Salı, Mart 29, 2011

uzun zamandır hasret kaldım yüzüne

Bir gün girilip bir gün girilmiyor artık bloglara.Bürodan DNS ayarlarını değiştirmekle de uğraşamıyorum zaten.Bugün dizüstü bilgisayarım da bozuldu.Onu da kullanamayınca bunaldım açıkçası.Bakalım dizüstündeki fotoğraflarımı kurtarabilecek miyim, bilmiyorum.İçlerinde çok sevdiğim resimlerde var, bir kenarda duran,ruhum daraldıkça baktığım.Bir tane bisiklet üzerinde kadın-erkek gezerken mesela.Birde bahçe slaytlarım var.Arkadaşlarımın enfes bahçe görüntülerini enfes müziklerle benimle paylaştığı güzellikler.Saklıyordum bazılarını,favorilerim vardır aralarında.Arada mutlaka baktığım.

Bu hafta cumartesi panel var.Hes paneli.Fethiye Kültür Merkezinde.2 nisan saat 14.00 de. Onun haricinde bütün sorumluluklar aynen devam.Perşembeleri eğitim toplantısındayım Kadın Kollarında.

Yazıya fotoğraf koyamadım.Malum www.ktunnel.com dan girdim bloğa.Birde çok hoş bir haberim var bizi mutlu eden ama gerçekleşsin öyle paylaşacağım her zamanki gibi.

İlk fırsatta yazmaya çalışacağım,şimdilik bu kadar.

Cuma, Mart 25, 2011

Denizin şarkısı...

Çok yazasım var, hem yazmayı da çok özledim ama çok çalışıyorum. Toplantılar, çalışmalar, işler güçler derken akşamları da özel işlerle ilgili toplantılar olunca tam bir haftadır eve erken girmemişim.Kaç gecedir dokuzdan önce de eve girmedik,dışarıda yemek yiyip geçiyoruz eve.Yorgunluktan uyuyoruz ya da dinleniyoruz. Böyle dönemlerimiz oluyor,alışkınız ama yoruyor işte. Bugün alışverişe gittim ve evde akşam için yemek pişireceğim,dostları da atlamamak gerek böyle zamanlarda.Akşama yemekler benden yani.Zehra ve ailesi yani annesiyle babası burada akşama da bende yemekteler.Yarın kaldığımız yerden devam.

Aslında cumartesi toplantım var ama kalbim İzmir'de atacak. İzmir'de büyük bir yürüyüş var ve Fethiyeli vatanseverler İzmir'de desteğe gidecek Vardiya Bizde Platformuna. Ah şimdi İzmir 'de olmak vardı ..!

Bir yandan kahvemi içip bir yandan  yazıyorum. Biraz sonra bilgisayara müzik koyup mutfağa gireceğim. Telefonumda bir yandan çalmakta. Çok özledim.Şöyle hiçbir şey düşünmeden sadece denize bakıp dinlenmeyi, sevdiklerimi, kitap okumayı ki çoğu İstanbul konulu çok güzel kitaplar aldım son günlerde ve baharı özledim :)

Bugün hava günlük güneşlik.Bahar buraya gelmiş olmalı... Benim evim bile bugün bahar kokuyor. Bahçe mevsimi de başladı, birara kaçamaklar yapıp bahçeye çıkmaya çalışıyordum,yine kendime zaman yaratmak istiyorum. Yukarıdaki çiçek benim soğanlılardan.Bu kış bahçede fırtınalardan devrilen bir çok ağacımız oldu,bir tanesini kurtardık, diğerinin yerine manolya diktik. Bir tane çarkıfelek sarmaşık diktim.Onun çiçeğini de çok severim ve yanımdaki görüntüsü kötü beyaz  evle aramda yeşil bir duvar örsün tellerde ve çiçekleri açsın eflatunlu beyazlı.Begonvili de oldukça sert budadık bu da demek ki gelecek günlerde bitkiler coşacak ve bahçenin bu cansız görüntüsü canlanacak.Birde sarmaşık minik pembe bir gülüm var ki onu da sıkı bir budama yapıp öyle açmasını beklemek istiyorum. Ortadaki kaya bahçesi elden geçecek, oraya kaktüslerden dikmeye başladım.Bakalım nasıl olacak. Çam altındaki çiçeklerim elden geçmeye başladı, yavaş yavaş oturma grubunu da hazırlayacağım.Bu yazı bahçede geçirmeyi düşünüyorum.
Daha sonradan uzun ve etkinliği bol bir yazı hazırlayacağım buraya.Şimdilik bu kadar.

Günün fado'su  "Denizin Şarkısı "  song of the sea ..Dulca Pontes


Not: Fado, balıkçı, kaşif ya da denizci olan sevgililerini, eşlerini denize uğurlayan ve onların geri dönmesini umutla bekleyen 19. yy Portekiz kadınlarının artık beklenen yakınlarının geri gelmemesi üzerine denize karşı yaktıkları ağıtlardan türemiştir diye kısa bir bilgi.

Perşembe, Mart 17, 2011

ah burda olsan, çok güzel hala

Üç gündür diş ağrısı çektim, iki gündür de zirvede yaşadım ağrıyı.Pazartesi günü ve gecesi artık çıldırtıcı boyuttaydı.Salı günü diş doktoruna gittim ama geç olmuştu.Dişim iltihaplanmış, bunun üstüne üç tane iğne yedim,bir türlü uyuşmadı dişlerim  o zaman anladık iltihaplandığını.Çarşamba sabahı fuar yerine evde kaldım çünkü yüzüm şiş içinde dudaklarım kapanmıyordu ki konuşayım.Nazara geldik sanırım.Oğluşta döndüğü gibi İstanbulda hastalandı.Ona annem bakıyor bana da Uzunbey baktı. İki gecedir yemekler ondan. Dişçide de yalnız bırakmadı ki iyi olmuş.
Bugün dinlendim evde, arada arkadaşlarım aradı. Fuara da benimle beraber gidecekken bensiz idare etmek zorunda kalan Fatoş ve Zehra gittiler.Büroda iş arkadaşım doğum iznine ayrıldı.Bu yüzden Uzunbey teknik kısımdan bir arkadaşla dönüşümlü bizim kızlarla beraber fuarı  idare etmiş. İlk gündü ama ben evde olsamda bensiz götürebilmeleri hele arkadaşlarımın beni yalnız bırakmaması çok güzeldi.Umarım yarın sabah kalktığımda yüzümdeki şişlik konuşabilmeme müsaade eder de bende işime gidebilirim.( gidemedim,çünkü şiş azaldı ama çok konuşunca ağrı yapıyor)
Evde olduğum sürece haberler,yemekteyiz, ve master şef  seyrettim. Başka bloglara haberler üzerine yorum yazdım ki bunlar vurulan şarkıcı haberlerinin Japonya daki nükleer santral haberlerinin önüne geçmesi yönündeydi.Hala nükleer santral kurmak isteyenlere inanamadığım için hayretler içinde etrafı seyrediyorum.Nerden nereye geldik be..! (Burada be! ünlemini bilerek ve isteyerek kullandım) Çocukken şu yaşadıklarımızı birisi anlatsa hadi canım derdik.Hey gidi Ülkem hey...!
-Bu konuda nefis bir yazıyıda sizinle paylaşmak istedim.Köşeyazısı gibiydi mübarek :)
Hapistekilerden ,ülke gündeminden ve devletin durumundan bahsediyorum tabii ki.Blogları açmışlar, açsınlar tabii , buralarıda yazıp okumasak ne olur bizim halimiz.Yazımı edebiyat öğretmenimizin bize sık sık söylediği "gülersiniz ağlanacak halinize "cümlesiyle bitiriyorum. Kadın o günlerden geleceği nasıl da görmüş!!!

Not: 20 mart günü saklıkent koruma platformunun saklıkent ve fethiye civarına yapılacak olan HES'lere dikkati çekmek için yapacağı piknik var. O gün saklıkent minübüsleri yolcuları ücretsiz taşıyacak.Sabah 10.00 da piknik başlayacak. Altta fethiyede yapılacak olan heslerin haritası mevcut.

Tam 16 proje,ikisi şu an yapılmış,14 'ü yapılmak üzere olan. Hala heslerin iyi bir şey olduğunu düşünenlere diyorum ki, siz gelecekte körfezler dolduğunda, içme sularınız kalmadığında, heslere sahip olan şirketler bu sulara 49 yıllığına el koyduğunda, balık çiftliklerini bu işletmelerin sularına kurduklarında, ürettikleri enerjilerin 2M bir migrosa yetecek kadar hedefleri olduğuna inanmayın, size söylenenlere inanın.
Tabii ki bunları size biz bunları yapacağız diyerek yapmayacaklar,araştırın biraz, armut piş ağzıma düş olmayın.
Pazartesi  günü birde ÇED raporu toplantısındaydım. Yat çekek yeri yapılması planlanan Karaot Mevkii için yapılan toplantıda gördüğüm komiklikleri belirterek konuya girelim mesela.. Mevcut alanının Karaot Mevkiine taşınıp taşınmaması konusunda görüşülen toplantıda o civarda bulunan turizm tesislerinin çağrılmaması, toplantının nerdeyse herkese haber verilme durumlarının unutulması ilk aşamalar sayılsa da toplantıda ne kadar taşınmasına karşıt olmayan  adam varsa konuşturuldu.Bu toplantılar hakkında uzman olan birileri varsa eğer içimden acaba aynı fikirde olmayan açıklamaları rapora koyacaklar mı diye de düşünmeden edemedim.Öyle bir kontrol mekanızması var mı bilmiyorum ama tavırlarından sanki olmasını istediklerini konuşturdular gibi geldi.Kayıtları var aslında ama raporu görmek lazım sonra.Nasıl görülebileceği hakkında bir bilgim yok.
Bu arada Karaot Fethiyenin en bakir alanlarından biri, kuş ve balıkların ürediği ,carettaların sahiline geldiği bir yer. Çıkan haberlerden insanların nasıl bir tavırda olduğunu da görebilirsiniz. Yat çekek yerine karşı değilim ,şimdiki yerinin uygun olduğunu düşünüyorum ama Karaota yapılmasına karşıyım kısaca.

Günün şarkısı: Neden bilmiyorum ama bu şarkı, içimden o geçti.Hastayım diye olabilir.

Not: 2 Mutlaka bu iki linke bakın derin.Bugün yazı tamamen çevre yazısı oldu ama doğa ona yapılanları affetmez.!
Link 1   Doğa Derneğinden nefis bir uyarı.       
    Link 2     Japonya depreminin öncesi sonrası görüntüleri.

Cumartesi, Mart 12, 2011

Ben bu şarkıyı sana yazdım

İzmir benim için artık güzel anılarla dolu bir şehir.Giderken böyle olacağını hayal ediyordum ama bu kadarını da beklemiyordum. Zehra ile birlikte İzmir'e keşfe giderken  düşündüğüm cumartesi günkü İglo'nun etkinliği ve pazar günü ziyaret etmeyi istediğim zeytinyağı fuarıydı. Zehra pazartesi günü kalıp Kemeraltını da gezmemiz gerektiğini düşündüğünden dönüşü pazartesi akşamüstüne bırakmıştık.Gitmeden önce Karşıyaka öğretmenevinden yer ayırttık iki gece.
Fotoğraf Fuarın bahçesinden.Heykelleri görünce Zehraya millet tükürüyor ya da beğenmiyor ben bunu kapak yaparım diye çektiğim fotoğraflardan koydum.  :) 
Fethiye'den akşam 12.30 arabasına bindik.Yolda biraz konuştuk sonra o kadar güzel uyumuşuz ki gözümüzü otogarda açtık.
Karşıyaka vapur iskelesi 
Sabah İzmir'e geldiğimiz gibi servise bindik.Servis tıklım tıklım dolu.Karşıyaka öğretmenevinde indir bizi diyoruz  şoföre işine mi gelmedi gerçekten bilmiyor mu bilmiyorum -bu arada Pamukkale ile geldik-salağa yatıp ben bilmiyorum nerede olduğunu gibi talihsiz açıklamalarla yola devam etti.Şoförde tavır böyle olunca oradan yolcular müdahale edip bize yaklaşık bir konum belirterek Karşıyaka da çevreyolunun üstünde bir yerde indirdiler.Sabah sabah başladık sokaklarda turlamaya, bir tane tabela yok.Sabahın altıbuçuğu,sokaklarda kimse yok bizden başka.Gerçekten soru soracak birini bulamıyoruz,dükkanlar kapalı.Benim komiğime gidiyor, çünkü büyükşehirdeyiz. Herkes uykuda. Arada söyleniyorum, bir türlü öğretmenevini bulamıyoruz.İki üç sokak turladık, bir otopark gördük,bekçi uyuyor, uyandırıp ondan rica ettik de bulduk.Neden bulamadığımıza gelince,her tabela sahilden gelişe göre düzenlenmiş,biz tersten gelince tek taraflı bütün tabelaları atlamışız.Hay allah burası karadeniz de değil deyip öğretmenevine girdik.
Öğretmenevinde odamıza çıktık,zaman geçirmek için kahvaltı ettik ki ortalığın o sessiz halinden sonra ben acele etmekte bir fayda göremedim.Çay keyfi yaptık ve danışmadan sahili sorup çıktık.Şimdi öğretmenevindeki kibar bey bize soldan üç sokak gidip ana caddeye çıkın sonra da biraz yürüyünce sahile geleceksiniz dedi.Biz zehra ile yürü babam yürü hallerinde yaklaşık abartmıyorum en az beş cadde yürüdük.Sokak genişliğinde beş cadde ama... :) Dar uzun bir sokak başından giriyorsun tamam bir deniz kokusu var ama sokak bitiyor yol  bitmiyor. Etrafa baka baka,sahile ha geldik geleceğiz diye diye en sonunda bizim istiklal caddesi gibi bir caddeye ulaştık. Oradan da denizi gördük. Sahilde oyalanıp,etrafı seyredip İki Çocuklu Hayat- Ece ile buluştuk.Karşıyaka vapur iskelesinin fotoğraflarını çekip ileriye yürümeye başladık.Etraf yavaş yavaş kalabalık olmaya başladı ama bir İstanbullu olarak beklentim hiç de bizim alışık olmadığımız sakin sakin yürüyen ve sabahın onu olmasına rağmen rahatça işyerlerini açmamış olan insanlar beklentisi değildi.Ege'de olduğuma kanaat getirdim,tamam Fethiye'de bazen böyle ama ben oranın kasaba olduğu için öyle olduğunu düşünmüştüm.Zehra bana İzmir hayatını anlattı ama ben boşuna üstüme üstüme gelen insan kitlelerini düşünmüşüm :P Hatta yazının ilerleyen bölümlerinde kendimle dalga geçtiğim bir istanbullu tarafım ortaya çıktı ki anlatılmaz.
Biz -Ece,Zehra ve ben- önce Karşıyaka evlendirme dairesi yanında bir kafede birşeyler içtik. Sakızlı Türk kahvesi de bunlardan biriydi. Etrafımızda denizde  optimistler geziyordu.Bir yandan sohbet edip bir yandan onları seyrettim.Hava tahmin edilen kar havası değildi,soğuk sayılırdı ama uzunbeyin bizimle dalga geçtiği kadar yoktu.Hem ben üşüsemde inat olsun diye gıkımı çıkarmazdım ki hiç üşümedim dersem yalan olmaz :) 
Oradan yine yürüyerek İglo etkinliğinin yapıldığı Deniz Restauranta gittik ki herşey hazır bizi bekliyordu.Hatta blogcuların çoğu gelmişti.Bu arada ben Zehra ile birlikte İglo'nun etkinliğine davetliydim İzmir Blogcularıyla.Buradan teşekkür ediyorum bizi çok güzel ağırlayan İglo yemek Danışmanı  Tijen Aktay  ve MVM Gıda Pazarlama Genel Koordinatörü Serra Tunaman Parlakışık'a.Hatta etkinlik sonrası bize taa  Fethiyelere kadar teslim ettikleri özel  İglo çantaları içindeki ürünleri için de.


Ben İglo etkinliğine gitmeden önce de aslında iyi bir tüketicisiydim. Yani etkinlikten önce steamfresh sebzeleri, sebzelileri , fish fingerslarını, Akdeniz Levreğini yemiştim.Etkinlikte aynı ürünleri tekrar beğenmekle beraber, karideslerine,soslu mısırlı bezelyelerine ve milföy hamuruyla yapılmış tatlısına da bayıldım.
Bu arada sosları da nefisti.Sanırım tarifleri Tijen Hanımın sitesinde var.
Ürünlerin tazeliklerini tarladan toplandıktan 3-4 saat içinde -40 derecede dondurulmuş olmasına borçlu olduklarını da belirttiler, sanrım bu yüzden o kadar taze ve başka dondurulmuş ürünlerde olmayan tadları yüzünden sevdiğimi söyleyebilirim.
Etkinliği ve geziyi Cafederin Zehra da yazdı bir de ondan okuyun derim :) 

Normalde etkinliklerde blogcular  ayak fotoğrafı çekeriz ama bu sefer yemekte uygun olmaz diye ellerimizi çektik. Ben acemi etkinlikçi olduğumdan kişileri net bilmiyorum,okuyan yorumlara eklesin lütfen. Mesela dört parmağını açan tabii ki kocaman yüzüklü el benim :) Sol elde makinayla fotoğraf çekmeye çalışınca  aynaya bakarak rimel sürmeye çalışan ama aynı zamanda ağzını da açan kadınlar gibi sağ elimi açmışım  oldukça kötü çıkmış.
Benim sağımdaki sol el Zehra,soldaki minik ellerde sevgili İki Çocukla Hayat - Ece'nin :) 
Benim linklerimdeki Lezzetli somunlar-daha sonraki petek ve çenebazla görüşmemize kalamadı ama bence kalsaydı fena olmazdı:))  ve Böcürükle tanıştığımı-hatta etkinlik sonunda Böcürük benim Asortik Krep olduğumu farketmiş ve yanıma geldi-  ve daha bir sürü yemek blogcusuyla beraber oturduğumuzu da eklemek istiyorum.Keyifli bir toplantıydı,en az ürünler kadar sohbetimiz de güzeldi. 
Bizim gibi insanlar İzmir'e gidince tek etkinlikle kalmaz tabii ki süper modelli kurabiyeler yapan pie kurabiye 
 ve Çenebaz  ile buluşup sahilde önce birşeyler içtik,daha sonra Bostanlı sahilinde yürüyüp Petek Hanımlara  gittik. Yalnız ben o kadar yorgundum ki banyosunda  kendi ördüğü banyo halısını ve nefis görüntülü sipariş kurabiyelerini çekemedim.Titizliği her halinden belli olan Petek Hanım ve Çenebaz tam da düşündüğüm gibiydi.  Biz Çenebazla çok eskiden beri birbirimizi okuruz.Onlarında iyi arkadaş olduklarını sonradan keşfetmiştim ama zehra ile yalnız kaldığımızda internetin bizi yanıltmadığını ve blogcuların aslında aynı göründükleri gibi olduğunu konuştuk.Kırk yıllık ahbap gibiydik tanımı bu tanışma için söylenecek en güzel cümle birde çok iyi ağırlandığımızı ve petek hanımın reklamdan çok hoşlanmadığı için çekemediğim ikramları var ki keşke orda olsaydınız :)) Çenebaz da tatlı yapmış bize.Taksiyle Öğretmenevine döndük o gece kendimizi yatağa attık ve hemen uyuduk diyebilirim.Bu arada öğretmenevinde 4 bilgisayardan  interneti çalışan  bir tane yoktu ve kahvaltısı temiz,taze olmasına rağmen bilgilendirilme olayları çok zayıftı.Kibarlıklarıyla ve yardımseverlikleriyle durumu kurtardılar ama banyoları tekrar elden geçirmeliler,biraz eskimişti diye de ekleyelim gitmek isteyenlere.

Üç gün boyunca Karşıyaka Vapur İskelesini kullandık.Gündüz yürüdük,gece de taksiyle gittik öğretmenevine.
Konak Meydanı,saat kulesi.
Biz pazar sabahı  erken uyandık  ama yorgunluktan hemen kalkamadık.Hoş kalksakta şehir uyurken biz ne yapacağız diye de yattık biraz.O günü zeytinyağ fuarına, ikea'ya ve Foruma ayırdığımızdan önce kahvaltıya Alsancak'a gittik.Deniz kenarında kafelerde kahvaltı ederiz diye düşündük.Karşıyakadan Konak'a geçtik.Oradan taksiye bindik, tam Alsancak'a geldik ki ben taksiden pankartlar gördüm.Aslında orada inecektik ama a yürüyüş var ,artık izmire gelmişken katılmaksak hükümete ayıp olur diye taksicinin bize hayret eden bakışları altında taksiden indik :)  Alevi dernekleri arasında yoğun kalabalık altında başladık onların önünden yürümeye.Oturacağımız cafeyi zehra bana seçtirdi ve  kahvaltısını beğendik. Marco cafe restaurant.
Bu binayı da çok beğendim. Neresi olduğuna dair bir fikrim yok.
Cafe Marco kahvaltı tabağı -açıkbüfe 17.5 lira.Tam pazar kahvaltısıydı ve evet hepsini yedik ama bütün gün yürüdük.Tavsiye ederim.Bu arada yürüyüş başlamadan biz oradan güzel bir ana caddeye çıkıp benim şu an hatırlamadığım bir yoldan fuara gittik :) Pazar günü ve hala güzel dükkanlar kapalı neyse fuardan sonra ikea ve foruma gideceğimizden önemli bulmadım.
Fuardan kauçuk ağacı.
Kuşlarla ilgili bilgilendirme durakları.
Zeytinyağı fuarı,rafine edilmiş ve edilmemiş,ilk hasat yağlar.
Zeytinyağı fuarında bulduğumuz özel tasarım keçeler.
Açık pembeleri  ben aldım.
600-700 yıllık Zeytin ağacı kökü.
Fuardan çıkıp Basmane' den İkeaya gittik.Tabi Bornovada iniyoruz,sonra taksiyle gidiyoruz.Önce İkeada alışveriş yaptık, sonra yemek yedik.
Baydöner tıklım tıklım bir yerdi.Ben normalde dışarıda genelde döner ya da köfte yerim çünkü Fethiye'de Cezayir Usta dışında döneri güzel olan yer yoktur.Köfte kültürü zaten yok. Bu yüzden zehra bana ne yiyelim dediğinde döner dedim ama döneri orta -vasat konumda- adına iskender dedikleri bir şey yedik. Görüntü de bizi doyurmadı zaten.Daha oturduğunuzda bir buçuk mu diye soruyorlar ,ben birbuçuk porsiyon yemem ,yanına patates ,turşu falan soruyorlar, anladım ki porsiyonları küçük insanları doyurmak üzere çeşit eklemişler.Yoksa iskender yerken patates aramazsın. Servis elemanının mimiklerine taktım orda,kendisine de söyledim, ufak bir bahşişde bıraktım yine de. (yemekte mutlaka bahşiş bırakırım ben eğer servisi beğenirsem) ama bu döner kebap olamaz.Olsa olsa kebapçık olur.
-Yemekteyiz de tekrar var şu saat- şefler yarışıyor, lütfü usta(baltacı)  ne saygısız  bir şef ya,işine saygısı olur insanın.Bu insanı tv de seyredince restaurantına gitmezdim ben. Öbür kasıntı  Orhan usta (yüksel)ile ikisi bence biraz kendini geliştirmeli derim. İnsan şef deyince  saygın kişilikler bekliyor. Usta  evini ve kaliteni görüyoruz, yemeğini gördük allahtan konuşmasından ve tavrından ne durumda olduğunuzu görüyoruz,kaliteli şefler çıkarın şuraya ya,yemekler hariç herşeyi eleştirdi bu insanlar.Şef olduğunuza bin şahit gerek.Etkilenmek ,öğrenmek bir yana, kenar mahalle delikanlısı gibi önüne gelene çemkirmekten başka bir şey yapmadınız ya..Umarım okursunuz. Kendinize gelin, onlar sizin yarışmacı arkadaşlarınız mutfaktaki yamaklarınız değil..!.Birde çok matah ya,  insanlara birşey öğretmemiz gerekir gibi cümlelerle baydın beni Lütfü usta. Biraz kaliteli takıl,insanın kalitesi yemeğe de yansır, bunu unutma.Orhan usta da son gün kendini aştı.Birinci olamadılar da rahatladım biraz.Bu ne ya.Sinir program.
Kavga gürültü yerine tariflere biraz daha dikkat çekseler güzel olacak ama bunları yapanda seyredenlerden beter ne diyeyim.
Forumda alışveriş yaptık,ayrıntıları geçiyorum,para harcadık ama fazla değil :)
Konak vapur iskelesi
Akşam odamızda zehra baan tarot baktı,ben onu bayıltana kadar hem de :)) Yalnız iki gece de benim gözler kendiliğinden kapanana kadar konuştuk :)
Odanın manzarası- nette böyle bilgi olsun diye koydum :)) Gece bir ara uykum kaçtı, yattığım yerden perdeyi araladım.Karşıda deniz ve denizin üstünde ışıklar görünüyordu.Boğaz gibi geceleri görüntüsü var şehrin ,en çok bu tarafını sevdim İzmir'in.Doğla olarak istanbulla karşılaştırıp durdum ama her şehir kendi içinde değerlendirilmeli siz bana bakmayın.
Bu da bahçesi,sanırım baharda çok güzel olur.Hava soğuk sayıldığından bahçede oturmadık ama yazın geceleri güzel olur eminim.
Pazar akşamı telefon şarjım bitti, bu yüzden telefon kulübesinden telefon açtım gelince annemlere, benim telefonum bu yeni çıkan bilgisayar şarjlı telefonlardan,gerçi fişe takılan aparatını da aldım ama ancak pazar
günü alabildiğimden ve telefon şarj olmadan aranamadığından doğumgünü olan annemi aradım,sabahtan konuşmuştuk,bir de akşam sorayım halini hatırını dedim.Çağıl yanındaydı ve hediyesini o vermişti zaten. Sevdiklerimle konuşmak da beni şarj ediyor bir bakıma.
Pazartesi sabahı eşyalarımızla beraber Kemeraltına gitmek üzere taksiye bindik.Bunu da taksiden çektim.Karşıyaka öğretmenevinden kemeraltı yaklaşık 25 lira tutuyor.Eşyalarımızı benim çalıştığım bir firmaya bıraktık,Kemeraltında alışveriş yaptıklarımızı da. Biz sırt çantalarımızla eve döndük.Eşyalar bize çarşamba günü geldi.
Kızlarağasında evvel zaman içinde adlı antikacı.Çok karışık bir dükkandı,33 lük  plaklar 30 liradan başlıyordu.Diğerleri 5 liradan.Benim gramofon yüzünden 33 lüklere ihtiyacım var ama ben likör kadehi sordum, altın kaplamalılar vardı tanesi 45 lira. Bir kaç model vardı bende olan.Şöyle bir bakıp çıktık.Satıcı biraz ilgilenseydi alışveriş yapardım ben ama esnaf esnaf olmayınca alışveriş yapamama gibi bir sorunum var benim.
Çarşıda Yunanlı turistler vardı, benden yaşlı bir adam önüme gelip şirin bir şekilde kalimero dedi bana.Ben ona merhaba dedim :) Kusura bakmayın sizi yunanlı sandım dedi :) Zehra duymamış kalimero dediğini benim merhabamdan sonra burda bile tanıdıkları var diye düşünmüş.Adamın özründen sonra anlattı. Benimde hoşuma gitti turist sanılmak.  :)
Kızlarağası Çarşısında gezdik, zehranın arkadaşıyla buluştuk, kahveler içtik,ben fotoğraf çektim.Çarşı güzeldi.

İzmirde ne yapılıyorsa zehra bana onları göstermek için yarıştı adeta.Anlattı, yedirdi ,içirdi,gezdirdi. Konuşup ,gülüştük çoğunlukla.Bana garip gelenleri paylaştım,benim garipliklerime takıldık. Şimdi ben metroya biniyoruz mesela,elimizde çantalar dolu, gidip arada bulunan dörtlü koltuklara oturuyorum.Neden daha yakında iki kişilik boş koltuklara oturmuyorsun kapıya yakın..? diye soruyor.Şimdi çok kalabalık olur çantalarla rahatsız oluruz diyorum.Oysa kalabalık olduğu yok,sakin bir yoğunluk var arada sırada ama çok kalabalık yok. Forumda geziyoruz mesela bir yere uğrayacağım, ona sen git masa tut ben geliyorum diyorum :)) Ne masası , burada her yer masa diyor.Boş masa bulmak her dakika mümkün.İstanbullu ruhum bir türlü koşturmacadan kurtulmuyor :P Fethiye bile beni yavaşlatmamış,kalabalığı görünce yine eski ben oluyorum.

Kemeraltında gezerken lokma kıuyruğu gördük,sırada beş-altı kişi var.O lokmayı görünce durup alalım dedi,ben sıra var,sıraya da bekleyemem dedim. Benim derdim sıra olmayan başka bir lokmacıdan lokma almak.Oysa bu lokmalar ücretsiz, ben yine hayrına lokma dağıtımına anlam veremiyorum ve kuyrukta herkesimden insan :P  Neyse ben durmayınca zehra ,izmire gelipte lokma yemeden dönülmez diyor,arkamı dönüyorum elinde koca bir lokma tabağı, hangi arada eline kondu o lokmalar bilmiyorum.Ben durmayınca lokma döken adam eline tutuşturmuş  lokmaları.Çok güzeldi :)) Lokma adına ne varsa izmirde hakediyor diyebilirim. :)
Acıktık tabii dolaşınca,mutlaka midye dolma yememiz gerekli dedi. Denizkızı diye bir yere soktu bizi kapıdaki hanutçu.Bak dedik güzel değilse söyleriz.Neyse midye dolma çok güzeldi, üstüne midye tava yedik.güzeldi ama istanbuldakiler kadar değil. fethiyede zaten fazla yapan yok ama dolmalar sınıfı geçti :) Tavsiye ederiz denizkızında yiyebilirsiniz.
Midye tava
kumru
İzmir'e gelipte kumru yemeden dönülmez dedi zehra, bu anlamda kumruyu ilk defa yedim.O da kemeraltından aldık,otogarda yedik.Gerçekten güzeldi :)
Kemeraltı girişi.
Sadece sırt çantalarımızla ki izmire gelirken bir rekor kırdım -küçük bir sırt çantası aldım yanıma.Uzunbey inanamadı. Diğer eşyaları bırakıp onlarla Kemeraltından Bornavaya geçtik.Zehra daha önce orada oturmuş ve ayrıca biletlerimizİ almamız gerektiğinden servisle yakın olur diye oraya gittik.Foruma ve ikeaya giderken metroyla gittim ama bu sefer çarşısını ve içini görmek için gezdik biraz.Bornova bu tarz bahçeli evler bulunan eski bir semt.Benimde hoşuma gitti.Parkında fotoğraf çektirdik,biletlerimizİ alıp, pamukkaleye yakın olan bir cafeye gittik.Zehra bu cafeye sık gidermiş eskiden.Adını unuttum,zehra yazar nasıl olsa.Pastası  güzeldi, bizde son muhabbetleri orada yaptık.
asortik krep ve cafe derin zehra
Bornova
Özel mülkmüş, biz bakarken bir adam bize söyledi.Eski rumlardan kalan evler vardı ,aralarında da apartmanlar.
Böyle güzel küpeler olan birdükkan gördük ama o kadar çok küpe aldım ki içeri girip almak istemedi canım.Şimdi bakınca pişmanım oysa.
Atatürk Halk kütüphanesi - Bornova 
İşte asıl gezmek istediğim yer ama zaman yok..!
Burası da Bornova'da parkın girişi.Servis saatine kadar cafede oturduk.Kalkıp otogara gittik, otobüse bindiğimizde tatlı bir yorgunluk vardı ama gezimiz çok güzel geçmişti,her kısmı hemde.İzmire gidersem artık yolumu bulabilirim sanırım.
Geldiğimizden beri işlere sarıldım.8 mart dünya kadın emekçiler günü yağmurlu ama güzel geçti.Bugün sahilde kahve içip İzmirli Fatoş'a -kitapçı- memleketini anlattık. Sanırım buradan fotoğraflarına da bakıp özlem giderir.Bugün akşam Çağıl geldi ,dalamana onu karşılamaya gittik.O şimdi yanımda :)) Dün geceki uykusuzluktan sonra akşam biraz uyuyup yine sabahladık beraber. Önce uzunbey,şimdi çağıl uyudu. Bende yazıyı yazıp yatacağım.Sabah saat 6.00
Çağıl haftasonu için burada. Çarşamba günü -perşembe-cuma-cumartesi-burada karaçulha da  otel ekipmanları fuarı başlayacak.Fuarda standımız var,yalnız olacağım.Arkadaşlarım yardıma gelecek dönüşümlü. Fatoş ve Zen gelirim dedi.Yaz için yeni çalışmalarımız ve hazırlıklarımız var,işlerim yoğun geçecek ama bu beni sevindiriyor,çalışmayı seviyorum ve herşey daha güzel olacak.

Bu , bu ve bu var :)  Daha da yazardım ama çok yorgunum.Okumadan gönderiyorum.Daha sık yazmaya çalışırım.
Bu yazıda şarkı yok sadece özlem var  :)

Cuma, Mart 04, 2011

Aşkı bulacaksın..

Küçük bir yolculuğa çıkıyorum Cafe Derin Zehra ile.Sürpriz bir yolculuk.Tüm hikayeler gelince anlatılacak.
Bu güller bilgisayarımın masaüstünde.Ne yazık ki fotoğraf benim değil ama çok güzeller, çok sevdim.
Biraz sonra yola çıkacağız, geçen hafta sinemaya gittik, solumda zehra sağımda uzunbey aşk tesadüfleri sever' deyiz. En solda Derin. Ara ara derin'e bakıp onu seyrediyoruz sinemanın yüzüne yansıyan ışığında.Duygulanıp şekilden şekile giriyor yüzü.Biz bir ankaralı ve bir istanbullu olarak iki arkadaş arada yorum yapıp filmi izliyoruz. Araad kikirdeşerek,şimdi atacaklar bizi sinemadan diyerek.O ankara anılarını yadediyor ben istanbul. O bana kuğulu park anılarını anlatıyor ben ,  bende kuğulu parkta anılarım olsun istiyorum :)  diyorum.Sonra benim sevdiğim diğer park seymenler giriyor sahneye.Ben sanki o şehir benim gibi geziyorum sokaklarında. Tanıdık simalar sanki hepsi. Gitsem elimle koymuş gibi bulacağım anıları.Bahar bir başka güzel ankara'da.Baharda oraya gitmek için sözleşiyoruz zehra ile ama yanıldınız bu küçük gezi ankaraya değil.Benim aklım her ne kadar ankarada kalsa da , filmi çok beğensem de, bir ankara gezisi yapmak üzere sözleşip çıkıyoruz filmden.
Şimdilik izin istiyorum ve gidiyorum.Bir bilgisayar bulursam oradan yazarım.Ya da görüştüğümüz arkadaşlar yazar artık :)
Film süper,mutlaka izleyin ve şarkılarını dinleyin teker teker.

Çarşamba, Mart 02, 2011

Başka blog açmam,bir yere de gitmem,digitürkümü kapatırım, savaşırım..

oynacağız, var mısınız..? :)
Yine google'dan  " ktunnel" yazıp bloglara girip okuyacağız,digitürke mail atacağız, facebook ta bloğuma dokunmayı beğeneceğiz,aklınıza başka yöntemler geliyorsa paylaşacağız ama gitmeyeceğiz!


Not: 1-  Eda yazmış, sanırım problemi bununla aşarsınız çünkü Çağıl' da benim bilgisayarın dns lerini değiştirdiğinden  problem yaşamıyorum.
 
"DNS'lerinizi 8.8.8.8 8.8.8.4 yapın! Her yere sorunsuzca girebilirsiniz..."


 Not: Bugün (2 mart çarşamba) merkez pazaryerinde 2. el pazarında Mavi Kuş Bursları için yiyecek standındayız.