Çarşamba, Eylül 26, 2007

Hayat Nedir? Ne Değildir?

- Hayat, skor tabelası tutmak değildir.

- Kaç arkadaşınız olduğu ya da kaçının sizi arkadaş kabul ettiği değildir.

- Bu hafta sonu için planlarınızın olması değildir. Hafta sonunda yalnız olmanız da değildir.

- Şu sıralarda sevgiliniz olması değildir. Geçmişte sevgiliniz olması değildir. Geçmişte kaç sevgiliniz olduğu değildir. Hatta bugüne dek hiç sevgiliniz olmaması da değildir.

- Sizi kimin öptüğü değildir.

- Seks değildir.

- Aileniz ya da onların serveti değildir. Arabanızın markası da değildir.

- Hangi okula gittiğiniz değildir.

- Ne kadar güzel ya da ne kadar çirkin olduğunuz değildir. Giydikleriniz, ayakkabılarınız değildir. Ne çeşit müzik dinlediğiniz değildir.

- Saçınızın sarı, siyah, kızıl, kahve olması değildir. Derinizin çok açık, ya da çok koyu olması değildir.

- Okul notlarınız değildir. Ne kadar akıllı olduğunuz değildir. Herkesin size verdiği akıl notu hiç değildir. Hayat standart testlerin belirlediği kişiliğiniz de değildir.

- Hayat hangi kulübü tuttuğunuz ya da hangi sporda ne kadar başarılı olduğunuz değildir.

- Hayat, bir kağıda dökülmüş hayat hikayeniz ve bu hayat hikayesini kimin kabul ettiği de değildir.

Amma..

- Hayat, kimi sevdiğiniz, kimi incittiğinizdir.

- Kimi mutlu, kimi mutsuz ettiğinizdir.

- Sizin olanları koruyabilme ya da mahvedebilmenizdir.

- Dostluklarınızdır.

- Neyi söylediğiniz ve neyi kastettiğinizdir.

- Hangi önemli hüküm ve kararları verdiğiniz ve de niçin verdiğinizdir.

- İçinizde sevgiyi taşımak, büyütmek ve dağıtmaktır.

- Ama en önemlisi, yalnız başına asla gerçekleştiremeyeceğiniz bir şeyi yapmak, hayatınızı, başka insanların kalbine dokundurabilmektir.

- Başkalarının kalplerini etkileyecek yolu ancak siz seçersiniz. Ve hayat bu seçimlerdir zaten!..

- Ve de insanlar böyle büyürler!.

............

Bunu geçtiğimiz zamanlarda Hıncal yazmış köşesinde..Birileri göndermiş.Tekrar yayınlanmış ben de yeni okudum ve çok hoşuma gitti.Zamanlama müthiş :)

Aynı yerde birde bunu buldum..

'Bir babanın çocuklarına yapabileceği en büyük iyilik, onların annelerini sevmektir.'

Theodore Hesburgh
.....

Nasıl ama...

Pazartesi, Eylül 24, 2007

Bir sonbahar duası

Bu aralar gönül kırgınlıklarım, üstüste üzüntüler, çok çalışma, sinir, stres, kavga, gürültü, sıcak, yoğunluk, insanlara laf anlatamama,insan ilişkilerindeki o bildik tavır, hep idare etmek, her şey hep birbiri üstüne geldi.

İnsanların hep beklentileri var.Daha fazla anlayış, daha fazla ayrıntı, daha çok laf, daha çok iş, daha sakin tavırlar..

Bir de herkes bir noktayla sınırlandırmış sanki..Bir adım önde ya da geride hareket ettin mi şaşırıveriyorlar.Ben sı-nır-lan-dı-rıl-mak-tan hoşlanmıyorum.Ne davranışla, ne yaptıklarımla, ne yapacaklarımla, ne inançlarımla ne de tarzımla. Her yerde içimden geldiği gibi hareket ederim .O an iletişimde olduğum kişidir benim sınırım.Onunla olan ilişkim bunu belirler..O sınıra göre hareket ederim bana karşı şimdiye kadar yaptıklarının karşılığı değildir bu..İçinde belli bir oranda pay vardır vefa olarak ama genelde içimde o kişiye karşı hissettiğimdir...

Bunda şaşıracak, yorumlayacak, sorgulayacak bir durum yok aslında.Bence bunu yapıyor gibi gözüküp içten gelmeyerek yapanlar sorgulanmalı..Benim samimiyetim değil.

Yoruldum bu aralar bu tarz davranışlardan.Ben yoğunum diyorsam gerçekten yoğunum..Çünkü dürüst davranırım her zaman başka bir sebep göstermem.En yakın fırsatta işimi bitirip geri dönerim çünkü.Sebebim gerçektir..Bahane de yaratmam. Yine de neden ben yıpranıyorum bu zamanlarda bilmiyorum. Bir şeyi başarmak bazen göründüğü kadar kolay değil..Özellikle kimseye ihtiyaç duymadan bunu yapmak.Her zaman dik durmak, eğilip bükülmeden..

Bu aralar kırgınlığım ve yorgunluğum geçmeden, eşim iyileşmeden, dağılanları toparlamadan, ben kendimi toplamadan bulaşmayın bana..Özellikle sorgulamayın ...

Böyle zamanlarda en görünen tarafım en sosyal taraftır..Oysaki en çok böyle zamanlarda sorgularım ben olayları..En küçük hatayı yazarım bir haneye, en çok bu zamanda paylaşılır üzüntüler..Oysa kimseye ihtiyacım olmadan yürüdüğüm bu yolda niye paylaşayım ki kalabalıkları..Üzüntülerle ölçerim ben hayatı..Hatta sırıtır o zaman yapaylıklar ve rahatsız olur o zaman insanın içindeki sevgi.

Bu da böyle yoğun yaşanmış bir dönemin sonuç yazısı olsun.Hatta insan ilişkileri karnesi kendimce..Kafam işlere gömülü bir pazartesi gününde araya karaladığım ve bu üstteki resimde veranda da sallanarak, çayımı yudumladığım bir akşam üstü hayalimde..Aynen İğneada kumsalı gibi geniş bir kumsalda ama hava soğuk olsun.Aylardan şubat olsun.Biraz sonra deniz böceklerinin kabuklarını toplayayım kumsaldan kutularca..Öyle büyük öyle renkli olsunlar ki bir kısmına kulağımı dayayıp denizin uğultusunu dinleyeyim gerçekten ve sadece ve herzaman ve yalnızca sevgiler harmanlasın yüreğimi..Bu sıcak sonbahar gününde Akdeniz'de dün denizde hissettiğim o ürpertiyi yaşamayayım insanlara..Beni üşüten yalnızca rüzgar olsun.
Bugün ; daha dün akşamdan planı belli bir gündü işte..uzun süredir beklediğim, ama beni yine de sarsacağını bildiğim bir haberle dünü bitirdim ve kayda geçtim. .



Hızla geçip giden hayatın arasından ölümün bahçesine bakarak bir es verdim yaşadıklarıma..


Hayatımın son zamanlarında tanıdığım ve bakış açılarının bir kısmını bile olsa yakalamak istediğim, benim sevdiğim ,onların beni sevdiğine inandığım insanlardan dünya da geçirdiği süre itibarıyla en fazla bu gezegende konaklayan, uzun süredir de kalmak için savaşan , ölüme giderken bile hayata gönül bahçesinden çıkarıp çiçekler sunan bir hanımefendiye veda ettim.
Tanıdığım ve resmen hayata ders veren birlikteliklerini yaşam savaşı olarak gördüğüm bu üç kadın artık iki kaldı..



Hayat suyunu içerken arada her hücremize ulaşması için bir yutkunmak gerektiğini düşündüm ve bu yutkunmaların vücudun her yerine ulaşması için çaba göstermek gerektiğini anladım..Yani bir yanlış bir doğru gibi.Ya da bir yemek bir su gibi. Bir sorun bir çözüm gibi.Hayatın
duraklarını iyi belirlememiz gerektiğini, hızla geçen günlerin aslında yavaş giden bir tren olmadığını sadece midemiz bulanmasın diye etrafa yeterince bakmadığımızı düşündüm.


İnsanlar gördüm..Ölümü bile paylaşım noktası yapabilen..Ya da eski evler gibi içiçe geçmiş hayatlar..Ne zaman mutlu, ne zaman zorlu anlaşılmasına fırsat vermeden sürüp giden.

Bu dünyadan gitmeden, denizin uzaktan az göründüğü bir tepede noktalanmış uzun bir yaşam hikayesi aslında bu..Bir pencere hatta.Sadece arada aralanıp bizi içine çeken ve her aralandığında geçmişte kaybettiklerimizi gördüğümüz.İleride buluşacağımız ya da uzak kalacağımız noktalar.

Ölümve yaşam ; birbirini gören ama köklerinden başka birbirine ulaşan yanları kalmayan iki yalnız ağaçmış gibi durmakta yanıbaşımızda. Bunu sadece yağmuru iliklerine kadar hissettiğinde anlamak , o son noktada kavramak bazen çok acı..Hele bu ıslaklığı uzun süre yaşatmak hayatta mümkün değil.Bu yüzden her ıslandığında kurumak için acele etmeden sindirerek bakın hayata..
Bugün dostların hayata tutunmak için ne kadar büyük bir nimet olduğunu tekrar anladığım zamandır.
Hayat paylaşarak yaşanır.


Perşembe, Eylül 20, 2007

İşte dostluk ve paylaşım...


EDA yine coşmuş, sular seller gibi hazırlanmış ve DEVİN 'i karşılamış İstanbul'da :))
Gönülden ve her yönden destek olanlarla paylaşmak için ve koltuk ücretlerini ödeyip adının açıklanmasını istemeyen adsız melek için yazıyorum. Teşekkürler...
Faysal Gökgöz'le birlikte Mone Medikal A.Ş.'den Hayri Şamlı bey 'e
İstikbal Mobilya'ya tekrar teşekkürler :))
Zaman bir nehir gibidir.. Aynı yerde yıkanmak için başka bir şansın olmaz.



Resim :Demirköy / Kırklareli

Pazartesi, Eylül 17, 2007

Enne !!

O bu dünyadan uzak kalacağını yazmış.. Tam da ben blog olaylarını sorgularken ve canım sıkkınken..Büyük bir darbe bu..Nasıl atlatırım bilmiyorum.Oysa ben ona, beni mimlediği yazısına karşılık vermeye hazırlanıyordum..

Sen benim için her zaman ilk sıralarda oldun.Seni unutmayacağım.Nerede, nasıl beni bulacağını biliyorsun..Sakın tamamen kaybolma olur mu?


Resim : Manet

Bir Antalya Gezisi...

Dün Uzunbey'in aşırı ısrarları sonucu Antalya'ya gittik günü birlik.Cumartesi akşamı Talin'lere uğramıştık çaya..Uzunbey isteyip duruyordu ama ben yanaşmıyordum..Talin ve Ahmet Bey'de destekleyince hatta Ahmet Bey' e sende araba kullanırsın Asortik Krep bütün hafta yoruldu deyince olur tabi kii deyip cevap verince bizim arabayla Antalya'ya gitmeye saat 11.00 de karar verip eve geldik.Ben yatıncaya kadar saat 2 yi buldu..Sabah saat 7 ye kurup saati arabayla gidip Talinleri aldık.Giderken ben kullanırım ,dönüşte sen kullanırsın dedim Ahmet Beye..Antalya yayla yolundan 2.5 saat zaten..Giderken Bekçiler de Şafak Dinlenme tesisleri var..Muhtarın.Çok güzel kavurması olur ve mutlaka bütün Fethiye'liler oraya uğrar.Bizde uğradık ama çaya..Çünkü kahvaltıyı Konyaaltında bir balık lokantası var çok güzel açık büfe kahvaltı veriyor kişibaşı 9 ytl deyince orada yapmaya karar vermiştik.Bekçilerde mola verdiğimizde İstanbullu içgüdümüzle birbirimizle dalga geçtik ve şimdi ramazan istermisiniz kahvaltı olmasın dedik.Yine de Çağıl ve Uzunbey çorba içtiler..Biz çayda kaldık.
Bu arada Bekçilere kadar arabayı ben kullandım.Şöyle kullan, böyle gaz ver,üç şerit var sollasana, niye bu viteste gidiyorsun muhabbetlerine uyuz olup Bekçilerde çok biliyorsanız boyunuzu görelim deyip anahtarı Ahmey Beye verdim.Uzunbey kullanamıyor ya..Son bir haftadır bunlara sardı.İyi de bana araba kullanmayı o öğretti sayılır..Tüm pislikleriyle hem de..O yedi yaşından beri kullanırmış ..İnanıyorum çünkü babasının işi araba sektörü..Gerçi şimdi iyi kullanıyormu derseniz..Hayır derim :)) Ben daha iyi kullanıyorum :)
Hem bende 23 yaşımdan beri her gün araba kullanıyorum.16 sene olmuş arkadaşlar..her yerde de kullanırım..Yani uzunyol, kısayol Fethiye,İstanbul,Antalya farketmez ya da dağlar,ovalar ne araba markası ne de çeşidi ..Tek kapılısından şimdi kullandığım Renoult Kongoo (iş arabamız , yoksa benim favorim başka) ya kadar, ya da düz vitesten otomatik vitesine kadar.Süper olduğumu iddia etmiyorum ,yarış sürücüsü de değilim ama en azından çoğu insandan iyi ve dikkatli kullanırım.Hem öyle yavaş bir şöförde değilim..Tek cezamı hızdan yemişim :) Burcuya giderken Çanakkaleye...Hal böyleyken bence başka şeye saramayan erkekler bu gibi şeylere sarıyor..Bu tarz müdahaleleri uzun zamandır yaşamadığım için bazen yolun ortasında indirip bırakasım gelmiyorda değil.Birde şu yoldan git, burdan gir,buraya parket..Mübarek sanki sahil yolu ya da E-5 gibi farklı durumlar yaratan yollardayız ya Fethiye'de..Birde ben en iyi geri geri giderim ya da geri sağdan-soldan iki araba arasına girerim..Neden? Çünkü eskiden Sultanahmet,Kocamustafapaşa ve Bakırköy'de günlerim olur, bitişik nizam evlerin önüne parketmek zorunda kalırım..Sultanahmette bayır yukarı, Paşa'da dükkanların önü, Bakırköy'de alışveriş için dolanırken bazen dar sahile inen sokaklarda yer bulurdum da ondan..Eee Beyoğluna İstiklale Uzunbey'i ziyarete ya da yemeğe, Tüyap' otoparka, ya da akraba gününde Çorlu'ya,Lüleburgaz'a, Eminönüne Tahtakaleyi gezmeye, Fatih'e annemin amcakızına, Bursa'ya Trilye'ye akrabalara, Demirköy'e Anneannemlere, ve 3 sene boyunca her haftasonu Sinanoba- Kefken(Adapazarında Deta sitesindeki yazlığımıza) giden başka bir kadındı zaten.
İnat olduğumu söylerler..İnatım..Burcum boğa,yükselenim oğlak..Ben 100-110 yaparken laf söyledin mi sonra kalırsın tek şöföre tabi ki..Nasıl ki verdim anahtarı Bekçilerde Antalya da gezdiğimiz yerler dahil akşam 10'a kadar Ahmet Bey arabayı kullandı.Hem Antalya'yı en iyi ben bildiğimden arada yolu şaşırdılar sesimi çıkarmadım..Migrosa gidiyoruz diye dolandılar da dolandılar..Ben de söylemedim yolu hatta haftaya başka şöför alalım bu yolları bilmiyor diye laf atmaktan tutun beni Tepe Home'a sokmadıkları için bütün gün
- bayıra karşı yatır beni , tepe homa götür beni diye türkü söyledim :) onlara..Araba da Çağıl olmasa piskopat gibi araba kullanacağımdan Akdağlarda çoktan onları bir uçurumun dibine atacağımı da arada ekledim...Domuzluğumdan da araba da uykum olmadığı halde dönüşte uyudum..Kalktım Korkutelinde tatlı yedim yine uyudum.Uzunbey'in Ahmet Bey'e , yorulunca söyle Asortik Krep geçsin lafını duymazdan gelip gıkımı bile çıkarmadım.
Neyse yolda konuşa konuşa , birbirimize laf soka soka Antalya'ya geldik ..Onlar iki erkek ben yalnız. Bizim balıkçı gerçekten ramazan diye kahvaltıyı tabak boyutuna indirgemiş ve bizde girmedik..Oradan Kaleiçine geçtik ki ilk defa arabayla girdik ve oraya parkettiğimizden yemek yerlerine yürüyerek çıktık,kahvaltı yapacak yer arıyoruz..Giderken bol bol fotoğraf çektim .Üstteki de eski bir kapı tokmağı..Aşağıdaki de kapının kendisi..

İyi de Turizm'in başkenti..Antalya'da bir ramazan sabahı,Kaleiçinde ve dönerciler çarşısında börekçiler bile kapalı idi..Oysaki eylül ve etraf turist dolu..İftara açığız yazılarıyla dolu dükkan camekanlarından kafayı sokup soru soracak kimseyi bulamıyoruz ki saat 11.00 Ben Yenigün mağazasının önünde şişman bir amcaya sormuştum en yakın börekçiyi bilir diye, adam tarif etti ama meşhur börekçi de börek yoktu..Ustası ya da sahibi bana sanki bilmiyoruz gibi ramazan ya dedi..Ben de ona "seferiyiz " biz dedim gülerek..Bana kalsa bende kadınlara özgü durum !var,aramızda da hırıstıyanlar var derdim ama kıvrılıp en üstte gördüğünüz manzara resmini çektiğimiz ilk fast food dükkanında oturup kahvaltı ettik.Sonra Yenigün mağazasından daha önce bana Mutfakta Zen Tijen'in getirdiği bağaça kurabiyelerinden ve reçellerden aldık,dut pestili ve badem ezmesi de aldım ,Uzunbey'de cevizli sucuk almış..Börekçi sorduğum şişman amca ordaydı..Ona börekçikapalıymış dedim de..Bana ben elimden geleni yaptım diye çok sempatik ve yerinde bir cevap verdi ben yine de ona hayırlı işler deyip çıktım mağazadan..Sonra Tansaş'a gittik.Tansas'tan çıkıp Depo'ya gittik.Bu sefer hiç Fethiyeli görmedim..Yolda mobilya fabrika satış mağazası diye girdiğimiz zevksiz bir dükkanı gezdik ve oradan Migros'a gittik.Bu arada geziyoruz ki acıkalım..Çünkü Depo'da türk kahvesi ve su içtik yine midemiz doldu..Migros yolunu bulamadılar ya biraz rötarlı girdik ki nasıl kalabalık ve Antalya'nın o herkesin oruç tutan tavrından sonra burda da kendimize zor boş masa bulduk.Herkes yemekteydi sanki..ve saatte 4-5 civarıydı yani iftar saati değildi..

Benim yakışıklı oğluşum Çağıl Dönerciler Çarşısında kahvaltılık yer ararken..(Şortlu ve arkası dönük)Şimdi doğal olarak bu çocuk yemeğe düşkün ve iyi yiyiyor..Her iki saatte bir şey versen yer ve hatta abartabilir..Yemeğe oturunca bir kaç kez yanımızdakiler tarafından sınandıkça anlaşıldığından bizim her gezi yemek muhabbetine dönüyor çoğunlukla..Birde Fethiyede olmayanlar yenmeye kalkınca iş biraz da abartıya kaçabiliyor :)
Migros'ta ben ve Çağıl Mc Donalds'a gitmek istedik..Uzunbey fast food sevmez..Ahmet Bey Arby's dedi..Talin ortaya karışık birşeyler almış..Herkes aldıklarını yedi..Ben Royal burger büyük menü, kızarmış halka soğan, çikolatalı donat ve dondurma yedim, Çağıl mc chıcken büyük menü-böylemi yazıyorduk unuttum valla yemeyeli-dondurma ve devamında bir mc chıcken + kızarmış halka soğan yedi..Yol boyunca donatıma asıldı ama akşam eve gidince yemedi,sanırım bugün okuldan gelince yer onu.. Dönüşte Korkutelinde o inmedi arabadan,biz tatlı yedik, sonra Bekçilerde çay içerken o kavurma istedi babası abartma dediğinden kızdı yemedi..Akşamda duş alıp yattık eve gidince..Bir Antalya gezisi böyle geçti..
Haftanın 7 günü dışarıda, hatta son iki haftasonu yollarda geçen biri olarak her sabah artık okullar açıldığından yine erken kalkmak zor olsa da bugün dokuza doğru işteydik..Tam gaz taşınacağımız işyerinin inşaatı devam ediyor ve Uzunbey daha bir ay araba kullanamayacağı için benim şöförlükte..

Kaleiçi çok güzel eski evlerin olduğu bir yer..Hem yürüdüm hem de eski kapı ve evlerin fotoğraflarını çektim.Birde hoş bir giriş vardı büyük,neresi olduğunu bilmediğimden gezmeyi bir daha ki sefere bıraktım.Ayrıca ilk geldiğimde Antalya'ya 7 yaşındaydım ve o zaman arkeoloji müzesine ve Aspendosa bayılmıştım.Çok uzun süredir müzeye tekrar gitmediğimden bir gelişimde tekrar gezmek istiyorum.Aspendosu daha sonraki senelerde de ziyaret ettim.Hatta Düden ve Kurşunlu şelalesine de gittim.Çağıl küçükken gezmiştik en son..Belki ara ara gelip gezebiliriz ama ramazan da gelinmez, gelmişken güzel yemek yerlerine de gitmek lazım :)
Kaleiçindeki eski evlerin resimlerinden..

Migros'un girişindeki ramazan concepti..

Bu resimleri çekerken Uzunbeyleri kaybettim bir baktım Çağıl beni arıyor..Diğerleri yukarıda yemek kısmına çıkmışlar bile..
Uyuzluk falan yaptım arkadaşlara ama aslında yolculuk için iyi arkadaşlardır..Davraz' a da beraber gitmiştik..Alışveriş yaparken de birbirimizi sıkmadık..Daha çok onlar bizi bekledi çünkü Uzunbey'in kolu giysi giyip çıkarırken problem yarattı ve yavaş giyinip,soyunduk ama güzel şeyler aldık ve iyi bir geziydi beni sinirlendirmeleri hariç.Evet depo markaların indirimli satış dükkanlarının olduğu bir yer ama biz İstanbul'dan böyle yerlere alışkın olduğumuzdan giydiklerimizi depo'dan alıp giydiğimizi saklamayız efendim...Yani bence kaliteliyi ucuza almak iyi bir alışveriştir..Devamlı marka giyip ortalıkta dolaşmak zaten benim tarzım değil..Ben güzel kadınların yerine ve duruma göre giyinince güzel olduklarını düşünürüm ve sevdiğim için giyinirim.Başkalarına göre yaşamak bana göre değil.


Bu arada başka bir konuda yazılan bir noktayı görünce aklıma geldi eklemek istedim :

Hafta sonu Antalya 5M migros ta Mc donald's ta kasanın hemen yanında pipeti açtım. Benim pipetimin kağıdının içinden saç çıktı..Dalgalı saçı alıp kasadaki kıza verdim ve pipeti değiştirin lütfen dedim..Güldü ve dalgalı ama dedi yani benim saçlarım oldukça dalgalıdır..Ve bunu gülerek söyledi..Ben de dikkat edersen dalgalı ama boyalı ,elindeki kızıl kahve dedim hem de fazla kurcalama istersen deyince tekrar yavşamış suratını düzeltti..Yani dünya markası ol ama Türkiye de olunca işler değişiyor..Bir de dalga geçmeye çalışıyorlar.Mc donald's ın ayın iğrenç elemanını seçtim.Antalya 5M de hijyen konusunda gördüğüm en geniş bayan elemanı çalışıyor yiyecek sektöründe..Pes yani.






Perşembe, Eylül 13, 2007

en sonunda..düğün




Atahan'la sünnet teyzoşu karşılıklı Güzelyalı da çamlar altında oynarken...(tabiki artık kaldırdım)









Önce günlerdir beklettiğimiz için resimdekileri sayalım.. Soldan sağa Lüleburgaz' dan geçen sene evlenen Lüleburgazın süper adamlarından amcamın eşi yeşil elbiseli E. , onun yanında Burcu'nun yakın arkadaşı,benim oyun kankam, gelin-damat oyunu oynadığımız ,bir görüşte bayıldığım B., onun yanında benim güzeller güzeli kız kardeşim Burcu; tatlı bir kırmızı tafta özel işlemeli elbiseli , Annemle Burcu'nun özenerek diktirdikleri bence gecenin en güzel elbisesi, sünnet annesi Burcu , onun yanında blog dünyasının sünnet teyzoşu Asortikkrep-ben-, arkamızda her zaman anlayışlı ve idareci mor kraliçe Annem S. , sağımda yine Lüleburgaz'dan halamın kızı Diş hekimi N., (İstanbulda çalışıyor..) ve Burcu'nun arkadaşı Didem..




Yeni gelin Bülent Ersoy kadar iri çıkmışım ama aslında Uzunbey düşmeseydi rejimim güzel devam ediyordu..Son iki hafta tek öğün beni sarstı..Direncim kalmadı ve rejimim bozuldu biraz.
Burada sözüm vardı Çağıl'a eteklerimi kaldıra kaldıra oynayacağım diye..O sözü yerine getirirken..


Elbisenin hikayesini biliyorsunuz ..Herkese surpriz olan etoldu aslında..Burada tesadüfen bulduğum ve hemen alıp bunu mutlaka düğünde kullanmalıyım diye daha kumaşı almadan karar vermiştim ve kimseye söylemedim.Her eksiğimi tamamlayıp, valize koydum ve düğün saatine kadar da kimseye göstermedim..Zaten zamanımda olmadı.


Uzunbey ve Çağıl'la düğüne gidemeyeceğim belli olunca ilk işim otobüslerden yer ayarlamak oldu..O kadar zor ayarladım ki İzmir otogarındaki Truva satış temsilcileri beni çıldırttı..Şimdi direk Fethiye'den Çanakkale yok, İzmir üstünden de zamanı ayarlayabilmek için bir sürü telefon açtım..Adamlar yani Truva Seyahat hem online bilet satmıyor hem de tabelalarını 2.5 ay önce astıkları Fethiye otogardan satış ve sefer yapmıyor.Öyle bir şey ki sadece İzmir -Çanakkale arası Truva var..Kamil Koçların saati bana uymuyor.Bende istiyorum ki Uzunbey cuma günü işe gelsin ,işlerimizi halledelim ,eve dönelim ,ben otobüse gideyim ama olmadı..Saat 15.30 arabasıyla İzmir yaptım, gelin biletinizi alın yoksa bileti yarım saat önce satarız diyen İzmir Truva ile konuştum ve 18.00 arabasına yetiştim ucu ucuna..Neyse otobüse bindim, beş saatte Çanakkale 'ye geldik.Otogar'dan Burcu'nun evi yakın sayılır annemlere beni almanıza gerek yok, ben taksiyle gelirim ama kapıyı açın telefonu çaldırınca bir de Burcu yollarıma gül döksün dedim.Saat 3'te Çanakkaleye ordan da Burcuya geçtim.Doğal olarak Burcu yorgunluktan geldiğimi duymadan ben hemen annemlerin odaya geçtim.Saat 4.00 olduğunda alarm çaldı ve Burcu kurduğu alarmla uyandığında ben evdeydim.Sarıldık tabiki ve konuşmaya başladık,aslında çok yorulmuş ama ben susmayınca o da konuşmaya başladı..Yanıma uzandı ve 6 da zorla arkamı dönerek ancak uyuyabildik :)




Sabah onun mutfağında kahvaltı masasında sohbet ederek hem kahvaltı ettik hem de hazırlandık.Alışveriş ve misafir karşılamak için çarşıya çıktık.Bu arada ben nasıl becerdiysem fotoğraf makinemi otobüste bozdum ve bir kare çekmeden fethiye ye döndüm.Bu duruma o kadar çok üzüldüm ki Uzunbey benle dalga geçtiğinde biraz lafla hırpaladım sanırım dönüşte :)) Artık huyumu biliyorsunuz sataşan yanar..! Kurdele gibi akşama lazım olabilecek bir kaç eksiği tamamladık ama aklımız alışverişte gelen misafirleri karşılamaya iskeleye geçtik.Karşıya yani Trakya tarafına geçmek için arabalar iskeleden geçmek zorunda.Gelenleri de evi bilmediklerinden ordan karşıladık,otobüslerle gelenleri de daha sonra Burcuyla pasta almaya çıktığımızda karşıladık.Bazen biz,bazen Annem karşıladı..ama ben yolları bilmiyorum ve yanımda co-pilotluk yapan birileri var..Yoksa evi zor bulurum..İskele kolayda alışveriş ve bilet almak için sık sık aşağıya indik çünkü.Doğumdan sonra hep arabayla geldim ve ancak en fazla 3 gün uğradığımdan pek etrafı bilmiyorum ama ilerleyen saatlerde neler yapabileceklerimi beraber keşfedeceğiz :))




Ayın sekizi yani eylülün sekizi Babamın doğumgünü..Zaten onun için bir gün erken gitmek istedim Çanakkaleye..Ayrı geçirdiğimizde hüzünleniyorum ve geçen sene de çok istemiştim beraber olmayı,olamamıştık.Burcularında evlilik yıldönümü olduğundan akşam için pasta alayım hediye herkese ve kesip kutlayalım hep beraber ,diye yeni açılan Kipa'ya gittik.Tanrım o ne manzara..En güzel yere Burcu'nun okulunu -yeni bitirdi ya, ÇÖMÜ-alt kısma ise Kipa'yı yapmışlar..Ben etrafı seyretmekten zar zor park yerine girdim ve eksiklerimizi alıp eve döndük ki ev dolmuş..Misafirlerimiz gelmiş,gelenlere yemek çıktı, yeni gelenlerle konuşuldu,hasret giderildi ve akşam oldu.Derken ertesi günün de geçen sene evlenen amcamla eşinin doğumgünü olduğu farkedildiği gibi akşam ki kutlamaya dahil edildi..Biz yedik, içtik derken Atahan'ın amcası L. , akşama kına gecesi yapalım Atahan'a dedi..Olur biz zaten akşama pasta kesecektik dedik ve akşam bir de kına gecesi yapıp eğlendik..Sonra yatarken her 3 odaya da misafirler yattı. Babaannem, halam,eşi ve 2 çocuğu,annem,babam, ben, amcam ve eşi, büyük dayımın eşi ve çocuğu vardı o gece evde yatan.Atahan'ın amcası ve eşi,halası,eşi ve çocukları,babaannesi ve babasının arkadaşı olan diğer misafirler gittikten sonra Burcu'nun karşı komşusuna Burcu,eşi ve Atahan gidip yattı ve sabah uyanmak üzere ayrıldık.Bu arada çok yakın ama bir ev dolusu akraba içinde kına şarkıları söyleyip oynadık.Atahan sanki her sene sunnet oluyor edasında oyunlar oynayıp etrafta koşturdu ve hiç durmadan gecenin starlığını sürdü :)








Ertasi sabah ,gelecek olan misafir grupları aslında azdı,çünkü ramazan girdiğinden ve son dakika ayarlamasıyla tek boş günü olan pazar akşamı düğününe ertesi gün özel okulda açılış yapacak olan ailemizin bazı çalışan öğretmen fertleri katılamadı..Küçük dayım ,eşi ve çocuğu,Çarli,Teyzem geldi.Hep beraber yemek yedik ve sohbet ettik.Bu arada sofralar konuyor,kalkıyor,temizleniyor ve yenileri kuruluyor..

Çanakkale'de ki adet, aynı gün içinde mevlüdü,konvoyu ve düğünü yapmak..ama o kadar yorucu oluyor ki biz İstanbul'da sanırım bu bizlere uymayan kısımları eleyip düğünle mevlüd işlerini ayırmışız ..Bir de tencerelerle akşam için yemek,(yenemedi doğalolarak,gece atıştırdık düğünden gelince ve ertesi gün biraz yendi)mevlüd için etli-pilav geldi dışardan hazır.. Biz sadece servis yaptık..Önce davulla zurna geldi kapının önüne, Burcular çıktı ve oynadılar..Tabi ki bizde..Ben bile asortik asortik oynadım sokakta..Teyzoşuz ya..Sonra mevlüd başladı..Camdan dışarı verdiler bütün mahalle dinledi aynı zamanda..Bu kısımdan pek hoşlanmadım ama misafiriz ya..Onların adeti..Baktık,dinledik.Neyse dediler ki konvoy yapılacak,gençler arabalara,yaşlılar mevlüdü dinlemeye kalacak.İyi de bizim sülalede hiç yaşlı yok ki :)) Biz hepimiz arabalara konduk.Önceden kurdele taktığımız havluları arabalara astık..Dayım davulcuların oturtulduğu 4x4 üstü açık bir arabayı aldı, bizlerde amcamların 39 plakalı arabasına, annemin 34 plakalı arabasına, Çarli' nin 34 plakalı arabasına paylaştık kendi misafirlerimizi ve konvoya takıldık.Diğer arabalar 17 plakaydı..Sanırım bir de 34 plaka atahan'ın amcasının arabası vardı. Tam olarak 2 saat çanakkale sokaklarında gezdik, Güzelyalı denen harika bir yazlık yerleşim yerine gittik Çanakkale dışında..(oraya bayıldım ve çamların altında bahçeli evler ormanın içinde ..eğer orada otursam kesin yazlık alırdım ..bizim çalışa benzettim biraz.)Bir ara İzmir yolunda etrafta evler bittiği halde gidince bunlar düğünden vazgeçti beni bırakıp gelecekler dedim ama meğerse çevre yoluymuş orası..Bu arada ben arkalarda kaldıkça ataklar yapıp önde yarışan amca ve babanın arabalarının arasına kayıp tam olarak Atahan'ı ve diğer çocukları gezdiren eski model, havalı, kırmızı, üstü açık show arabasının arkasına giriyorum.Araba da şöför ve sadece büyük olarak Burcu var ama Burcu bildiğiniz bir Belgin Doruk sanki..Siyah ,yakası açık kesimli bir elbise giymiş o kadar güzel yakışmış ki elbise, Burcu'mu,Atahan' mı yoksa araba mı daha havalıydı derseniz hepsi birbirinden şıktı diyeceğim.Sonra konvoyun diğer yarış sevdalılarına kaptırıyorum yerimi ya da yolu bilmediğimden arkada kalıyorum falan bu yolla taa Güzelyalı civarındaki piknik yerlerine kadar gittik.Meğer orda çamların altında durup oynanırmış,adetmiş..Tabii ki bizde inip oynadık, hatta kasap oynadık.Trakyalıyız ya zaten onu oynamazsak ölürüz :)) Çok güzel yerdi,nette de bir tane güzel resmi yok..olanlar yayınlasın..yani çanakkaleli bloggerlar olabilir ya da oralılar..güzel yalı resimleri yollayın bana :))

Dönüp kuaföre gideceğiz beşte güya, nerde 5.30 du ancak eve döndük,mevlüd bitmiş pilav faslı vardı..Burcuyu ve halamın kızı ile amcamın karısını alıp kuaföre gittik.Annem, dayımın eşi ile daha erken gitmişti zaten.Şimdi Burcu'nun makyajını evlendiğinde de ben yaptım.Yüz hatlarımız aynı ama o açık kumral olduğundan tonlar değişik.Makyaj çantamı almamışım o acele ile..Kuaförde bizi ilk çıkaracak ben Burcunun makyajını yapıp dönüp kızları alacağım da..Bu sahile yakın stad civarı ışıklar ile sahil arasında bir kuaföre gittik adı ayhan olabilir -burcu düzeltsin yorumda-hatırlayamadım sinirden.. burcu erken çıktı,o arada beni aldığından burcuyu bırakamadım ve benim saçım bitinceye kadar diğerlerinin ki bitti en sona ben kaldım.araya müşteri aldı,oysa bizim randevumuz var.sarılı olmasa saçım çıkacağım o kadar kızdım.çırağı başladı ona bıraktı saçımı,oysa ona demöişim en kaprisli benim bak benimle ilgilen..burcu ve annem bu konularda sakindir ben adamı öldürebilirim saçım için..çünkü kendimiiyi hissetmem gerek..tanıyan varsa söylesin çok kıro buldum onu bir kuaför için..yapılmayacak tüm hataları yaptı çünkü.ona da dedim ki savaşta at değişir mi? yani şu ortamda başkası saçıma başladı,sen aldın ve beklettin beni..oysa istediğim gibi saçımı da yapmadı,taç almıştım kipa dan..onu takıp hatırla sevgili saçı yapacaktım ..beceremeyeceğini anlayınca yapamam aynı şekilde dedi..ben de kızdım ve sadece fön çek sıkıldım artık dedim.çıktık.iyi de biz çıktık ki düğün başlamış..Yani saat sekizi geçiyor ve daha giyineceğiz..evde sadece babam kalmış..herkes gitmiş..burcunun da makyajı eksik ve düğün salonuna gitmiş..ben tabii çok üzüldüm..neyse hemen giyindik ki babamla dışarıya çıktık.arabaya bindik ama babam da arabayla geliyor eve hep ve "dabakoğlu tesisleri" ni bilmiyor..hemen bir komşuya sordum otoparktaki..sahilde dedi..iyi de ceple arasam burcuları telefonla oraları bulmak zor..biraz yaklaşmak lazım..Biraz sordum,biraz içgüdüsel,biraz da fırlamalıkla elimizle koymuş gibi bulduk, yoldan da aradık ve önüne geldik..bayağı gelen olmuş yine de..ben hemen burcuyu kapıp tuvalete götürdüm ve zaten çok açık renk olan cildine ona ağır gelmeyecek biraz renkli bir makyaj yaptım :) önce hemen emin olamadı çünkü simli far kullandım ve ancak ışıkta parladığında makyajının ve kendinin güzelliği çıktı ortaya.

İlk dansımı çarli ile yaptım..Onun eşi de gelemeyen öğretmen ekibinde olduğundan ikimizde yalnızdık.Babamla,amcamla,çarli ile dans ettik,dayımla ve halamın oğluyla oynadık.ve diğer tüm konuklarımızla düğünün başından sonuna kadar hiç oturmadan denebilir hatta ara ara Burcunun eşinin akrabalarına gidip aa siz yavaşlamışsınız ben görmeyeli diyerek :)), bu çanakkaleliler de az oynuyor :)) diyerek onları da katıp sahneye oynadık,OYNADIK,OYNADIK..

İlk girdiğimde Burcu Marfan burada dedi..(Çanakkaleli bloggerlardan)Girdiğim gibi hemen sahneye ittiklerinden beni hem oynuyorum hem de Marfan' a bakıyorum. Söyle Burcu hangisi..Olmaz ,merak et biraz..Kız Burcu söyle lütfen..Olmaz sen bul diye diye beni oyaladı..Ben de anneme yapıştım bana eziyet ediyor,göstersene diyerek..Onlar tanıştı hatta ortak dostlar çıktı görüşülen..bu yüzden annem tanıyor ve bana gösterdi..bende gidip merhaba dedim :) seni ayakkabılarından ve etolünden tanıdım dedi :))
Yalnız sen daha uzunsun onlardan ..Annemle burcudan bahsediyor..Aslında çok uzun değilim ama tipim iri ve önceden spor yaptığımdan kemiklerim biraz gelişmiş :)) dedim.Annene benziyorsun dedi :) zaten hoşuma gider bu söz..Onu da çok sevdim ve gecenin ortasına kadar ara ara sohbet edip görüştük.Çok hanım bir kadın..Burcu da çok sevmiş zaten bu yüzden görüşüyorlar bildiğim kadarıyla.





Benim etol, yatak odasında gece lambasında asılı..İşlemesi gözüksün diye resimlerken astım.Gitmeden önce..





Bayağı bir oynadık,oturduk,sohbet ettik ve artık bazı misafirleri geçirmek için denize sıfır olan tesisten çıktıkça o terle artık akdenizli sayılabilecek kadar sıcağa alışkın olan ben rüzgarı yedim..Salı günü sesimin işte çıkmayışı ve kısılması da bu sebepten..İsteyerek yaptım..pişman değilim..



Herkes çıkınca ,babamlarda halamın kızını geçirmeye iskeleye gidince ben Burcularla kaldım..Erkek tarafının bütün aile fotoğraflarında baş köşede resim çektirdim..Sağolsunlar illa beni de aldılar aralarına..Espriler yaptık,güldük,eğlendik ve eve geldik.Burcunun eşi içki almaya çıktı ve gelirken onları da bize getirdi yani onlara :)) oturup düğün yemeklerini gece geç vakit yedik hep beraber..sonra uykusu gelen çekildi ve ben o saat biyonun bana mesaj çektiğini farkedip cevap yazdım,sonra da telefonu yeni aldığımdan beceremeyip saati çok geç bulduğum için yazdığım cevabı yine ona yollayıp istemeden de olsa cevap verdim :) mutfakta erkek muhabbetine eşlik edip bira içtim,burcu da..dayanamayacak kıvama gelince de yattım.bu yaklaşık 3-ya da 4 civarına gelebilir bilmiyorum..sabah 9 da kalktım ve hemen kahvaltıya oturdum.çünkü 11.30 da otobüse binmem gerekiyordu..



o gün beni geçirmeye annemlerle halam geldi..gece elbisemi her yerde insanlar uyuduğundan banyoda çıkarıp duş almıştım..orda unutmuşum,gümüş küpemi de kaybettim.ev kalabalıktı ve her yer valiz doluydu..ama çok keyifliydi..aynı çocukluğumuz gibiydi..herşey pür neşe içinde ,sorun çıkmadan bir şekilde iyi bir planlamayla sürüp gitti ve sayılı gün geçti.otobüse binip tam olarak izmir de kamil koç'un bir bilet parası kazanmak için yarım saat önceden ayırttığım biletimi satması sonucu 2 saat izmirde o uyuz otogarda bekleyerek geçirdim ve 18.00 arabasını giderken seyrettim..bilet kalmamış ve ben sekiz arabasına kaldım.yarım saat içimdeki kızgınlığı ancak dizginledim ve "haksızlık bu" dediğim için beni azarlayan izmir kamil koç satış temsilcisi o tabak suratlı herife gidip içimdekileri kusmamak için kendimi dizginledim.orta bankodaki tabak suratlı bir cümlemden nerdeyse beni dövecek kadar sinirlendi ve ben ona ,o bana söylenerek "tamam yanlış marka seçmişim ben" diyene kadar da sürdürdük atışmamızı..tanıyan varsa yolu düşen de söylesin lütfen ona ..yarın öbür gün kamil koç ona müşterileri azarlıyor diye madalya takmaz, hatta başka bir sebeple de işten atar o da ancak böyle kraldan fazla kralcı olmakla ancak başkalarına çalışır böyle..çalıştığı yerlerde hep otogar olmaz..kendi ayarında yerlere düşer sonra..Birde yolculuk dergilerinde kadın yöneticiler tarafından bu şirket yönetiliyor laflarıyla prim yapmaya çalışmıyorlar mı sonra böyle dengesiz satış temsilcileri kadınları azarlayınca da bence etkileşim sıfıra iniyor..sen istediğin kadar dergi çıkar,reklam yap..davranış önemli para ya da gösteriş değil. alimallah hem gösterişli işler yaparım,davranışımında arkasında dururum, satışımında ama böyle uyuz elemanlara da düşmem..pırıl pırıl hala insana odaklı çalışma arkadaşlarım var benim..öyle resim çektirip dergi çıkarmakla olmaz bu işler ...Hem ben otobüs şirketi kurarsam gece olunca benim şöförler camı açıp açıp sigara içemezler vallahi..Bizde yasak herkese işler..şöförü,yolcusu farketmez..iki kalite hizmet yoktur anlayışımızda :) Gittim adına bakayım diye şikayet edicem ya..adları yazmıyordu gömlek yakalarında..hem truva hem de kamil koç izmir otogarı temsilciliğine 10 üstünden 0 verdim..hem telefonda konuşmasını bilmiyorlar diye hem de iş yapmayı bilmeyip hava atmaya çalışıyorlar.çok kalabalıkmış izmir.iyi de istanbul daha kalabalık ama kimse orada böyle kaba konuşmaz,telefonu bir an önce çekip git der gibi hızla kapatmaz..orda adamına göre muamele yapılır, böyle kendi ölçülerinde olayı basitleştirmezler.. izmir geçişli gitmem bir daha zorda kalmadıkça çünkü kalite çok düşük. izmirliler atlamasın hemen..sadece kızları güzel hatta bazıları -diğer izmir kızlarından - daha güzel gördüğüm kadarıyla :))



-forumun oralara da gittik ya geçen sefer..ikeaya,ordan aklıma geldi..



neyse gece yolculuğuyla geldik fethiyeye..yolda uyurken muğla da şöförle muavin kavgasından uyandım..hatta şöför daha otobüse bindiğinde izmir de ramazan yaklaşıyor diye herhalde bir kaset açtı dini yayın yapan..o ne ya.. otobüse binipte böyle ruhsal konulara girmek o dakika da benim sinirlerimi oynattı,moralimi bozdu zaten..bileti almasaydım atlayıp giderdim..ben zaten duygusal biriyim.. bazen gerekli gereksiz anlarda anneannem aklıma gelince aşırı duygusal oluyorum.. neyse ben tam arkasında oturduğumdan herhalde ve elektriğimi anladı da çıkardı kaseti..yoksa ne yapardık bilmem.



truva da gece edremit ya da burhaniye otogarında kapıda pazarlık yapıp söyleniyor..zaten bir yolcu almışta..efendim kapıya veriyormuş parasını da..iyi de senin işin bu..yeri ve zamanımı pazarlık yapmanın..kural kuraldır o para ödenecekse ödeyeceksin..bir ya da iki yolcu için bence bozulmamalı..ya bizim uykumuz ve bozulan sinirlerimiz ne olacak..herkes uçakla ya da trenle gidemez ki..işte benim uçak korkum var..çok mecbur kalmadıkça binemiyorum.reva mı böyle otobüs yolcusuna kıro nuhabbeti çekmek.yani her gün gördüğün insan muamelesi yapmak? Of yani..



Gece 2 de taksiye atlayıp çalıştan eve geldim ve soyunup yatağa attım kendimi..O geceden bu güne koşturup duruyorum.önce resimleri bekledim ve bugün bile en az beş kere büroya inip çıktım.uzunbey araba kullanamıyor ve daha bir ayımız var..onun işlerinin hepsini beraber yapıyoruz yani onunla her yere gidiyorum..uygun olup olmayan her yere..



bugün resimleri yükledim, akşamda yazıyı yazmaya çalıştım..bu ay taşınmamızda lazım..yani..doktorlar,otobüs firmaları derken sıra usta milletine geldi :))



gelecek sayılarda bir ustaya sinir olup kafayı yememek için ne gibi yöntemler izlenebilir yazılarımızla karşınızdayız ...



Bu arada..okullar açılacak ve bizim bir sürü burs vermemiz gereken öğrencimiz var..oysa burs vermek isteyenler ise çok az..Sizlerden ricam eğer vermek istediğiniz fitre ve zekatları bizim öğrenciler olabilir ya da başka öğrenciler..mutlaka okumak isteyen çocuklara,ihtiyacı olan öğrenci velilerine verin ki onlarda aydınlansın..hayatlarını kurtarsınlar..bunlar çok büyük maddi olanak istenen şeyler değil..mesela ayda 75.ytl ye bir öğrenci okutabilirsiniz..isterseniz öğrencinin kendi hesap numarasını alabilirsiniz ya da bankaya dernek hesabına o öğrencinin adına yatırabilirsiniz..böylece herkes öğrencisini takip edebilir..gönlünüzden kopan 100 ytl ile bir çocuğun okul masraflarını karşılayabilirsiniz hatta sadece 50 ytl verip herhangi birinin ayakkabı sahibi olmasını sağlayabilirsiniz..eğer bir çocuk okutmak istiyorum derseniz..0 252 612 66 56 nolu telefondan mavi kuş 'a ulaşabilirsiniz.. ya da sitedeki hesaplardan birine istediğiniz miktarda para yatırıp hangi çocuğa ne alındıysa sizin paranızla özel bilgi dahilinde izleyebilirsiniz..bunlar 50-75-100 ytl ile yapabilecekleriniz..devamlı da yatırabilirsiniz sadece bir kereye mahsusta verebilirsiniz..ya da bir çocuğu emanet alıp herşeyini karşılayabilirsiniz..adınız bilinebilir ya da bilinmez bu size kalmış..burda derneğin yaptığı ihtiyaç sahiplerini iyi belirlemek ve takip etmek. http://www.mavikus.org/



Sağlık problemlerinden dolayı 2 haftadır koşturamadığımız kampanya için gelecek hafta bir gece iftar sonrası sahilde tanıtım yapmayı planlıyoruz..



Bize çekirdek göndermek isteyen kişilerden isteğim kasım ayına kadar çekirdekleri biriktirip ,en yakın yurtiçi kargo şubesine teslim etmek.sonra hangi şubeye verdiklerini bana mail atmaları ..Oradan biz fethiyeye aldıracağız..şimdilik sistem bu..



asortikkrep1@gmail.com da adresim..



görüşmek üzere..



Not: Burcu'nun kınalarını ve halayda ayakkabıları atıp en son ayakkabısız oynamamızı yazmamışım..şimdi biz istanbulda büyüdüğümüzden öyle kına yapıp gezen tipler değiliz pek..hayatımın ilk kınasını fethiyede bir arkadaşım için 30 yaşımdan sonra elime yapmıştım.bu da ikinci oldu..kendime evlenirken kına istemedim zaten..sanırım burcu da pek anlamaz bu işlerden ama burcuya dikkatle bakarsanız elleri kına dolu :)



halayda da en son artık ayakkabıları fırlatıp bir oynadık ki gerçekten final oldu..çok güzeldi her şey ve çok eğlendik,çok oynadık yani ben en çok oynadım sünnet teyzoşu olduğumdan..her yöreyi oynarım ben hem de her müzikte sallanacak ritm de bulurum. güzeldi işte bizde sonuna kadar eğlendik..hep oyunhavası ve çiftetelli çaldı..arada espriyle attırdık bir iki travolta fügürü:))

Çarşamba, Eylül 05, 2007

DEVİN ...

Bu Kedi var ya bu kedi... Aslan çıktı... hem de hepsi...

Bütün blogları dolaşıp yorum bırakan bu arkadaşımıza... ve tüm olayı sahiplenerek destek olan tüm arkadaşlara , herkese çok teşekkür ederim kendi adıma ve bu olayı paylaşan dostlar adına.. Harikasınız...


Dört koltuğun parasını verip bu kapıları açan..İsimsiz Meleğe,

Arşimedmedikal, http://www.arsimed.com.tr/, Faysal Gökgöz ve Mone Medikal A.Ş.'den Hayri Şamlı 5000ytl lik kemoterapi koltuğunu bağışlayan ,

ve koltukları alırken indirim yapan İstikbal Mobilya size de teşekkürler..




Salı, Eylül 04, 2007

Nerdeyse bir haftadır son durumlarla ilgili yazı yazmamışım.Yazacak çok şey oldu ama kayda geçirecek pek zamanım olmadı aslında.Geçtiğimiz pazartesiden bu yana Uzunbey'in asistanı oldum çıktım.Hatta özel şöförü.Normalde ikimizde yoğun olduğumuzdan hem onun işleri için koşturmak hem de kendi işlerim içim oldukça zor oluyor..Ayakta çok kaldığı için ve sıkı sıkı saran askısı yüzünden kolu bazen şişiyor.Erken çıkmaya çalışsakta işler yüzünden eve geç gidiyoruz.Sağlık açısından da beslenmesine dikkat edeyim derken pek bir zaman kalmıyor bana.Bu arada bugün kontrole gittik.Şimdilik aynı durumlara devam.Yani kendini kollayıp kemiğin kaynamasını beklemeye.Arabayla Uzunbey'in işleri için dışarı sık çıkıyoruz ama kendisi hız tümseklerine ya da bozuk yollara dayanamıyor..Yani aşırı hareket hem canını acıtıyor hem de yoruyor.Bu yüzden Çanakkale'ye yalnız gitmeye karar verdim.Çağıl babasıyla kalıp ona göz kulak olacak.Daha önceki planımız benim çarşambadan oraya gitmemdi ama şimdi cuma akşamı bilet ayarlayıp cumartesi günü orada olmak istiyorum kısmetse..Pazar akşamı düğünü yapıp pazartesi de döneceğim.

Günlük rutin işlerin yanında eylül sonunda taşınacağımızdan diğer büronun işlerine de bir şekilde koşturuyoruz.Yerler,duvarlar, perdeler derken hem karar verip hem uygulamak bu arada çok yorucu oldu.Her yere Uzunbey'i ben götürdüğüm için 3. katta olan büromuza günde beş kez inip çıkıyoruz.Buraların çok sıcak olduğunu hatırlatmama bilmem gerek var mı? Pazar günü 39 dereceydi.

Geçtiğimiz hafta Çocuk Gibi Fethiye'deydi.En sonunda buluşabildik.Bana İstanbullardan kampanyamız için koca bir çanta çekirdek getirmiş ve yeni evim için çok hoş bir seramik duvar süsü.Uzunbey' den dolayı sadece o gün görüşebildik..Kızı ve eşinden iki saat kadar alıkoyup sohbet ettik Aksazlar'da. Onlarda denize girip güneşlendiler.

Kasaptan kemik alıp kaynattım.Bütün yemekleri kemik suyuna yapıp yiyiyoruz artık.Bir dönem Çağıl için de yapmıştım.Sanırım 45 gün hatta bıkana kadar bu şekilde sürdüreceğim yemek düzenini.Annem köpekbalığı ile ilgili bir hap söyledi eczaneden alınan.Adını hatırlayamadı.Onu vitamin olarak içiyorsun galiba..Bilenler varsa ve paylaşırlarsa çok sevineceğim.Ya da bu konuda değişik önerileri olanlara şimdiden teşekkür ederim.


Düğünle ilgili alışverişim bitti.Tüm eksiklerimi tamamladım.Yukarıda gördüğünüz elbisemin üstü için tesadüfen bulduğum bir şey.Modelini ve kendisini elbette ki düğünden sonra görüntüleyeceğim.Çok orjinal bulacağınıza inanıyorum çünkü bende daha önce böyle bir şey görmedim.Boncuklu olduğuna bakmayın gayet modern..


Düğüne gelemeyenler için ayakkabım ve elbisemin kumaşı için küçük bir fikir.Burcu ile düğün zamanı çektiklerimizden yayınlarız artık modeli için :)) Benim elbisemin kumaşı dikiş parasından çok tuttu.Burada yine tesadüfen bulduğum Terzi Işık Hanım ve genç bir arkadaş sağolsun olabilecek en güzel çalışmayı yaptılar.Ben özeniyorum diye sanırım onlarda özendi ve 2 provayla bitirdik bu işi.Elbisenin tek kötü yanı simlerinin her yere bulaşması..Sonuçta ben o gece sanırım her sarıldığıma sim bulaştıracağım.
Siyah elbise,taşlı siyah açık ayakkabı ve siyah çanta kullanacağım.Çantamı da yeni aldım ama daha onu çekemedim.
Uzunbey ve Çağıl Çanakkale' ye gelemeyeceğinden elbiseyi aldığım gece giyip onlara da gösterdim.Simlerden dolayı parladığından Çağıl elbiseyi transparan sanmış.Uzunbey bile daha bana bir gün karışmadığından Çağıl'ın bu hallerine gülüp aramızda espriler yapıp Çağıl' ı kızdırdık : ))
En üstteki resim Annemin evlenirken kendi çeyizine Trakya'da özel yaptırdığı yöresel dokuma peluş..Bunlar köyde özel dokunmuş ve kök boyasıyla boyanmış iplerden yapılır.İki parça.. Annem bana ev hediyesi verdi bu sene..Bende onu şimdilik 1. katın merdiven başında kullanıyorum..Evde en sevdiğim parçalardan.
Bu hafta tekrar yazabilirmiyim,vaktim olur mu bilmiyorum.Bir terslik olmazsa haftasonu Çanakkale' deyim.Artık döndükten sonra tüm ayrıntılarıyla düğünü yazarım :))