Salı, Şubat 27, 2007

Isparta / Davraz 2


Cumartesi günü akşamüstü kayakçılar kaymaktan biz ise etrafı dolaşmaktan yorgun düşmüştük..Hem de sabah erken kalkıldığı için bir an önce kendimizi şöyle rahat bir yere atalım dedik :)

İlk defa Eğirdir ve çevresinde olduğumdan etrafı seyrede seyrede yol aldık.Eğirdir resimde de görüldüğü üzere çok güzel manzaraları olan bir yer..Gölün ortasında bir yarımadası var..Şehir o çevreye kurulmuş zaten.Otelden önce arabayla bir tur atıp şöyle etrafı bir keselim dedik.Gezide Tolga diye çok ağırbaşlı ve bizim her dediğimize evet diyen sakin bir rehberimiz vardı..Zaten hem yolcular hem de rehber azgın olursa kimse birşeylerle başa çıkamaz..Bu yüzden bizi iyi dizginledi diyebilirim :)

Geziyi düzenleyen Koral Turizm 'den Murat Bey 'de sağolsun herbirimizin tüm isteklerine yetişti..


Otele vardığımızda kendimizi sıcacık odalarımıza attık ve akşam yemeği için hazırlandık..7.30 da herkez aşağıdaydı..

Güzel mezeleri ve yağda kızarmış levrek balıklarıyla güzel bir yemek yedik..İçkilerimizi de içince kahve içmek için ve tatlı yemek için dışarı çıkalım dedik..Hava kararmıştı ama otelin hemen hemen karşısında kalan DündarBey Medresesini görmemek imkansızdı..1281 yılında yapılmış 1979 yılında ise çarşıya çevrilmiş bir medrese burası..Orada çalışan birinin söylediğine göre minare altı boş olan Türkiye'de ki tek minare buymuş..Dünya da iki taneymiş..Eğer doğru bilgi değilse yorumda düzeltebilirsiniz :)


O gece şöyle bir tur attık ve gelirken gördüğümüz yarımadaya giden yolda olduğunu anladık otelimizin..Sonra kendimize eliyüzü düzgün bir pastane bulup kahve içtik ve tatlı yedik..Otele dönüp odalarımıza geçtik..Diğer arkadaşlar şarap içmişler..

Ertesi gün kayakçılar erkenden gidip dağda kaymaya çıktılar..Biz otelde kahvaltı edip etrafı keşfe çıktık..En az dağ kadar hoşuma giden bir yer oldu Eğirdir..

Eğirdir Adının Efsanesi:

Zamanın birinde Eğirdir'de yaşayan bir bey, eşi ve çocuklarıyla birlikte Sivri Dağı eteklerinde avlanmaya çıkar. Bey orada bir geyik görür, okunu gerer ve geyiğe atar. Ancak ok geyiğe değil, arkada bulunan kayaya saplanır. İşte tam bu noktadan sular fışkırmaya ve çoğalarak akmaya başlar. Beyin çocuğu bu suya kapılır ve boğularak ölür.
Bey, hanımının yanına koşar ve çocuğun boğularak öldüğünü bildirir. Hanım dalmış, elindeki tenkerekiyle yün eğirmektedir. Bey daha da bir isyankâr tavırla; "Hanım hanım çocuğu su aldı götürdü, sen hala elindekini eğirir durursun. Eğirdur bakalım" der.
Böylece Eğirdir adı ilk defa söylenmiş ve bu yöreye verilmiş bir ad olarak kalmıştır.



Bu kısım aslında yarımadanın içinde yer alan kalenin arka kısmı..Kıyılarda yani kaleiçinde pansiyonlar var..Konaklamak için hem manzaralı hem de uygundur diye düşünüyorum..Sabahtan işte bu kıyıları gezip kendimize öğlen yemeğinde yemek yemek için bir yer aradık..Akşamda yediğimiz levrekler çok hoşumuza gittiğinden ya balık lokantası ya da tandır yiyelim diye karar vermiştik.

Surların etrafında böyle ahşap ve eski evler çoğunlukta..En çok bunları görmek hoşuma gitti zaten..Kendimi bir an Çatalca'da Babamın Anneannesinin evi olan Kaleiçi mahallesinde zannettim.Bir tane eski Eğirdir evi restore edilmiş ama biz pazar günü gittiğimizden kapalıydı..Böyle turisttik yerlerde pazar günü gezilebilecek yerlerin kapalı olmasına çok canım sıkılıyor..Biliyormusunuz ki turizm danışmalarda cumartesi -pazar kapalı olurlar ..

Resimde gördüğünüz balıklar tatlısu sazanları..Hani şu sazan gibi atlama derler ya :)) O kadar büyüktüler ki hepimiz balık yemek istedik.

Balık resimlerini balıkçılar çarşısında çektik..Orada bir iki lokanta vardı ama içki servisi adada olduğundan yarımadanın ucundaki lokantalara gittik..

Yarımadanın ucundaki lokantalardan Merve restaurant yazan temiz gözüken ve bizi nazikçe karşılayan bir amcanın yerine gittik..Hem burası gölle aynı hizada yemek yiyip etrafı seyredebileceğimiz bir mekandı..Hava da çok güzel olduğundan herkes yediği levreklerden keyif aldı..Salataları ve bize özel ikram yaptıkları roka tabakları da en az balıklar kadar güzeldi..O tarafa giderseniz tavsiye ederim.Balık fiyatları biz İstanbullular için çok uygundu ..Yani levreğin porsiyonuna 8 ytl ödedik..Biralar 2.5 ytl idi.Fethiye' de turistik olduğu için fiyatlar pahalıdır.Zaten bir porsiyon levrek, bir bira ve salata ile de doyduk..

Ordan kalkıp saat 3'e doğru tekrar dağa arkadaşların yanına çıktık..Bu arada herkez otelden eşyalarını aldı çünkü dağdan direk eve dönecektik..Cumartesi sabahı gazetelerin Antalya ekinde Saklıkent 'te (Antalya) telesiyejin kopup üniversite öğrencilerinin havada asılı kalmasını okuduğumuz halde Davraz'da telesiyeje bindik..Hem korkarım hem yaparım diyen biri olduğum için kendimi cesaretimden dolayı tebrik ediyorum :)

Eğirdir'den yukarı çıkarken askeriyenin dağa yazmış olduğu yazı ve bayrak hoşuma gittiğinden orayı ve genel manzarayı görüntüledik (ilk resim).Askeriyenin yanında resim çektiğimizden askerler bize düdük çaldılar..Ben şöföre bas ağbi diyerek ortalığı panikletme moduna soktum..Sonra da yolda geçen askeri arabaların bizi durduracağı esprileri yapıp güldük halimize :)

Dağa giderken bu sefer aşağıdan kendimize çikolatalar, tatlılar, yiyecekler alıp 15 kişi hemen herşeyi paylaşarak yedik inmeden..Ha bu arada cumartesi günü aşağı inmeden yanımızda götürdüğümüz Sevilen sıcak şarapları nescafe bardaklarıyla içtiğimizi ve arabaya ilk bindiğimizde Tadım'ın bayii olan arkadaşlarımızın nefis fındık ziyafetlerini de yazmazsam olmaz..Fındıkları yedik zaten sonra da iki gün birbirimize "yersen" esprileri yaptık :))

Yorgun ama güler yüzle gezimizi bitirdik ve arabamıza binip dönüş yoluna çıktık..Araba da son zamanların filmi "Dondurmam Kaymak" tarafımızdan güle oynaya seyredildi..Sonrada Cem Yılmaz'ın Hokkabaz filmini seyrettik :)

Dönüş yolunda yediğimiz onca şeye rağmen Fethiye'nin Bekçiler köyünde bulunan Şafak Dinlenme Tesisi diyebileceğimiz mola yerinde kavurma ve pilav yedik..Kavurmaları ve yoğurdu meşhur olan bu yere yolunuz düşerse uğrayın ve mutlaka yemek yerin derim :))

Çok güzel bir geziydi..Unuttuğum ve keyif aldığım daha bir sürü anımız oldu..Bu önümüzdeki hafta yine tur var Davraz'a ama biz Kapadokya turunu bekliyoruz şimdiden :))

Isparta / Davraz 1


Yolculuğumuz cumartesi sabahı saat 6 da başladı..Yani biz 6 da kalktık.Yedide beraber gideceğimiz arkadaşlardan Ahmet Beylerin evin önüne arabayı bırakarak onların sokağının başından Davraz'a gideceğimiz transfer arabalarından biriyle yola çıktık..Minübüste 15 kişi kadardık..İki de ingilizimiz vardı :) Arabadaki yolculardan bir kısmını tanıdığımız için de hemen kaynaştık.Güle oynaya yolculuk başladı..Aslında ben yolda ve Davraz'da üşümeyeyim diye tüm tedbirimi aldım..Yün çoraplarım vardı Anneannemin ördüğü onları giydim Çağıl' a da giydirdim..Uzunbey pek rağbet etmese de karışmadım artık..Ayağıma da aslında nubuk olan ama dışı karla cebelleşmesine rağmen bir damla ıslanmayan botlarımı geçirdim.Tüm haftasonu hava çok güzeldi ama tedbirli gittiğim için böbreklerle ilgili bir şikayetim olmadı..Yolda giderken Bekçiler'de durup kahvaltı ettik ve güle oynaya, sohbet ede ede Davraz'a gittik.Fethiye'den yaklaşık 3.5 st sürüyor.
İlk resime Davraz'da telesiyejin tepesinden Uzunbey'in çektiği manzarayı koydum..Böylece kuşbakışı tüm Davraz görüntüsünü görebileceksiniz..Aşağıda görülen binaya iyi bakın ki daha sonra yakın plan görüntüsünden ne kadar yüksekte olduğumuzu anlamanızı istiyorum :) Şimdi internetten baktım da Davraz kayak merkezinin bulunduğu dağın en yüksek noktası 2635 metre ile Ulparçukuru Tepesidir diye bir bilgiye ulaştım..Biz ilk telesiyeje bindiğimiz için yaklaşık 1700 m lerde ki manzarayı çekmişiz.


Efendim bu benim telesiyejdeki soğuktan korunmak için uyguladığım kapanma yöntemi..Çünkü yukarı çıkarken ki esinti iliklerimize kadar bizi dondurdu..Yalnız dönmemiz akşam üstüne geldiği için o kadar sarınmama rağmen soğuk yoktu..Yani sadece yukarı çıkarken üşüdük..Hatta kar kıyafetleriyle telesiyeje bindiklerinden yukarı çıkarken Uzunbeyle pantalonlarımız ıslandı..Zirvede bulunan cafede biraz ısınıp tekrar kuruduk.

Biz Davraz'a gezmeye ve biraz da işle ilgili bir durumdan gittik..Yalnız ben şimdiye kadar dağda kayak yapmadım..Dağa çok gittim de kayak bilmediğim için kaymadım..Ders almakta işime gelmedi..Hem soğukta uğraşmak hem de şu yükseklik korkum yüzünden yukarı çıkıp o kadar yüksekten aşağı salınmak pekte işime gelmedi..Ders saati yanılmıyorsam 70.ytl..Çağıl'a hiç değilse sen ders al ileride bizim gibi seyretme dedik o da kızak hariç kayağa yaklaşmadı..Bende çok üstelemedim aslında..Yani karın keyfini kaymadan da doya doya yaşadık..Niye bunu yazıyorum..Dağa gitmek isteyen olursa kaymıyorum diye çekinmesin..Davraz'da ortalık çok kalabalıktı..Oluk oluk insan gelmişti..Cumartesi daha sakindi..2 tane otel vardı kalınabilecek..Yeni bir kayak merkezi olduğu için fazla tesis yok daha..Bir tane 4 yıldızlı otel bir tane de 17 odalı küçük bir otel vardı..Biz Eğridir' de göl manzaralı bir otelde kaldık..Daha ekonomikti..Tercih ederken turla gittiğimiz için orası tercih edildi ama manzaraları ve yediğimiz güzel balıklar sayesinde doğru karar verdiğimize inandık..Üstteki resimde daha önce kuşbakışı görünen oteli görüyorsunuz ki ne kadar yüksekte olduğumuzu düşünün artık..

Yüksek yüksek deyip duruyorum ama benim yükseklik korkum var..Bu yine de yukarıya çıkmama engel olmadı..Daha bindiğim dakkada pişman oldum ama bir kere binince inemiyorsunuz :) Daha önce de Uludağ'da binmiştim ama unutmuşum ne kadar yükseğe çıktığını..Giderken hep zirveye baktım, telesiyejlerin numaralarını saydım..Uzunbey'le konuşurken sakın beni kıpırdatma diye yalvardım :) Fotoğraf makinesi benim çantamdaydı vermedim :) Neyse ki dönüşte eline verdim ve ben korkudan gözümü kapatıp en yüksekten inerken o bir öne bir arkaya dönüp fotoğraf çekiyordu :))

Aşağıdaki otelin önüne kadar olan alanda da kartopu oynayanlar,etrafı seyredenler, piknik yapanlar -evet millet mangalını almış gelmiş ve sağda solda piknik yapıyordu- ve kızakla kayanlar vardı..Kızağıda kiralıyorsunuz..Ben eskiden Demirköy' de çok kaydığım için Çağl'a bir tur nasıl kayması gerektiğini gösterdim :))


Telesiyejle bir tur kişibaşı 5 ytl.Yukarıda profesyonel kayakçılar için bir telesiyej daha var yüksekte..Onlar zaten toplu kart alıyorlar..Otobüslerle gelen öğrenciler çok ve pazarları cumartesiden çok daha fazla kalabalık oluyor..

Tuvaletler o kalabalık için az.Mutlaka daha fazla olmalı ve ücretsiz olduğu için çok bakımsızdı..Sanırım şimdilik devlet işletiyor bu yüzden fiyatlar diğer yerlere oranla iyiydi..Cafe de bir bira 4 ytl idi..Sucuk ekmek çok güzel koktuğu için cumartesi sucuk ekmek ve köfte ekmek yedik..Yarım ekmek 5 ytl idi..Günlük kayak kıyafeti 35 ytl idi..Yalnız pazar günü için kiralık kıyafet bulmak çok zor..Mutlaka haftasonu erken gidilmeli derim.

Cumartesi öğlenden akşamüstüne kadar dağda kaldık..Çağıl'la kardan adam yaptık..Kartopu oynadılar babasıyla ve bizde o güzelim beyazı seyrettik durduk..Sonra kestirmeden bir yoldan hemen hemen 25 dakikada Eğirdir 'e otelimize gittik..Diğer kısım 2. bölümde..Bu arada yollar yeni yapılmış ve gayet güzel..

Cuma, Şubat 23, 2007



Böğürtlengözünannesinin bloğuna yazınca aklıma geldi sizle de paylaşmak istedim Çağıl din öğretmenine neden bu kadar çok dua ezberliyoruz hepsi yerine bir tane joker duamız olsa ve hep onu okusak olmaz mı diye sormuştu 6. sınıfta..Din öğretmeninin yüzünü görmek isterdim :)) Gerçi kötü niyetli sormamıştır benim oğlum..Gerçekten merak ettiği için sormuştur.
Birden aklıma geldi ve yazdım..Geçen sene de okuldan giden bir öğretmeni için imza kampanyası başlatmış..Bazen sıkıntım ya da derdim olduğunda beni başkalarından çok daha iyi anlar..Çocuktur ama o an o kadar şefkatli yaklaşır ki şanslı bir karısı olacağını düşünürüm ve sevinirim bu çocuk demek ki karısıyla iyi geçinebilir eğer isterse diye..
Neyse sadece bunları yazmak istedim..İleride bakınca hatırlamak için de biraz yazdım..Aslında küçük bir defterim olsaydı ve Çarli ile Burcu'yu da yazsaydım ne güzel olurdu :)) Şimdi sadece Burcunun duvarlara resim yapmasını hatırlıyorum..Hem de kızmayalım diye sadece kanepelerin arkasında ki duvara :) Silmek için kanepenin altını çekince Burcunun eserini görmüştük ve duvarlara değilde kağıtlara resim yapmaya ikna etmek için bayağı bir uğraşmıştım onu hatırlıyorum..Çarli de çok çabuk kullanamayı öğrenirdi elektronik eşyaları ve çok güzel konuşmuştu direk doğru teleffuzla..Çağıl'ın ilk olarak bize Asortikkrep ve Uzunbey dediğini ama daha sonra uzun bir dönem konuşmaktan vazgeçip sonra anne-baba dediğini de yazardım o deftere..Şimdi ise bazen kızdırmak için Asortikkrep diyor yani adımla sesleniyor ama ben seviyorum öyle demesini :)

Bugün evdeyim..Çünkü biraz böbreklerim ağrıyor..Yarın da erkenden yola çıkacağız kısmetse..Isparta Davraz hakkında bir bilgi edinemedim fazla..Zaten keşfetmeye gidiyoruz artık biz yazarız..

İngiliz bir komşum var burada..Bahçesinde 3 tane küçük kara kaplumbağası besleyen..Geçen gün bana caretta besliyorum dedi..Bende bozmadım caretta caretta denizde yaşar diye..Onlar bildiğimiz tospa.

Bizim bloğun altında tek bir kat beyaz bir ev var komşu..Bahçesinde de sibirya kurdu..Akşam ona biraz yemek artığı et verdim..Çok tatlı ama bağlı..Resmini çektiğim ama yarı belime gelen ve buralarda serbest gezen bir sivas kangal var ki adı Şahan' mış..Tarçın'ın kokusunu aldığı için evin önünden ayrılmıyor :) Sahibi kaç kere götürmeye geldi gitmedi..Resmini çektim dün akşam.O kadar söyledim yine de ikna edemedik Şahan' ı Tarçın yok diye..Kokusunu kaybettiği güne kadar burada anlaşılan..Bahçeli evler olduğu için burada genellikle hep bahçede köpekler var..Kimisi bağlı ama bağlamakla başa çıkılmayan ve bir saldırdığında arabanın tamponunu koparan bir kurt köpeği sahibi dün geldi büroya..O kadar bıkmış ki gelenlerden tasmasını çıkarıp artık köpek benim değil diyormuş :))

Uzunbey, Çağıl ve ben bahçeye çim ektik üstüne de gübre döktük.Şimdi sabah akşam sulanıyor bahçe..Aslında 8 evlik bir sitede oturuyorum ben..Bahçevan da var yazları ama biz kendimiz uğraştığımızda zevk aldığımız için sitenin harekete geçmesini beklemeden ektik çimleri..Hem biz aldık 7 karışımlı çim..Sitedekiler kaç karışımlı eker bilmem.Sümbül, nergis ve lavanta aldık bodurlardan..Yani fazla uzamayan bitkilerden bir köşe yaptık..Çiçek açınca çekerim artık.Şimdi çektim ama çim yok ya kötü gözüküyor..Bir ay çimler çıkana kadar basmıyoruz çimlere..Sonra üstünde gezebileceğiz..

Artık kalkıp haftasonu için kıyafet hazırlayacağım..

Perşembe, Şubat 22, 2007


Geçtiğimiz günlerde buldum bu fotoğrafı..Hamak ararken karşıma bu çıktı :) Hemen kaydettim bilgisayara..Kullandığım tüm bilgisayarlarda böyle fotoğraflar mevcut.Bazen yazı yazmadan şu fotoğrafı kullanayım diyorum ve eğer evdeysem bürodaki bilgisayarda kaldığını hatırlayıp başka bir yazıda kullanmak üzere yeni bir fotoğraf arıyorum..Geçen akşamsa vazgeçtim yazı yazmaktan, istediğim fotoğraf yoktu diye.

Dün Mavikuş'tan Berna ile buluştuk ve kahve içmeye Cafe Oley' e götürdüm onu..Çok güzel kahve falı bakar o..Ben fala düşkün biri değilim ama benim fallarım çok güzel çıkar hep çünkü fal bakanlar bugün kahve içelim sana fal bakacağım derler bende kahve ısmarlarım :) Yani içlerinden gelir ve yine çok güzel bir faldı :) Aslında cafe oley benim hurmalı kek ve nescafe ikilisi için gittiğim bir yer..Annemde gelince mutlaka gideriz..Bu sefer Özsüt' e gittik ama benim tanımadığım bir marka bu..Yani ben İstanbul'dan geldikten sonra İstanbulda şube açmış bir marka olduğundan ilk burada gördüm..Nişantaşı, Taksim ve Osmanbey Sütişlerinin zamanında en iyi müşterilerinden biri olan bendenizi pek kesmiyor ama kahveyle ve eklerle idare ediyoruz çoğu zaman.

Neyse ben fala geçeyim ki dünkü fal inanılmaz güzel çıktı.Berna benim festival arkadaşlarımdan biri ve şimdi günlük bir gazetede güzel yazılar yazan bir köşe yazarı..Pozitif enerji işlerinde çok başarılı ve onun yanında kendimi rahat hissediyorum..Her falda ve tabakta mutlaka balık çıkar benim falımda..Tam sözünü bitirdi ki ben dedim bu sefer yok mu? O da ne dedi ve aynı zamanda da son bir şey gördüm yunus gibi balığın yani kısmetin var dedi :) Tamam işte bu çıkmazsa benim falım bitmez ki dedim :)) gülerek..Yani arkadaşlar iyilikler ve güzellikler hepimizin üstüne olsun ben böyle yorumladım falımı :)

Şimdi anlatacağım olay aslında çok komik..Yani bana komik geliyor..Biz ara ara Çağıl'la atışırız..O bir şey söyler ben karşılarım ben söylerim o cevap verir falan.Beni biraz tanıyan biri aslında çocuğuma ne kadar düşkün olduğumu da bilir ama bir kendisi bilmez garibim :) Şimdi büyümeye başladığından beri ara sıra beni zorlayan çocuk numaralarına yatıyor falan bu..Bizim evde neye kızsa sebebini benden bilir..Yani buna Babamız bile karar verse suçlusu ben olurum..Yine böyle bir akşam sanırım istemeden de olsa kızdı bana..Zaten dedi hastanede karıştırdınız siz beni..Ben güldüm çünkü daha 15 yaşında olmasına rağmen boy bakımından adı Uzunbey olan Babamızla yarışmaya başladı..Tipi Uzunbey'in kopyası, yüzü bana ve Çarli'ye benziyor..Elleri ve ayaklarının yapısı aynı babası..Yürüyüşü ki eşim bu konuda kimseye benzetilemez aynı babası..Yani onları yanyana görüpte şüpheye düşebilecek birini tanımıyorum..Neden dedik ama ben hala bizimle dalga geçtiğini falan sanıyorum..Benim kaşlarım bitişik dedi..Bak Babamın kaşları nasıl farklı..Ben onu çok ciddiye almadığımdan yüzünün ve saçlarının renginin bana benzediğini unutarak ya tabi sen sütçüden oldun deyip birde dalga geçtim çocukla..Biz ona sataşırdık eskiden biz seni -şimdi Carrefour olan- Continent'ten aldık derdik..Neyse sonra aklıma geldi benim Babam'ın kaşlarıda bitişik ama sarışın ve beyaz tenli olduğundan ve yüzümüz ona benzediğinden oğluşumun burnu gibi kaşlarıda Dedesine benzemiş :)) Yani vücut olarak ince uzun Babasına, yüz olarak bana benzemiş..Dedeside taşınırken geldiğinden ispat ettik(!) kendisine çocuğumuz olduğunu..Hızını alamadı tabi o gece yeni ergen ya bu sefer tutturdu doğumdan sonra seni değiştirmişler hastanede :))

Eskiden gün arkadaşlarım derdi ki çocukken hayatın keyfini çıkarın çocuklar büyüdükçe sorunlarda büyüyor..Gerçekten bakıyorum genelde bloglara işe giderken çocukları evde bırakmak, hastalıklar ve buna benzer çocuk problemleri..Ben bunlarla uğraşmayalı bayağı bir zaman oldu ama her yaşın kendine göre problemleri var..İlk okula başladığı sene büyük bir problemim vardı çünkü o zaman bende işyerimi yeni açmıştım ve ilk defa çalışmaya başlamıştım..İyi ki Çağıl Annemin okulunda okuyordu yoksa altından kalkamazdım..Çağıl genelde başka çocuklara benzemeyen bir çocuk..Genelde benim problemlerimde başkalarının problemlerine benzemedi..Hala da öyle..Okula ilk başladığımızda yaşadığımız ilk problem Çağıl'ın okumayı bildiği için okuma-yazma olaylarını reddetmesiyle başlamıştı..Ben bu çocuk kasımda yazar diye beklerken şubata kadar yazma işini yapamadık..Hatta Burcu ile aynı kolejdeler o zaman yani biri lisede diğer ilkokul 1 de :) Dalga geçerdi onu kızdırdığı zaman..Okuyo ama yazamıyo diye..Hala da başkalarına benzemeyen problemleri vardır benim oğluşumun..ama olsun ben onun her halini çok sevdiğim için hiç peşini bırakmam..Bu onu biraz sıksada ileride beni anlayacağını düşünürüm..Farklı bir anne olduğumuda kabul ediyorum zaten..Yani evkadını ya da iş kadını ben içinden geldiği gibi hareket etmeyi seven ve bazen de kafasının dikine giden biriyim :) İnatçıyım da..Herkesin kızdığı şeylere kızmam ama başkalarının kızmadıklarına kızabilirim..Çünkü hayata bakışım farklıdır benim.

Blog yazıyorum diye çoğunlukla benimle dalga geçiyor oysa ki bilmiyor ki çoğu insanla paylaşamadığım şeyleri buraya yazıyorum ve başta Anneannesi olmak üzere teyzesi ve çoğu arkadaşım beni burdan takip ediyor..Birde daha çok genç bilmiyor ki bazen insan kalabalıklar arasında bile yalnız kalabilir..

Dün sabah kahve faslıyla başlayan günüm buraya geldiğimde tanıştığım ve çok sevdiğim diğer bir arkadaşım olan Dilek Hanımın doğumgünüyle devam etti.Herzaman ki gibi Mercan'da buluştuk..Pasta kestik, hediyelerimizi verdik ve sohbet ettik..Haftaya cuma ( çünkü bu haftasonu yokuz ve cuma akşamı bale gösterisine gidilecek) bana yeni ev oturmasına gelecekler ..Dün resimler çekildik ve çok güzel bir öğleden sonra geçirdik..Daha sonra Kültür Merkezine uğrayıp yeni yapılan perdeleri ve sahne merdivenlerine baktık hep beraber !
Doğum günün tekrar kutlu olsun Dilek'çiğim..Buraya geldiğimde ilk tanıdığım insanlardansın ve arkadaşlığın hep bana yol gösterici oldu her zaman..Ayrıca işimizi kurduğumuzda da hep destekçimiz oldun..Teşekkür ederim.Çocuklarımız aynı sınıftaydı ve bir veli toplantısında tanışmıştık ilk olarak..Ne güzel değil mi? Önemli arkadaşlıkların başlaması için hiçte öyle ciddi bir yerde karşılaşalım ya da çok yakın olalım derdi olmadan da insanlar çok yakın olabilirlermiş..Dün aslında ara ara ona baktım sohbet ederken Annem hariç ağzından şimdiye kadar hiç kötü bir şey duymadığım ,hayata pozitif yaklaşan gördüğüm ender insanlardan kendisi..
İyi ki varsın !

Dün Beylikdüzü turizm fuarına giden arkadaşımla da görüştüm..Bana aklıma hiç gelemeyen birinden selam getirmiş..Babam'ın TÜYAP için ücretsiz giriş kartı var..Babam FETAV stantını ziyaret etmiş ve bana selam göndermiş..Çok memnun oldum ve fuar anılarını ve haberlerini almak için ayrıca onu ziyaret edeceğimi söylerek ayrıldım arkadaşımdan..Bir daha ki fuara bende gitmek istiyorum artıkkkk..Özellikle Beylikdüzündekine.

Şükran Teyze huzurevinden çıkıp bana komşu oldu artık..Senelerdir yalnız yaşamaya alışan biri için yine iyi dayandı diyorum..Zaten yine eli huzurevinin üstünde ve oradaki arkadaşlarını yalnız bırakmıyor yine de..Gördüğüm en iyi halkla İlişkiler uzmanlarından :))

En son tv'ye onun sayesinde çıktık yazdım mı bilmiyorum..TRT2 de Hayatın İçinden diye bir program var..Bir hafta Fethiye'ye gelip çekim yapmışlardı..Bizde Şükran Teyze'yi anlatırken çıktık işte :) Benim daha önce ki tv hikayem bir yarışma programıdır..O günün şampiyonu olup büyük hediyeyi kıl payı kaçırmıştım..İşin komik yanı o zamanlar çalışmadığım için yani ünvanım ev kadını ya beni torpilli birinin karşısına koydular..İyi de ben çalışmadığım zamanlar okuyup yazardım çok :) Hediyeleri ve soruların hepsini ben bilince bunlar dumur oldu..Sonradan yönetmenin ahbabı olduğunu da ağzından kaçırdı ama olay kalabalık bir mekanda geçtiği için bir şey yapamadılar..Bende hediyelerimle mutlu mesut yaşadım :))

Yine çok uzun yazmışım..Uzun yazıları seviyorum okumayı yazarkende aklıma geleni yazıyorum..Yani bir plan dahilinde uzun yazmıyorum.Doğaçlama oluyor..Bunu yazmak istedim sadece ..Yani ek olarak.

Salı, Şubat 20, 2007




Selamlar,

Asortik Krep'in blogunda, Hitit Güneşi haberine [http://asortikkrep.blogspot.com/2007/02/ben-dndm.html] yaptığınız yorumlar bizi çok sevindirdi. Eyleme destek vermek için ekteki renkli ve siyah-beyaz iki PDF dosyasını paylaşabilir ve A4 çıkartma kağıdına basarak çoğaltabilirsiniz. Ayrıca katılımcıları çektikleri fotoğrafları e-posta adresimize ( ajitatifkolektif@gmail.com) yollamaya davet ediyoruz.

İlginiz ve desteğiniz için teşekkür ederiz!

-ajitatif kolektif

Not: Hitit Güneşi eylemi 10.02.07 tarihli Star TV ana haber bülteninde yer aldı. İzlemek için adres: http://video.google.com/videoplay?docid=-1693855825928859717


2 attachments — Download all attachments
ankara1.pdf
254K View as HTML Download

ankara2.pdf
215K View as HTML Download
........
Yukarıdaki mail adresime gelmiş..Sahiplendikleri olay kadar takipçi olmaları da çok hoşuma gitti..Çıkartmalardan edinmek isteyenlere maili gönderebilirim..Mail adresini yazmanız yeterli..
Haydi kızlar yapıştırmaya :))

Cumartesiden beri yazmamışım..Bunun iki sebebi var..Pazar günü Dedem'in senesiydi ve o gün paylaşmasam da kafam Demirköy' de ve Büyükçekme' de idi..Pazar günü teyzekızım dua okuttu B.çekmece de.İki sene bitti Dedem'den ayrılalı..

Cumartesi çalıştık ve kitap imza gününe gittim..Oradan döndüğüm gibi eve geldik..Yeme içme derken akşam erkenden uyumuşum.Bu erken uyumalar bana yaramadığı için gece oturmaya başlıyorum ve bu düzen bir noktadan kırılana kadar böyle gidiyor.O gece de Okan Bayülgen'i ve gece programlarını seyrettim ve sabaha karşı uyudum..Bir gece önce de Beyazı ve Uğru Dündar'ın yeni programını seyretmiştim.

Pazar sabahı kalkıp biraz mutfağı yerleştirdim..Bu yerleşmeler ikinci fasıl olan yerleşmeler mesela yemek takımını kutularından çıkarıp raflara koyup kutuları attık ya şimdi yıkayıp yeni bir düzende mutfağı yerleştiriyorum..Öbür türlü hem kağıtlardan çıkar hem yıka hem koy hemen toparlanmadığı için bu ikinci fasıl yerleşme işte.Neyse öğlene kadar bir fasıl pazar ki artık pazar pazarı bir adım ötemizde.Yani bir sokak gidince pazara varıyoruz.Arabayla gidilebilecek bir mesefe bile değil anlayacağınız.Ama park yerleri diğer tarafta olduğu için pek kalabalığımız ve insan sirkülasyonu yok sokağımız da yine de..

Biz Uzunbey ve Tarçın yürüyüşe gittik Kargı'ya..Deniz kıyısında yürüyüp sohbet ettik..Küçük deniz kabukları topladım ben.Sonra arabaya binip pazara gittik ama Tarçınla pazarda gezmek ne mümkün.Uzunbey Tarçın'ı eve bırakıp geldi.Bu arada bende bir tur atıp lazım olanları aldım..Gelip beni de aldı ve eve gidip biraz daha iş yaptık beraber..Akşamüstü Kargı'dan davet geldi yemeğe gelin diye..Bende yorgun olduğum için hiç ikiletmedim yemeğe gittik Yörük Müzesine..Bayağı oturup sohbet ettik..Sonra da eve dönüp uyuduk..

Pazartesi sabahı herzaman olduğu gibi erken kalkıp Çağıl'ı geçirdik ve işe bıraktı beni Uzunbey..Kendisi de artık bizimle yaşamayacak olan Tarçın' ı bırakmaya gitti.Ne yazık ki biz evde bir köpekle yaşamayacağımıza karar verdik..
Özellikle tüy ve hijyen bakımından aynı evde yaşamayı beceremedik..Beş haftadır deniyoruz ama ne ona kural öğretebildik ne de başa çıkabildik..Yuttuğum ve ağzımın içinden çıkardığım tüyleri de görünce çocuk ve bizim için iyi olmayacağını düşündüm..

Evde yalnız bırakamıyoruz çünkü eşyaları kemiriyor, eşyalardan geçtim tuvalet eğitimini tamamlayamıyoruz..Tam eğittik derken en olmayacak hareketi yapıp bizi şok ediyor..Yatarken sadece bizim yatağın üstüne yatıyor..Yani gece üstünüzde ani bir hareketle gözünüze pati atabilicek şekilde fırlayabiliyor..
Dişi olduğunu için yaşadığımız zorluğu ise nasıl anlatayım bilmiyorum..İşe gidiyoruz beraber ona çocuk bezi bağladım çünkü kanaması olduğundan oturduğu her yeri kan yapıyor..Benimde iş yerinde ve evde koltuklarımın her yeri kumaş..Yorganımı ise zaten mahvetti çünkü 7 aylık olduğu için ilk kanamasını biz anlayana kadar gece yorganın üstünü batırmış..
Daha anlatamayacağım o kadar çok zorluk yaşadık ki en sonunda ona esir olduğumuzu hissettik..Sonuçta evde köpek besleyebilmek için biraz vakit, biraz hoşgörü biraz da sabır gerektiğine kanaat getirdik ve üzüldüğümüz halde köpeğimizi bırakmak zorunda kaldık.Bu noktaya gelene kadar inanın ki herkez elinden geleni sonuna kadar yaptı..Ben eşime sabah altıda beni yürüyüşe çıkar desem belki her sabah kalkıpta yürüyüşe götürmez ama dayanamadık ve bizi çok zorladı.Kıssadan hisse biraz da evde köpek beslemek isteyenleri şu konuda uyarmak istiyorum..Eğer gündüz evde olmayacak bir işiniz ve köpeğinize ayıracak dolu dolu vaktiniz yoksa kesinlikle bir köpek almayı düşünmeyin ve bir anne ya da bir evhanımı olarakta şunu söylemek istiyorum evde köpek beslemek hiçte hijyen olan bir şey değil..Emekli olduğumda bahçede bakabileceğim bir köpek istiyorum ama çalışırken artık kuş bile istemiyorum eve.
Bu arada büroda kanaryamız ve balıklarımız olduğunu da yazmak isterim :)

Dün büroda ve biraz içim kırık olarak geçirdim günümü..İşten bloğa bakmaya fırsatım olmadı..Bugünde evdeyim ve biraz sonra şofben takmak için servis gelecek..Biz güneş enerjisi kullandığımızdan güneş hariç suyu ısıtmak için yine de şofben takmak zorundayız ve buraya taşındığımızdan beri güneşi takip etmekten sıkıldım :)
Yaşasın elektirik :))

Resim: Dupnisa Mağarası..Demirköy Türkiyenin sayılı yeraltı mağaralarından..Turizme yeni açıldı.O taraflara giderseniz mutlaka gidin görün derim :)

Cumartesi, Şubat 17, 2007


Bu ve bu siteyi tesadüfen gördüm nette dolaşırken ..Oldukça güzel şeyler vardı..Yazayım dedim belki birilerine fikir olur.

Dün uzun zamandır görüşmek isteyipte ilk defa fırsat yarattığımız Kırkyama dan Gönül Hanımla buluştuk.Daha doğrusu o beni ziyarete geldi büroma.Yanında daha önceden tanıştığımız ve beni bulmasını kolaylaştıran Aysel Hanımla birlikte oldukça güzel bir sohbetimiz oldu :)Yoğun bir gün olduğundan sadece kahve ikram edebildim biraz görüştük ama her ikisi de kırk yıllık dost gibiydi..Ben sizleri çok sevdim :) Yine bekliyorum sohbete..

Bugün Coşkun Karabulut'un Tadım Kafe de kitap imza günü var..Kendisi Ölüdeniz Sanatevinin müdürü.Sadece bunun için işe geldim ve müthiş yorgunum..Erken kalkmaya alışkın olduğumuz için fazla uyuyamıyorum ve hiç keyfim yok bugün.

Bakmayın bahçeye daldığımıza daha eve tam yerleşmedik..Çok eşyam var benim aksesuar ve objelerim çok fazla..Burada bir adet var genelde yatak odalarında giysi dolapları olur..Benim kiracı olduğum evde vardı ama kendi evimde yok..Yaptırana kadar da yerleşmek benim gibi giysi manyağı biri için çok zor :) Evin hiçbir tarafında dolap yok..Bu gerçi iyi bir şey çünkü ben kendim ihtiyaca göre belirleyip yaptırmayı düşünüyorum..Bu yüzden evin en toplu odası misafir yatak odası..Yani Annemlerin oda..Yataklarını toplayıp kapısını çektim..

Dün ancak Çağıl'ın odasına perde astık..Bence en güzel perdeyi o kaptı..Çünkü tüm odalarda camlar oldukça bol olduğu için tek normal camlı oda onundu bu yüzden örgü dantel perde onun odasına asıldı..Diğer camı güvercinlik denilen üçgen bir camdan oluşuyor bu yüzden tülü perdesi tek.Dantel perde erkek çocuğun odasına takılmaz demeyin çünkü daha önce yayınlamıştım ya sarı-mavi çizgili, örgü yatak örtüsü, 3 tane sarı armut yastığı ve mavi bilgisayar masası ile yatağının modeli yüzünden zevkli bir oda oldu.Hem bu sabah yoldan baktım da dantel perde çok güzel duruyor dışarıdan :))

Benim odama Annem aldı tüllerimi ve güneşliklerimi..Hatta halkalarını bile o dikti..Beraber beğenip aldık..Boyunu da kendi ayarladı kalan tüllerden örtü yaptık ama kenar kısmını yetiştiremedik..Krinkıl tülleri çok seviyorum çünkü ütü istemiyor..Yatak odasına da krinkıl aldık..Degrade kum rengi yani kum renginin açıktan koyuya tonları diyelim..Niye böyle bir renk seçtim çünkü maviyi en çok kum ve bej rengiyle uyumlu seviyorum..Denizin renkleri ya..Kırkyama mavi yatak örtüsü almıştım zaten tüllerle beraber hoş oldu..İyice toparlanınca çekerim resmini..Hem ben perde kapalı olsun ki rahat giyinip soyunayım isterim..Bütün gün kapalı perdeler odayı da karanlık yapar bu yüzden tül ve güneşlikle yetindim.Yatak odam çok geniş ve aydınlık..Şimdiye kadar ki en güzel yatak odam bu evde :)

Bu eve geçerken sadece mutfağa tezgahüstü inox ocak ve aspiratör aldım..Çünkü ev halihazır bizi bekliyordu..Yani fazla bir şey yapmadan taşındık..İlk biz oturuyoruz.Klimaları taktık ve yine şöminem var.Gerçi bir kere yaktık bu sene pek üşümeden geçecek sanırım :)

Daha yerleşemedim ama şimdilik eve gelmek isteyen 3 ayrı grup misafirim var :)
Sıraya koydum..Burcu diyor ki beraber al ne yazık ki hepsi 3 ayrı tarzda görüştüğümüz insanlar..Yani beraber alamam ama hepsiyle grupları en azından ikilemeyi böylece bir kerede 2 aileyi ağırlamayı düşünüyorum :) Bu hafta zaten toparlanamadım, gelecek hafta kısmetse Isparta Davraz' da dağa gideceğiz iki günlük geziye..

Bugün Fethiye bayağı bir soğuk ve hava keyifsiz benim de daha fazla yazacak takatim yok.

Perşembe, Şubat 15, 2007


Yeni evden ilk resim..Son hali bu değil tabii.Bu eve de geldiğimiz gibi çiçeklerimizi getirdik ve başladık eksik olanları dikmeye..Pazar günü portakal bahçesinde ileride kullanmak üzere aldığımız ve toprağa diktiğimiz Manolya ağacımızı ve Paşa Bıyığı denilen güzel çiçekler açan bir kaç köklü bitkiyi aldık dönüşte eski evden üç dal Melisa aldık birde benim çok sevdiğim Pamuk ağacından çeliklerim vardı onları diktik.Girişte solda yani resimde görülen çam ağacının yanında küçük bir bölge var oraya birkaçını diktik..Yan evin sahibi bizim bu evi aldığımız kişi Almanyadaymış onun bahçesini de kullanabiliriz diye izin almıştık oraya ve benim giriş kapıma diğer evden getirdiğim sarmaşık pembe gülü ve mavi yasemini de diktim.Sağa sola sardunyalarımdan serpiştirdim ama beyaz yaseminleri mutfak camından yukarıya sardırılacak şekilde diktim.Hem de gördüğünüz verandanın önüne de diktim.Resimde gördüğünüz koltukların arkasından üst balkona sarılmış boru çiçeği var.Artık baharda görürüz açınca..Begonvilimizde var oda verandanın diğer ucunda.Çok güzel ve eski güller var bahçede..Az ama öz bitki vardı bizde sevdiklerimizi ekleyince daha güzel oldu.Bu verandanın önüne de Pamuk ağacının çeliğini diktim.Yandaki çam ağacı da en az bizimle yaşıt.Biliyorsunuz çamlar çok yavaş büyüyor.Yazın onun altı gölgelik oluyormuş.Burada öyle yerler çok önemli çok sıcak ya.Bizde mutlaka hem bahçede oturacak bir kısım hem de veranda istediğimizden az da olsa kenarda yer olması hoşumuza gitti.
Üstte görülen balkon yatak odamın balkonu..Oraya eski bankı koydum sandalye aslında Çağıl'ın masasının,taşınırken balkonda kalmış.Şu an odasında ve onda oturuyorum.Her sabah ve boş kaldıkça bahçeye çıkıp Uzunbey toprağı havalandırıyor bel ile.Yeni dikilenleri de böylece diğerleriyle aynı nizama sokmuş oluyoruz.Biraz gübre alıp toprağa yayacağız ve kendimize yan tarafa sadece taşlardan bir yol döşeyip basılabilen çimlerden ekeceğiz.Bahçenin giriş kısmına yuvarlak bir giriş yapıp her iki yanına sarmaşık gül dikmeyi düşünüyorum.Böylece ileride ortada buluşup çok güzel bir kapı olacak :) Sadece ben daha önce yazdığımda koku veren bitkileri beyaz yasemin ve melisa hariç bana bir kaç çiçek daha önerenler olmuştu.Onları hatırlayamadım eğer aklınıza gelirse yazın lütfen.Öyleki ben çiçeği ya renkli renkli açınca ya da koku verince seviyorum.Yeşil kalanlarda güzel ama çok büyük bahçemiz olmadığından şimdilik böyle tercih ediyorum.
Eski evimizde kalan ve benim çok sevdiğim barbekümüzü de Annemle Babam otobüsle getirmişler .En büyük süpriz bu oldu işte..Biraz zor olmuş ama sağolsun Pamukkale B.Çekmece şubesi sahibi benim eski sınıf arkadaşım yardımcı olmuş.Anneminde öğrencisi..Aslında büyük ama hafif.Zor iş yoktur yapılmak istenmeyen iş vardır hep söylerim :)) Sayesinde gelip giderken firma değiştirdik artık.Bizim burada yolculuk için pek kullanmadığımız bir firmaydı.
İleride bir yazıyı sadece evde köpek beslemeye niyetlenenler için yazacağım...Çok tatlı ama evde ne maceralarımız var anlatacağım :)

Çarşamba, Şubat 14, 2007

Yarın EMITT fuarı var İstanbul'da..Fuar Beylikdüzünde TÜYAP 'ta.
Yolu oradan geçenler, geçmeyenler, çalışacak veya gezecek olanlar hepinizi Fethiye FETAV standında da görmek isteriz..Esmer güzeli bir hatun olacak orada arkadaşımdır uğrayıp bir selam gönderebilirsiniz bana..Asortikkrep derseniz de tanır :) Adını yazdırıp selam gönderenlere hediyeler göndereceğim buradan :)) Tam da benim mekanlar ama bir başka sefere inşallah ..

Aslında nerden başlasam bilmiyorum..Anlatmak istediklerimin yarısını anlatabilsem büyük başarı olacak.Biz portakal bahçesine ev yapmayı düşünüyorduk biliyorsunuz..Ne yazık ki tapumuz olduğu halde köyden kaynaklanan bir problemden dolayı ev yapamıyorduk.Problem ne zaman kalkar ne olur bilinmediğinden ve bizim sabrımız da kalmadığından buradaki emlak fiyatlarıda bir Türk'ün alacağı seviyeye yaklaştığından hazır yapılmış ev bakmaya karar verdik ve eğer istediğimiz gibi bulursak alırız dedik.Bunun sebeplerinden biri ev yaptırmaya zamanımız yok hem de kendin yaparken biraz abartıyorsun. Neyse böyle düşünceler içindeyken ben internetten bir ev buldum.Komisyoncu ile de daha önce iş yapmışız bizi tanıyordu..Cuma gezdik bir sürü ev o bizim nasıl bir ev istediğimizi bildiğinden cumartesiye bir randevu ayarladı..Ben o gece hiç uyumadım.Kafamız karışık iyi mi yapıyoruz kötü mü derken karar aşamasındayız..Benim içime doğmuş yine de bir sakinlik ve aldık haliyle düşünüyorum evi görmeden.Ertesi gün Uzunbey işe gitmeden biz evi gördük ve beğendik..Sahibi ise biz daha kapora vermesılı olan satılık kağıdı söküp elimize verdi.Kredi diğer işlemler bir haftadan fazla sürdü oysa kredi alırken 2 günde alırsınız deniyor halbuki zorla sıkıştıra sıkıştıra tüm işlemler on günde bitti.Ev yeni olduğu için ve bir masraf istemediği için hemen taşınmaya karar verdik.Son kiramızı hatta zamlı ödedik..Ben başladım toplanmaya ama bir problem var..Daha kasım ayından Annemlerle sözleşmişiz şubat tatiline bana gelecekler, biz taşınacağız ve bir iş gezisi var öyle çakışıyor ki çok kısa bir zamanda taşınıp, Annemleri ağırlayıp 2 günlük iş gezisine gitmemiz gerek.Kafayı yemeye ramak kalmıştı ki Annemi aradım ve kesinleşmeye yakınlaşan ev işini ve geziyi anlatıp bizde geçirecekleri günleri planladık..Ardından taşınmak için toplanmaya başladım ama nasıl altı senede biriktirdiklerimizi topladım nasıl taşınırken Burcuya telefon açıp başına ekşidim sen bana neden yakın oturmuyorsun diye anlatamam.Ben ne buldumsa doldurup durdum.Yan komşum Hatice Teyze 13 tane valiz denebilecek çanta verdi ve bol bol kutular topladım.Buna rağmen evden eve taşıma firması tutmuştuk ve arabayı ağzına kadar da doldurduk..En son evi silip süpürdüm ve balkonu yıkayıp evi teslim ettim evsahibine..Yerleri vileda ile siliyorum bir yandan da her karede o evde geçirdiğim günleri kafamdan geçiriyorum.Film gibi ev temizledim yani..Biz cumartesi yağmur yağmadığı ilk gün taşındık Annemlerde kardan 13 saatlik yolu 18 saatte geldiler..Tam taşıma firması son eşyaları içeri taşıyordu ki Annem otogardan aradı biz geldik diye..Yani yeni eve onlarla geçtik ve onlarla yerleşmek ve zaman geçirmek çok keyifli geldi..Onun için gittiklerin de Tarçın bile oda oda gezip onları aradı..Şimdilik anlatacaklarım bunlar ara ara geçmişe dönüp ayrıntılarla da kafanızı karıştırabilirim çünkü ancak hatırladığım noktalar da oluyor :))


Bugün sevgililer günü ya böyle bir resim de uygun gördüm diyelim bugün için..Biz sevgili olduğumuz zamanlar sevgililer günü yoktu daha bu yüzden bana yapay geliyor ve ne yazık ki bir beklentim olmuyor bu günle..Yine de akşama bana hediye çikolata almasını tavsiye ettim Uzunbey' e.

Salı, Şubat 13, 2007



Pirre Loti Neresidir?
İsmini ünlü roman yazarı Pierre Loti ' den alan,Eyüp 'den Eminönü'ye kadar olan heryeri kuşbakışı olarak görebileceğiniz ve günün yorgunluğunu kahve,çay,soğuk meşrubat ve nargileyle atabileceğiniz son derece şık bir mekandır.
.Pierre Loti Kimdir?
Ünlü Fransiz romanci Pierre Loti, 1850-1923 yillari arasinda yasadi. Gerçek adi Louis Marie Julien Viaud olan yazar ayni zamanda bir deniz subayiydi. 1867 yilindaki Okyanusya seferi sirasinda, Büyük Okyanus'ta yetisen bir çiçegin adi olan Loti takma adini aldi. Meslegi sayesinde Ortadogu ve Uzakdogu ülkelerini, kültürlerini görme firsati buldu ve yazdigi ani ve romanlarda bu seyahatlerinde edindigi bilgilerden çok faydalandi. Denizcilik ögpreniminin ardindan 1881'de yüzbasi, 1906 yilinda da albay rütbesini aldi. Istanbul'u da ziyaret eden Loti, bu sehirden ve Osmanli kültüründen çok etkilendi ve daha sonra defalarca buraya gelerek uzun süre burada yasadi. Istanbul'a ikinci gelisinde (1879) o zamanin Osmanli Dönemi Türkiyesi'ni anlattigi “Aziyadé” adli romanina adini veren kadinla tanisti. Loti, bu romanla birçok elestirmenden olumlu not aldi ve genis bir kitle tarafindan taninmis oldu. Daha sonra roman yazmaya devam etti ve birçok önemli yapita imzasini atti. Gözlem yönü kuvvetli olan Pierre Loti, yazilarinda oldukça yalin bir dil kullandi ve ask, ölüm, umutsuzluk gibi ögelere fazlaca yer verdi.
Pierre Lotti ' ye Nasıl Gidebilirim?
İstanbul ve Eyüp'ün en gözde mekanlarından olan Pierre Loti ' ye ister Eyüp den araba ile ,ister mezarliklarin içinden geçen patika yoldan yaya olarak isterseniz de teleferikle gidebilirsiniz.


Herşey bitti..Neredeyse bir asırdır Pier Loti diye bildiğimiz bir yeri Sultan Tepesi diye adlandırmaya çalışıyorlar..Bizlerin yani İstanbulda büyümüş çocukların , aşıkların, yolu bir şekilde oralardan geçen turistlerin herhalde ilk gittiği yerdir Pier Loti.
Eyüp Belediyesi teklifte bulunmuş sanırım ve kimse sesini çıkarmazsa da değiştirecekler adını..İyi de gelenekleri korumak önemliyse illa yabancı adı var diye İstanbul'da bir asırdır bu isimle anılan bir yerin adı değişir mi? Daha dün Ankara için yazı yazdık ve insanların bu kadar zaman sonra bile partisel değişimlerden doğan yenilikleri kabul edemediğini görmüşken ne gerek var böyle hamlelere..Benim Uzunbey' le herhalde en çok gittiğim terdir ve ben oraya teleferik yapılmasını bile hazmedememişken şimdi adının değişmesi teklifine inanın gıcık oldum.Pier Loti'ye gitmek en az Eyüp Sultana gitmek kadar bir İstanbul Klasiğidir.
Saçmalamayın ve kendinize gelin...

Bugün bizim Çarli' miz Dünya Göz Hastanesinde kısa bir göz operasyonu geçirdi..Aslında kısa ama önemli..Bugün zaten stresliydim ve sabahleyin de bu haberi görünce kan beynime sıçradı..Şimdi Annemle ve Çarli'yle konuştum.İyiymiş ve eve çıkmışlar..Keşke yakın olabilseydim ve kendim görseydim demektende kendimi alıkoyamıyorum..İşte uzaklık böyle birşey.Eskiden o hasta olunca çok bakmışlığım vardır..Alışkanlık herhalde.En azından onlar yalnız değil diye de kendimi avutuyorum işte.Geçmiş olsun kardeşim.Seni çok seviyorum :)

Funda Arar'ın benim için üzülme şarkısı çalışıyor şu an..Ben bu kadının şarkı söyleme tarzını çok seviyorum ve sesi çok güzel..Ağlamadan şu postu kessem iyi olur..Eve gidiyorum çünkü bugün ADSL bağlanacak..Dün neden bağlanmadı diye aradığım telekom görevlisi daha bir hafta oldu çok zmaan geçmemiş ki niye böyle diyorsunuz dedi bana..Sakin bir günümde olduğum için sesimi çıkarmadım ama bugün bağlanmasıydı sanırım ziyaretlerine gidip hal hatır soracaktım..Özel mözel sektör aynı sektör insan aynı insan ne diyeyim..Devlet düzeni PTT tarzı bankoları müşteri temsilcisi masalarına dönüştürmekle bu işler olmuyor demek ki..İşe saygı lazım,insana saygı sonra isim ve mekan değişimi..Laf ebesi olmadan da telefona cevap vermek dua etsin müşteri kalitemi bozmadan konuşmaya çalışıyorum.
Yarın görüşmediğimiz günlerin ayrıntılarıyla görüşmek üzere :))

Pazartesi, Şubat 12, 2007



Ben döndüm..Buralardayım..Yavaş yavaş dolaşıp neler olduğuna bakacağım..Burda yokken yaşadıklarımı da yazacağım ammaaaaa öncelikle şu Ankara' da yaşanan Hitit Güneşi Logosu işine bayıldığımı ve desteklediğimi yazmak istiyorum..

Yaşasın Hitit Güneşi !

Bilmeyenler için Ankara' da bir grup insan Ankara Büyükşehir Belediyesinin yarattığı o kötü logo yerine bu sticker' ları yapıştırıyormuş.. Bende Ankara'ya haksızlık yapanları bir türlü affetmemiştim zaten :))

Cuma, Şubat 02, 2007


Yağmurlu bir gündü.Tıpkı bugün gibi.. diye başlayan çok eski ve güzel bir şarkı vardı bilmem hatırlarmısınız? Aynen şarkıda ki kadar duyguluyum bu aralar .

Biraz önce Burcu ile telefonda konuştuk..Abla ne zaman yazacaksın dedi..Kesinleştiğinde demiştim dün..İşte kesinleşti ama eylemi gerçekleştiremedik arkadaşlar..

Bir kaç gündür evde olmamın sebebi kendimize ev aldığımız için toplanmaktan ibaretti..Evet sonunda bizde "Fethiye' li " olduk..Çok uzun süredir bir evim olsun istemiştim biliyorsunuz ki herkes biliyor :) Portakal Bahçesine ev yapmanın şu an için uygun olmadığına karar verip kesin bir manevra ile direk şu an oturduğumuz semtte bir ev almaya karar verdik..İnternetten bakıp tesadüfen daha önce tanıştığımız bir komisyoncuyu bulduk ve bir kaç ev gezdik..Aşağı yukarı ne istediğimizi anlayınca gezdiklerimizden değil ama daha önceden bildiği bir ev olduğunu ve bize göstermek istediğini söyledi akşamüstü..Ben ertesi sabaha randevu aldım hemen ve Uzunbey' le evi görmeye gittik.Aynı mahallede olduğundan yol kısa sürdü..Çağıl daha görmeden biz evi beğendik..Bizi gören evsahibi camdaki satılık yazısını söküp elimize verdi ve daha kapora bile vermeden evi aldık biz :) Ev o paraya alabileceğimiz evlerin en güzeli..Yani bizim gezdiklerimiz arasında ..Bize öyle geldi.. Bu arada Fethiye' de emlak sektöründe bir duraklama vardı ve bunu iyi değerlendirdiğimize inanıyorum..Tabii en büyük pay burada Uzunbey' in ona da buradan teşekkür ediyorum..Benim en büyük isteklerimden birini gerçekleştirdiği için..

Bugün taşınmak için günlerdir toplanıyorum..Amma çok eşya birikmiş.Zaten Sinanoba'dan büyük bir evden gelip bir sürü eşyamı da getirmemiştim ve ancak sığmıştım..Şimdi ise altı senedir doldurduğumuz evi topla topla bitiremedim..Taşıma şirketiyle anlaşmamıza rağmen bugün çok yağmur yağdığından bugün taşınamıyoruz.Yarın saat sekizden itibaren taşınacağız..Kısmetse tabii.Gece yağmur yağdığını duyunca havanın biraz yumuşacağını düşünüp sevinmiştim bile..Oysa dinmeyip taşınmamıza engel olacağı hiç aklıma gelmemişti..Aslında problem değil tabii ama ben bir kaç gündür yasal işlemler tamamlandığı için taşınmayı en son çarşambadan cumaya kaydırmıştım..Çünkü Annemle Babam geliyor bu akşam..Evet bugün yola çıkıyorlar ve yarın tam bizim taşındığımız saatlerde kısmetse burada olacaklar..Tek derdim rahat edemeyecek olmaları..Başka herşey ikinci planda inanın..Yani şimdi ya da sonra taşınmak farketmezdi ama Annem çalıştığı için sadece bu hafta gelebilirdi..Ev olayıda son haftada olduğundan planı değiştirmek istemedik..Yine de canlarım olduğu için bir kaç saatlik aksaklıktan rahatsız olmayacaklarını umuyorum..Şimdi neden yağmur yağdığı için keyfimin kaçık olduğunu anladınız sanırım..

Buralarda yokken yazamadığım geçen hafta gittiğim Ölüdeniz Sanat Evindeki Nevzat Çelik söyleşisini de yazmak isterim..Çok güzel şiirler yazdığını biliyordum ama en az aynı güzellikte de şiir okuduğunu bilmiyordum açıkçası..Eğer denk gelirse ya da duyarsanız bir yerlerde sakın kaçırmayın derim..Adam yazdığı kadar okuyorda..Çok güzel bir geceydi..En tanınmış şiirinin Ahmet Kaya' nın tanınmış şarkısı olan Şafak Türküsü olduğunu söylesem sanırım bu şekilde daha iyi bilirsiniz..Bir sürü söyleşiye gittim şairlerle , yazarlarla ve ressamlarla ama o gece bir başka güzeldi çünkü her sanatçı güzel konuşamaz ya da güzel anlatamaz..Bu bir iletişimdir..Çoğu yazarın konuşurken ne kadar itici olduğunu da farketmişimdir zamanla..Bazen festivale gelen konuklarla da yaşıyoruz bunu, biz gözümüzde onu bir yerlere oturtmuşuz tanıştığımızda hayal kırıklığına uğradığımız sanatçılarda oluyor..Neyse festival zamanına yakın size gerçek magazin olan festival sanatçılarımız hakkında yorum da yaparım artık , ilerleyen zamanlarda :)) Mesela ne kadar çok candan Erçetin buraya gelsin diye istediğimizi ama parasına gücümüzün yetmediğini falan yazarım ..( Bende Beyaz gibi kırk kere söylersem belki olur dileğim ne diyeyim )...

Bugün taşınmıyoruz ya..Bende tencerelere kadar toplanmıştım bir Çağıl' ın odası kaldı toplamadığım..Şimdi taşınamadığımız haberini duyunca blog keyfi yapıp yazayım artık dedim..Özlemişim yazmayı :))

Perşembe, Şubat 01, 2007



Evdeyim..Birilerinin evde kalanları tv sayesinde zihninin bulanmalarını sağlayacak insanları bulup çıkardıklarını düşünüyorum..Ajdar'dan daha kötü bir sanatçı herhalde Alihan'dır..Tabii sanatçı denilirse..Aslında denmez..Bu adam kasedinin zamanında Türkiye'yi çok sarstığını söylüyor ama inanın ki ben hiç duymadım sadece Alihan diye ismini duydum ama ne dinledim ne de izledim..Ajdar taraftarı değilim ama hala attığı tokadı savunan iğrenç savunmalarda.Yok olun ulennnnnnn.Ben evdeyken böyle iğrençleri tv'ye çıkarmayın.. Magazin programlarının da suyu çıkmış..Yok ol Alihan..