki kabağın kabuklarını soyup rendeleriz.Yufkaya yağ,süt,yumurta karışımını sürüyoruz.Rendelenmiş kabak içini yufkaya döşüyoruz,haşlanmış bulguru ekliyoruz. Kabağı yoğun,bulguru az olacak.İki yufka katında bir arasına kabak ve bulguru ekliyoruz,her kabakta tuz ve az toz şeker serpiyoruz.En üste kalan karışımı ya da yağ ve yumurta sürüp pişiriyoruz.

Atahan'ın oyuncakları akşam eve gittiğimde beni böyle karşıladı.
Bu tatlı şey babamların balkona yuva yapmış, annem onu hergün bize yaptığı gibi neşeli ve güzel bir sesle günaydın nağmeleriyle uyandırıp konuşuyor.Erkek ve dişi nöbetleşip çocuklara yemek aramaya gidiyorlar.Ben resmini çekerken o bana ne yapıyorum diye dikkatlice bakıyordu.Bu arada yuva yaptığı balkon kenarındaki sukulent saksısı.
Karabaş Otu, annem ve babam kuru bitkileri ve çayları severler.Çokça da kullanmaya çalışırlar.Bende kenarda görünce merak ettim sordum,Karabaş Otuymuş.

Son gece de sahile çıktık beraber,orada olduğum sürece bir dolunay vardı ki güzelliğiyle aklımı aldı.Yakaladıkça çektim bende.Bu resmi yakalamak için sürücü koltuğunda oturan ben,sağa çekip annemle yer değiştirdik.İçimden kaç kişiye söylesem benimle yer değiştirip ,resim çekmemi sağlardı diye düşünmeden edemedim.Anneme benziyorum,ya da annemden geçti  bu duygularım bence.Resim net değil,çünkü hava oldukça karanlık.
Burası beylikdüzünde yeni yapılan bir rezidansın üst katı.Neden gittiğim bana kalsın başka bir zaman anlatırım, berna ve çocuklar ile bir kaç yer gezdik böyle, tahminen 15. kat.
Burcuların yemeği elden yiyen çılgın kapluşları, iki taneler, ikiside birbirinden beterler :))
Burası da Bizimkent'ten Beylikdüzü manzarası.
Büyükçekmece de gün batımı, Burcu ve Atahanla çıktığımızda çektik.
Aynı gecenin Albatros manzarası.
Son gecenin dolunaylı manzarası.Yukarıdaki sarı ışık aslında dolunay. Ben fotoğrafı çekmeyi becerememişim ama ışık oyunlarını  görmenizi isterdim.
Bazen mutfağı toparladım ve sadece bir gün yemek yapabildim.Annem okulda, -evde sıkıldığından tekrar bir anaokuluna müdür oldu sinanoba taraflarında- burcu işte, biz babamla evde yalnız kaldığımızda ne kadar iş yapabildiysem o kadar çalıştım sayılır,genelde keyif yaptık zaten.E benimde ilk aklıma gelen İzmir Köfte oldu nedense yemek için :) Hemen belirteyim babaanne usulü izmir köfte bu.İstanbullu bir babaanne tarifi ona göre.Yorum gerektirmez, köfteyi yap,köfteyi ,patatesleri aslında kızart ama ben kolayına kaçıp tepsiye dizdim.Fırında pişirdim.
Bernanın balkonundan.
Berna biz gittiğimizden gelene kadar bizi hiç yalnız bırakmadı.O da yeni emeklilerden, eskiden okulda olduğundan az görüşürdük,bu sefer teyzemde son üç gün geldi ama hiç yalnız kalmadım.
Bernaların kedisi "Likör"


Teyzem bernalarda kapama yapıyordu.Kapama bizim yöresel yemeğimiz,aslı kuzu etinden ama normalde tavuklu da yaparız.Etleri haşlayıp tepside kuzine üstünde, üstünü kapayıp, etleri dizip bol taze naneli,soğanlı,salçalı pirinçle yapılan bir göçmen yemeği.En sevdiğim yemektir.

Annemin babamın çalışma odasına hediye yaptığı yatak örtüsü.
Bu örtüde benim için.(çift kişilik kocaman bir örtü)Her iki örtüde kalan malzemeleri değerlendirmek adına yapılmış çalışmalardan.
Kırkyama kitap ayracı
Dünkü toplantımızdan.Basın davetliydi, son gündemle( Atatürk İlkeleri MEB yapısından çıkarıldı)  ilgili maddeler hakkında kadın kolları başkanımız konuştu.Malum ilköğretim haftası bu hafta.
Bernanın evinden.

Ben ordayken en kötü şey Beylikdüzü metrobüs inşaatı yüzünden trafiğin çile noktasına gelmesiydi.Öyle bir yol ki alternatifi yok ama hiç bir sağlıklı düzenleme de yoktu.Yani bekonun arkasındaki yol mesela tek gidiş verilebilir, tem gidiş geliş ücretsiz yapılabilir, oysa ne kadar salakça yol kesilebiliyorsa o şekilde kesilmiş.Yan yollar tamamıyla iptal edilmiş ama çalışma yok,sadece yan yollar kaldırılmış.Oysa son dakikaya kadar kademeli çalışılabilir.Açıkça hiç bilmeyen birine versen aynısını yapardı, biraz daha pratik düşünüp halkın işini kolaylaştırmamak neden..? Son zamanlarda gördüğüm en büyük eziyetti.Karda bile böyle yol kapanmadı geçmişte.Hergün gidip gelenlere içim acıdı.

Benim hediye gelen kuşum :) Sarı efem .. Uzunbey onu bir alıştırdı pir alıştırdı, bol bol kafesten çıkarıp ortada gezdiriyor,masalarımıza pisliyor :) ellerimizde geziyor,Ares'in kafasına konup,onu korkutuyor. Ona oğluşum dedikçe Ares kıskançlıktan  içeriden koşup geliyor.

Birgün Çağıl'la atlayıp İkea ve İstanbul Forum yaptık,ortalık sakinken gezmek çok güzel alışveriş merkezlerini.Kendime kot aldım, birde mutfak için bir kaç bi şi.Beylikdüzünde de outlet park var, sevdiğim birde perlavista avm güzeldi.

Hem dizi -M.süleyman-izleyip hem yazı yazıyorum.Annemle ve burcuyla konuştum,ordada hava kötüymüş,burada da hava bozacak diye bekliyorduk,bozdu.Çağıl yurtta bu gece.Hava serin, açık camdan soğuk esintiler geliyor.Ruhumda hava gibi esintili bu gece.

*Bu hafta sonu 25 eylül pazar günü 2. el pazarı var çalışta.Çalış karnavalı etkinlikleri başlıyor...
* İstanbulda olsaydım bu pazar burada olurdum...Nehir için.