Perşembe, Mayıs 26, 2011

ne güzeldir yollarda olmak şimdi

Fotoğraf salı akşam üstünden.Kayaköy küçük kilise.Sarnıçta işimiz vardı,Fatoş'la uğradık.Kahvelerimizi içtik, sohbet edip uzunbeyi beklemeye gittik. Kötü bir gündü, sabahtan akşama kadar hem de.Tek güzelliği Fatoşla kayaköye kaçmamız oldu.Tabii ki iş için ama  yine de dinlenip sohbet  ettik ve o beni bırakıp evine döndü.Bende uzunbeyle buluşup eve döndüm.Bizim evimiz kayanın çıkışında.Diğer yerlere göre daha da sessiz.Ben de bu yönünü seviyorum.Birde gece gökyüzüne bakarken dağların üstünde hemen gökyüzünü gördüğüm için seviyorum ve sabahları kuş cıvıltıları olduğu için.

Bugün ise uzun zamandır ertelediğim dişçi randevuma gittim Fatoş sayesinde. Benim dişlerim porselen ve artık bakım zamanı geldiğinden,hatta protezim düştüğünden kendime buralarda bir dişçi bulmak zorundaydım.Hatta bulamamıştım.Bugün sanırım -eğer dişçimi korkutmadıysam bir tane buldum.Zor bir hastayım diş konusunda.Aslında zor olan ben değilim dişlerim. Koltuğa oturmadan uyardım, bir ara doktorum terlemişti ama neyse ilk randevumuzu şimdilik iki diş çektirmeyle geçtik.Kemiklerim çok sağlam  olduğundan dişlerim parça parça çıkıyor, bu yüzden tam üç kere de çekti.Diğerini anlamadım. Sadece anlattığınız kadar varmış dedi. Şimdi sağ üst dişlerim en arkadan iki eksik ve iyileşmesini bekliyoruz.Bir de 15 hazirana kadar çeşitli yerlerde görevlerim var, en azından 12 haziranda sandık başı görevim var.Bu yüzden tedaviye daha geç başlayacağız.Hem bizim işlerde biraz sakinler, çünkü bugün yine de sarsılmışım ki dişçiden gelip büroda çıkana kadar konuşmak istemedi canım.
Fatoş'a ayrıca teşekkür edeceğim ki ben 16 yaşımda  tedaviye kendim gitmiştim Şişli ye.Bugün beni bir an olsun yalnız bırakmadı.

Akşam terasta keyif yaptık uzunbeyle.Hem de ne keyif.Ares' te katıldı bize.Gökyüzünde yıldızları seyrettik. O şarap içti , ben antibiyotik.Şimdi de ilacımı içip yatacağım artık. Yarın yoğun bir gündem var, dişçiye kontrole gideceğim, çalıştaki eve de, akşam 8.30 da çalışta caretta caretta ve kuş cenneti semineri var, arkadaşım kitap imzalayacak orada. Arada günlük işlerimi bitireceğim ve beni kazıklamaya çalışan telekoma gideceğim.Onu daha sonra anlatırım.
Bu akşam bahçeden topladığım semizotlarından yemek yaptım ve ne tarz yeni likörler yapabilirim diye  düşündüm. Cumartesi çalış karnavalı günü, görevliyim ve pazar günü kimseye randevu vermeden nasıl geçirebilirim diye hesap yaptım.
Ve sabahleyin araba camını açmadan yolculuk ederken, arabada rüzgarın yüzüme vurmasını sevmediğimi kaç kişinin bildiğini düşündüm ve  başkaları hakkında ne kadar az şey bildiğimi.
Birilerini çok özlediğimde onlar hakkında bildiklerimi kafamdan geçirip, bir çeşit terapi yaptığımı ve bunu benim için birilerinin yapıp yapmadığını düşündüm.Onları çok özlediğimi..
...
Bu saatte daha başka şeyler yazmadan uyumak istiyorum birde.Kulağımda bu melodiyle sadece uyumak.


Cumartesi, Mayıs 21, 2011

sesine doyamadığım...

Dün 19 Mayıs 'tı. Bizim için her yönden önemli bir gün. Türkan Saylan'ın ölüm yıldönümü,Atatürk'ün doğumgünü ve  Atatürk'ün Samsun'a çıkışının 92 .yılı. CHP Kadın Kolları kermesimiz vardı ve Kızıldere Pikniği.Ben tabii kadın kollarında görevli olunca Kızıldere're de HES'lere Hayır Pikniğine gidemedim. Orada arkadaşlar saha çalışmalarını yürütüyorlar sağolsunlar bizler ancak asiste edebiliyoruz.Dünkü kermes hem çok güzeldi hem de kalabalıktı.Sahil kenarında gezen, yiyecek stantında satılması için yiyecek getiren, eşya getiren de çok oldu.Hava çok güzeldi ve üstümüzde bez branda olmasaydı sanırım hepimiz yanardık.Sabahtan Atatürk Anıtına çok yakın olduğumuz için törenden çıkan bizim standlara uğradı :) Canlı müziğimiz de vardı ve sarı saçlım mavi gözlüm şarkısına varana dek herbişeyi çaldık,söyledik,arada oynadılar da.
Yukarıda afişi benim çalışma arkadaşım Onur yaptı, çok güzel olduğundan akşama toplanırken kıyamadık, Nayla restaurantta Çağdaş yaşamcıların Türkan Saylan'ı anma gecesi vardı,götürdük oraya astık.Hoş onların da hazırlıkları vardı ama dedim ya,içimizden öyle geçti.

 
  CHP Muğla Milletvekili Adayı Ömer Süha Aldan
 
 Kermes alanı ziraat bankasının arkasındaydı.
Bir ara törenden çıkan diğer partilerin milletvekili adayları ile eski milletvekilleri bizim kermes alanımızda oturup sohbet ettiler. İlçe başkanları ve milletvekili adayları toplu halde fotoğraf çektirdiler.
Akşam yorgun ama mutlu şekilde eve döndük.Çağıl bir kaç gündür burada olduğundan gece yapılan Şevval Sam konserine gittiği için Çalışta kaldık. Evimi özlemişim :)
Çağıl  geçen pazartesi günü geldi.Dersler bitmiş.Yarın sınavlar için tekrar istanbula gidecek.Onunla geçen günleri özlemişim.İş güç arasında olsa bile burada olması çok güzel.Ben etrafımda sevdiklerim olmayınca yaşayamıyorum.Diğer güzellikler benim kanıma girmiyor,yaşam isteği vermiyor.Özellikle sesini duymam, hayatı paylaşmam lazım sevdiklerimle.
Kaya mesela, kalabalıkken güzel. Geçen pazar bir gün yaşadım ki herhalde hayatımda ikinci defa sarhoş oldum :)) Ben normalde içerim ama hiçbirzaman kontrolü kaybetmem.Kaybediceğimi anlarsam da içmeye devam etmem.O gün öğleden sonra o kadar güzel o kadar güzeldi ki hem Zehra'nın doğumgünüydü.
(15 mayıs ) hem de dostlarla biraradaydık.Sabahtan Mavikuşun kalvaltısındaydık Nayla'da.Hava güzel olursa Kaya'ya gideriz demiştik,  çok kalabalık bir kahvaltı toplantısının ardından, alışveriş yapıp kayaya gittik. Zen ve eşi,Zehra ve eşi, Fevzi ve eşi geldi, Fatoş, Ahmet Bey ve Talin de arkadan yetiştiler.Çok güzel bir gündü. Çok eğlendik,güldük,içtik,şarkılar söyledik,söylettik, çocuklar koşuşturdu bahçede, Ares gezindi, tatlısı Zehranın güzel yaş günü pastası olan bol muhabbetli soframızda oturduk akşama kadar. Birde Zen'in eşi Ali Bey'inde doğumgünü olunca çifter çifter kutladık doğumgünlerini...

Nane likörü yaptım birde. İki arada bir derede benim için yazılmış bir söz grubu sanırım :) Akşamları eve geç gidip, sabah sadece yürüyüş için bazen zaman yaratıp,günlük koşturunca böyle oluyor.
Tarifi şu,  naneleri toplayıp yıkıyorsunuz ki ben çok bol topladım- bahçeden :)) iyice kurutup, bir gün iki bardak votkada bekletiyorsunuz. Daha sonra süzüp şekerli suyla karıştırdığınız şerbetle karıştırıp şişeye süzüyorsunuz. Ayrıntısı da şu; 2 bardak şeker 2 bardak su kaynatılır,dörtte bir limonla kestirilir, soğuyunca naneli alkol karışımına eklenir. Ben naneyi çok koyunca çok keskin olmuş, bakalım iki ay bekledikten sonra nasıl olacak, merak ediyorum.Birde hiç baharat koymadım, daha önceden yaptığım vişne likörüne baharat ekliyordum ama bunlara koymadım.Bir şişe votkadan bir parça kalınca da kahveli likör yaptım o da yaptım denmeyecek kadar basit aslında. Kalan votkaya çekilmiş türk kahvesi ekleyip aklınıza gelince karıştırıyorsunuz.Bekleyip içiyorsunuz.


Üç gündür yazıyı yazamayınca ve yazdıklarını da kaybedince böyle oluyor.Hayata yetişemiyorum artık. Çağıl gitti. Yukarıdakilerin zamanlarını değiştirmekten yoruldum bu yüzden yazıyı yazıp göndereceğim.Bazen blogger neyi kesip atacağını çok iyi biliyor, dün buraya yazdıklarıma dayanamayıp kendim bırakıp kalktım bilgisayar başından, oysa bugün silsem mi acaba diye düşünürken bir baktım ki son yazdıklarım yok içinde :) Oysa bu satırlarda şöyle bir cümle görecektiniz,yani buna yakın...
"Dün bir arkadaşım aradı, yoldaymış,İstanbuldan bir düğünden dönüyormuş. Hiç bi şey beni bu cümle kadar özendiremezdi, hem arkadaşımla olmak , hem de istanbulda olmak. Ona söylemedim ama içim gitti. "  bunlar dün o anlatırken düşündüklerimdi.Bugün Çağıl'da gitti.Ben işlerden gidemiyorum. İnsanın kendi işi olsa da gidemiyor işte.Hem bahar insanın taa en derininden tavlayan bir güzellikte önüne serilince insanın canı çalışmak falan istemiyor, gezmek istiyor, sevdikleriyle hem de. Yok öyle çalışmak falan. Birde sesi neşeli geliyordu ki kulağımdan çıkmıyor. İşte gezmelere kıskanç ve özgür ruhum ancak bu kadar dayanabiliyor baskılara :))) Benim canım gezmek istiyor.. 


-Kahve likörü kavanozda-

Ares
 
Mavi yengeç fotoğrafı olmadan olmaz. Mavikuş kahvaltısında yanımızda oturan bey tuttu bunları,çok lezzetlidir, bu taraflara gelirsenmiz restaurantlardan isteyiniz.

Hayran olduğum bir kişilik, kitaplarından çok daha fazlası kendinde ve sahnesinde.Mutlaka izleyiniz, hatta denk etiriniz.İkinci karşılaşmamızdı, yine nefisti... Kendisi insan olarak örnek aldıklarımdan ve sahnede kocaman bir dev. Mutlaka izleyiniz. Ahmet Şerif İzgören. (sanırım benim seyrettiğim salonda  çekilmiş ama ben çekmedim :)

Yarın elsanatları pazarı var,çalıştayız.
Bugün gezdiklerimi de paylaşmam gerekli çok güzel yerler gördüm.
Bir daha dünyaya gelirsem birinin başına bela olmak istiyorum.O kendini bilir.

Cumartesi, Mayıs 14, 2011

ayrılıkta başroldeyiz

Bir sürü bir şey yazdım, sildim sonra. İlk defa böyle oldu, kafamdakileri anlatamamaktansa silmeyi tercih ettim.Ben burayla dertleşmeyi seviyorum ama yine de kafamdakileri çok net anlatamıyorum.Doğumgünüm çok güzel geçti, o gün üç posta pasta kestim, çalıştım, gezdim. Böyle dostlarım ve arkadaşlarım olduğu için şükrettim.Arada zorluklarda yaşadım, canım sıkıldı ama atlatıyorsun bir şekilde atlatamadıkların özlemlerin.

Perşembe akşamı midemi üşütmüşüm, bayağı sarstı ve korkuttu bizi. Bugünde bütün planları bırakıp evde dinlendim ben.Yarın Mavikuş kahvaltısı var,oraya güç kazanayım dedim.
Arada dangalaklıklarla boğuşmak yordu bu ara. Ben normalde şikayet etmekten hoşlanmam.Şikayet edeceğime durumu düzeltmeye çalışırım.Çok şikayet eden ve devamlı yakınanlardan da hoşlanmam.Bu ara bana mı denk geliyor, yoksa sıkıldım mi bilmiyorum bunaldım.İşimi seviyorum ama bırakıp kaçasım geldi.Onun haricinde çok güzel hediyeler aldım, hepsini ayrı ayrı görüntüleyeceğim çünkü bazıları Çalışta bazıları Kaya da kaldı.Herzamanki gibi çok çalıştık, eve geç gittik, bir ara da hastalanınca haftayı bitirdik.

Size de oluyor sanırım son iki gün hem kendi bloğuma hem de başka bloglara yazdığım yorumlar silinmiş, oturup tekrar yazmak da şu an bana mümkün gelmiyor.Hatta bloğa giriyorum, sonra sayfa kapanıyor. Facebokta da sanırım şifrelenme olayları daha şimdiden başladı.Kadın kolları sayfasını ben yapıyorum.Fotoğraf yükleyeceğim otuz kere deniyorum. Hes protestosuna gittiğimiz günü  bir türlü yükleyemedim.Hem bu ilk olmuyor.Bende önce albümün ismini başka bir şey koyup (yanıklar köprüsü mesela) sonra yükledikten sonra değiştiriyorum. (hes protestosu)Madem yazılmasına izin vermeyeceksin ne diye sayfa açtırıyorsun diye de içimden saydırıyorum.
Şifre, sansür, sınav, şimdi de internet özgürlüğünün engellenmesinin  yanında geçen gün gelen bir mailde  istanbul kanalının hikaye olduğunu, kanalı açmak istenmesinin sebebinin Trakyada bulunan doğal gaz kaynakları olduğu söyleniyor. 49 yıllığına yap,işlet,devret tadında birilerine verebilmek adına istanbul kanalının yapılmasının düşünüldüğü söyleniyor,hala uyanmayanların dikkatine diyorum...!

Ah işi bırakıp bütün gün arkadaşlarla köy köy mahalle mahalle gezmek istiyorum.Anlatacak o kadar çok şey var ki.Hangi birini anlatalım.



Cafederin Zehranın yaptığı ve Zen'in evinde arkadaşlarımla kutladığım partiden bir görüntü.Zehra çekti, pasta nefisti.Ben kestaneli seviyorum diye bayağı bir uğraşmış.Zen'de arkadaşlarımı toplamış, yaprak sarma ve çok hoş  ikramlarla doldurduğu masada  hep beraber balkonda kutladık. Talin,Reyhan Hanım, Gülderen ve Fatoş da ordaydı ve canım hiç kalkmak istemedi.Hediyelerim çok güzeldi :)) Sarılıp sarılıp teşekkür ettim.

Oradan kadın kolları toplantısına , daha sonra da FETAVda hes toplantısına gittim.Fetavda arkadaşlar bana pasta kestiler, hediyeler verdiler , kırk yaşıma birde büroda pasta yiyerek  rekor kırarak girdim :) Büroya Hanife gelmişti, Kadriye Abla hediye yollamıştı ve Fatoşla da beraberdik.

Akşam işlerden oyalandık ve geciktik.Hale de Kaya da oturduğu için akşam eve gelince ara kahve içmeye geleceğiz deyince de çok sevindim. Gittiğim gibi aradım Yavuz Beyle ikisi gelmişti,akşamda onlarla evde çay, kahve içip sohbet ettik.Güzel bir günü güzel bir şekilde kapattık gece ama sabah ilk babamın telefonunu, annemle konuşmayı, oğluşumun aramasını, çarlinin sesini, burcumu, biyonik'in mesajını,bloğuma yazanları, facebookta sayfamı dolduranları ve clematisleri  unutmam mümkün değil...  :)

Özlem için ayrı bir yazı yazmam lazım aslında.Telefonlarıyla beni yalnız bırakmayıp, hep yanımda olduğu için...

ve Pınar ...  Seninle ortak tanıdıklarımızı görüp hüzünlensem de buraya dönmeni bekliyorum.

Pek keyfim yok yine de, nasıl yerine gelir onu da bilmiyorum. Ruhum sıkıldı bu aralar.

Salı, Mayıs 10, 2011

Yalnızlığım dalgınlığımın suçüstü halidir...

Kaç gecedir aya bakıyorum.Bana bir şeyler söylemek üzere biliyorum ama duyamıyorum.Tıpkı hıdrellez gecesi gibi bu akşamda baktım ve göz kırptım.O beni anlar,bilirim.Kimse anlamasa bile o halimden anlar.Bu da bana güç verir.Beni ayakta tutar. Bugün, bu gece benim için özel.Fazla yazmayacağım.Sadece cümleler var bu gece.Hıdrellezde gül dibine çizdim isteklerimi.Bir insan ne isteyebilir ki..? Herkes ne istiyorsa onu :) Fazlası değil.
Bir kaç karalama , bir kaç cümle.Bir insanı ne kadar mutlu eder.Çok. 
Anlatılmaz, dokunulmaz ancak hayal edilir.
Böyle böyle alışılır. Evet tam da bu şekilde diyebilirim.

   Geçtiğimiz hafta chp kadın kollarının çayını yaptık,doldu taştı salon, çok güzel geçti ve çok kalabalıktı.Ben ilk defa bu tarz bir çaya gittim ama çok eğlendik.En son ıslık şarkısıyla bile coştuk işte o kadar neşeli ve güzel geçti.Oysa durumlar hiçte coşacak gibi değil, memleketin halini kastediyorum tabii ki.Sınavlardan tutun,internet yasaklarına kadar ağlanacak hallerdeyiz..!
Luis de Burnieres -Kanatsız Kuşların yazarı Kayaköydeydi.

Çok güzel bir pazar günü geçirdik Günays Garden da.(1 mayıs )Kitap imzalayıp, kitaptan paragraflar okuyup, sorulara cevap verdi yazar.

Salı akşamı da Kuyubaşı kahvesinde Mithat Bereket' in Kayaköy belgeselini izledik, onunla da sohbet ettik.
Çarşamba günü Hes protestosundaydık.Kargı çayına yapılacak beş tane hes için yürüdük köylülerle.

Sonra ayın sekizinde Fethiye Ticaret odasının kuruluşunun 110. yılını kutladık Aksazlarda. Sünnet şöleni vardı, kuruluşun anısına..Destek olundu ailelere..
Bu pazar anneler günüydü, annemden uzakta iyi gelmedi tabii ki.


Cumartesi evde temizlik yaptım, kendime yeni kaktüsler aldım.


Tadını beğenemdim dutlardan reçel yaptım.Birde nane topladım bahçeden,likör yapmak için.
Sabahları balkonda kahvaltı hazırlıyorum artık ve akşamları hala dokuzdan evvel eve gelemiyoruz işlerden.

Evden de bir kaç kaktüs getirdim ve sardunyalar en renklisinden.
Ares her zamanki gibi, daha bir isteksizce işe geliyor bizle.Gece de eve girmek istemiyor bahçeden.
Günays garden.Kayaköy.


Bugün benim doğum günüm....
Böyle böyle alışıyorum yaşamaya...Hayatın benim için kurduğu cümleler kadar hem de.

Pazartesi, Mayıs 02, 2011

bu evrende bir tozsun...

ÖLÜDENİZ
 Baba beni mimlemiş, blog serüvenin nasıl başladı diye.Bir uzun hikayedir aslında, kendimce açıklamaya çalışacağım.
İnternette değişik ve güzel paylaşımları çoğunlukla Mutfakcamı Burcu'dan buluyorum.Daha doğrusu o beni bulaştırıyor.Blogları da bir gün Burcudan öğrendim.Abla bu adrese gir ve mutlaka oku dedi.Blogspotu onunla keşfettim.2005 yılının temmuz ayında ilk onu ve "sugibinin" eski bloğunu okuyarak başladım.Okuyorum yorum yazıyorum falan ama hiç blog yazmayı düşünmüyorum çünkü çok yoğun çalışıyorum aynen şimdi olduğu gibi.
Sonra bir gün burcu bana blog açtığını ve yazmam gerektiğini söyledi. Yazmadım tabii ki. Bozuldu ama vazgeçmedi.Bir kere daha blog açtığını ve yazmazsam kızacağını söyledi.Onu kırmamak adına evet dedim.
Ben kabul edince kızma ama ben sana "Asortik Krep" adını verdim, sen bir şehirli krepsin bende akıtmayım dedi. Kendisi sade, gösterişsiz ve yalın olan herşeyden keyif aldığından ve beni gösterişli ve süslü bulduğundan Asortik lakabını takmış. Bana göre ben doğal bir kadınım. 2005 kasım ayında başladığım bu doğal serüvenimde hala sürüyor :))

AKYAKA (sağdaki)- En sevdiğim fotoğraflardan biri olarak uzun süre bilgisayarımın masaüstünü kapladı.En sevdiğim olabilir, beni müthiş etkileyen bir fotoğraf.
Blogda daha çok hayatımı, Fethiyenin güzelliklerini ve güncel medya olayları hakkında  yazılar yazıyorum. Özellikle sergiler ve sanatsal etkinlikleri takip etmeyi sevdiğimden ve bir çoğunun organizasyonunda kendim çalıştığımdan hem arkadaşlarımı haberdar etmek adına hem de kendime küçük notlar düşmek adına bloğa koyuyorum.
Yemek kültürü, el sanatları ve bahçe herhalde vazgeçilmezlerim.Yaşadığım yeri seviyorum ve buraya gelenlere de buranın güzel yerlerini tanıtmak bir başka hedefim.
Bu yazıya seçtiğim fotoğraflar bu 5.5 senede blogda kullandığım en sevdiğim kendi kapak fotoğraflarından seçme.
Blog benim için müthiş bir tecrübe oldu aslında. Hayat sadece yaşadıklarımızdan ibaret değil. Bloglar bambaşka bir dünya. Buradan kankalarım oldu, yeni  kardeşlerim oldu, arkadaşlarım oldu,tanıştıklarım oldu, kapıştıklarım oldu, hayatıma girdiği hızda çıkanlar oldu, dostlarım oldu, hepsi için blog dünyasına müteşekkirim aslında.Hepsi çok güzel hayat tecrübesi oldu bana.Bloglar öyle bir şey ki yazdıklarınız sizin kişisel şifrelerinizi ele veriyor, kişi hakkında zor yanılıyorsunuz. Benimde yanıldıklarım oldu, şaşırdıklarımda oldu ama hayat hepsini sindirmek için bir fırsat tanıyor hepimize.



                                                                    Bahçemden-ÇALIŞ
Sevmediklerime gelince,hakaret içeren yazılar yazıp, yorumlar bırakıp, altına adını bile yazamayanlar, en az saygı duyduklarım. Etik olarak insan yazdıklarının arkasında olmalı, ama dedim ya,yazılarıyla kişilikleri örtüşmeyenler gün gelip açığa çıkıyor ve sırıtıyor bir yerden.

Mimarsinan Köprüsü-BÜYÜKÇEKMECE
 Blog hayatımda kimseye bana link versin diye link vermedim.Önce okuduklarımla başladım, sonra bana link verenlere  link verdim, ilk yazıya başlayanlardan beğendiklerime ilk ben link verdim ki benden giden bir sürü insan onu tanısın, yalnız bırakmasın. Aynı nedenlerden bir çok bloğun ilk izleyicisi oldum. Zor zamanlarında mutlaka uğradım, iyi günlerinde olmasam da olur dedim. Yorum yazarken mutlaka iki kere düşünürüm yazmak için ve her aklıma geleni yazmam. Yazdıktan sonra mutlaka iki kere okurum-yazılarımı da. Yazmak sorumluluk ister, samimi ve doğal olmayanları elerim genelde. Eskiden bakmazdım ama şimdi izlediğim blog sayısı yükselince arada link verdiklerimi eliyorum ki yerine yenilerini alayım.Dörtyüz küsür linkim var,hepsini de okumaya çalışırım.Artık blog eklerken blogger uyarıyor beni bu linkler yüzünden.

ÇALIŞ  PLAJI

Daha çok yazıyorum tabii ki.Yazmak benim için önemli.Kendim ve ailem için yazıyorum.Babam, annem , kardeşlerim ve ailem oradan okuyorlar. Yazmayı seviyorum, bir kere çok özel bir sebepten yazmaya kısa bir ara verdim ama bir daha ara vermeyi düşünmüyorum.Yazmak beni besleyen ve rahatlatan bir şey.Yazılarıma ve bloğuma saygı göstermeyene bende saygı göstermem. Yazdıklarım çok önemli değil ama paylaşımlarım önemli benim için.Onlar benim gerçek hayatta paylaşamadıklarım çoğu zaman.Etrafında bir dolu insan olan biri için önemi bu bence. Genelde çok az kimseyle bu bloğu yazıyorum diye paylaşmışımdır.Kimseye söylemem pek.Keşfedilmek gibi bir problemim de yok.Bu  blog için kimseye hesap vermek zorunda  değilim.Bu yüzden sorarlarsa yalan söylemem ama kel alaka birine de gidip buranın adresini vermem. Yazdıklarımla ilgili yüzümde izler aranmasından, gerçek hayatta hesap sorulmasından, kardeşime ve arkadaşlarıma sataşılmasından, başka bloglara yazdığım yazılara yorum yazıp laf sokulmasından- lafına güvenen adam benim  bloğuma gelip yorum yazar- hiç hoşlanmam.Gerisi kişinin ve yazdıklarının önemine göre bir şekilde halledilir. 

Yazı yazan biri yorumlara etik olarak cevap vermeli, yazılarına uzun ara vermemeli, saygılı  olmaya çalışmalı ve tıpkı evine gelen misafirler gibi diğer insanlara davranmalıdır. Alıntı yaptığı kaynakları göstermeye özen vermeli, başka bloglara hit almak üzere sataşmamalıdır.Hoş bunların yapıldığını görüpte izlemeye devam ediyorsanız da sağ köşedeki  çarpıdan (X) bloğu kapatma lüksünüz olduğunu hatırlatmak isterim.

 
Benim balkon- ÇALIŞ

Senelerdir yazıyorum.Blog dünyasında kimler geldi kimler geçti diyebilecek kadar çok kişi tanıdım.Kapatma kararı verenlerin çoğunun kapatmak için saydığı nedenlerin çoğunu yaşadım. Bir kısmını gözlemledim.Keşke herkes yazabilse, gidenler geri dönse.Onlara o kadar alışıyorsunuz ki sanki blogdan değil de sizin hayatınızdan çıkıyorlarmış gibi oluyorlar. Yoklukları gerçekten belli oluyor.Bir kere çocukları yeğeniniz, kendileri ve sorunları sizin hayatınız gibi oluyor. Zamanla unutulsa da bazen eski yazıların yorumlarına tıklayıp onların izini sürmeye çalışıyorum.Bazen çok beğenip izini kaybettiklerimizde oluyor.Eskiden blogger da bu kadar teknik kolaylık yoktu, şimdi blog yazmak daha kolay ve güzel.Arada sanırım yazılarıma ya da fikirlerime kızıp linklerini vermekten vazgeçenler oluyor.Bunları pek önemsediğimi söyleyemem. Bence hepimiz diğerlerinin alanında birer rengiz. Ne kadar çok renk varsa bu hayatta o kadar güzel bir ortam olduğu inancındayım.Bu yüzden fikirleri bana hiç uymayan farklı dünyalardan insanların bloglarına linkler veriyorum. Onlarla dünyamın zenginleştiğine inanıyorum.
                                                                                                             Balkonum-ÇALIŞ

Arkadaşlarım hangi fikirden olursa olsun benim için önemli. Bu yüzden linklerim sizleri şaşırtmamalı ya da izlediklerim. Ben onları öyle seviyorum. Göründüğümüz kadar net olmadığımızı da  sizlere hatırlatmak istiyorum.Yazdıklarımız her ne kadar kişiliklerimize ait ipuçları versede mesela ben sinirli bir boğa olabilirim gerçek yaşamda. Yazılardan göründüğü kadar yumuşak başlı hiç değilim.Kırk yaşındayım. İstanbullu bir Akdenizliyim. İnsanları ve çalışmayı seviyorum. Çalışırken keyif yapmaktan ve etrafımdaki insanlarla iyi geçinmekten hoşlanırım ama  sınırını bilmeyenler için de bir sınır çizgim vardır, bu ne yazılarda ne de hayatta zorlanmamalıdır benim için.
Bu blogda daha çok Çağıl ve Ares'le ilgili yazdım çoğu zaman.Onlar benim hayatımın merkezi oldu doğal olarak.Şimdi ne Çağıl bu bloğun başlangıcındaki yaşında ne de Ares. Bu bloğun temel konusu sanırım özlemdi, hala da öyle.
Kendimi yazdım arada,çoğunuz sevdi, sevmeyenler için yapabileceğim bir şey yoktu. Sevdiklerimi yazdım, bana enteresan gelenleri,gündemi yakalamaya çalıştım.Arada sinirlenip içimi döktüm.Çoğu zaman hüzünlendim ama sinirlerim bozukken kötü yazıyorum farkındayım.Yani  insanın keyifli yazısıyla keyifsiz zamanları farklı oluyor doğal olarak :) Çoğu zaman yazmak moralimi düzeltti,özlemlerimi giderdi benim için.Sayaç uzmanı oldum :) Hergün kimler girmiş,nerden gelmiş bakarım.Bazılarınızı çok seviyorum,saklamam, bazen de çok özlüyorum :)
Ares,aramıza katıldığında 2.5 aylıktı.
Asortik değil Asortik Krep'im. Ya da krep denmesinden hoşlanırım. Asortikliğim lüks yaşamımdan değil keyfi sevmemden ileri gelir. Bu ikisinin karıştırılmasından uyuz kapabilirim.
Uzun bir yazı oldu,niyetim bu değildi açıkçası. Yazı yazarken keyfimin kaçtığını da nasılsa satırlardan anlayacaksınız,saklamanın gereği yok.Yazı yazmayı seviyorum.Tıpkı paylaşmak gibi. Özlemlerimi, sevdiklerimi değil herzaman herşeyi benimle paylaştığınız için de teşekkür ediyorum.
 Gemiler Koyu- KAYA

Ne zaman istesem yanıbaşımdaydınız, umarım bende sizleri hayal kırıklığına uğratmamışımdır. Bazen sadece kendim ve sevdiklerm için burdaydım, umarım diğer zamanlar gibi bunu da hoş görürsünüz.

Beraber yaptığımız her işten gurur duydum,(kemoterapi koltukları almak,çekirdek kampanyası, mavikuş destek hareketi gibi dayanışmalar) arada kaybettiğimiz değerlerimiz de oldu, onları unutamayız,yazdıklarını da.Benim için çok kıymetliler.

Fotoğraflı yazılarımı seviyorsunuz, bende :)  Fotoğraf koymadan yazmayı unuttum sayenizde. Bence de fotoğraflarla bu blog daha güzel.
 ÇALIŞ

ve diğer fotoğraflara yazmaya kalkarsam bu yazı bitmeyecek. Oysa blog benim için uzun zamandır  aile demek, bloglardan konuşabiliriz ama bu herhangi bir yerde tanışmamızın verdiği samimiyeti ve güzelliği geçmeyecek anlamına gelmemeli.Sizleri görmesemde beni gördüğünüzü ve izlediğinizi biliyorum.Bu da beni mutlu ediyor. Teşekkür ederim ayrı ayrı hepinize :))
Ve  Baba ! Sana da mim için teşekkür ederim ama izninle benim linklerim dahil ,  cevaplamak isteyen blogları mimlemek istiyorum. 
Üstteki foto : Koca Çalış Plajı
Aşağıdaki foto: Bahçemden.   

Sarnıç- KAYA
Kaktüs'süs olmaz :)
Bahçemden
İçmeler-MARMARİS
Şovalye Adası- Fethiye
Rumeli Hisarı-İstanbul
Vişne Likörü benim hayatımda olmazsa olmazlardan :) Öğrendiğimden beri kendim yapıyorum.
Kaputaj Plajı-Kaş


Büyükçekmece' de gün batımı


Günün şarkısı olmadan bu blog olmaz :) Benim sevdiğim gruplardan... Yüksek sadakat.