Salı, Mayıs 30, 2006

Bu hafta çok yoğun bir hafta ..kendime göre bir sürü işim var..Yavaş yavaş işleri tamamladıkça sizleri haberdar edeceğim..Dün evdeydim..Dinlenmek ne kelime evdeki işlerimi bile bitiremedim..Bugün işimi bitirip erken gitmek isterken bu saati bulduk yine..
Bugün bizim salı pazarımız var..Pazara uğrayan ve bizimle işi olan herkes bize uğrar..Yani hareketli olur burası..Bir tanede kıskanç müşteri geldi bugün..Efendim birileri şunları şunları yapmış onun istedikleri olmamış efendim..Bunu söyleyende yabancı bir bağyan :)) Yani neymiş efendim sadece Türk bağyanlar kıskanç olmazmış..Neyse tarafımdan ikna edildi ve ücretsiz yapılması istenen olay ücretli bir şekilde tatlıya bağlandı..
Birde hazımsızlar grubu olur genelde bizim..Sizle tanışır..paralel çalışırsınız.. Ya da desteklersiniz..Sonra bir şekilde çıkarlar çakışır..ama ona göre ..siz zaten onu rakipten saymazsınız ki.. Ya da siz zaten kendi işinize baktığınızdan onun o gruplarla çalışması sizi bağlamaz..Sonra bir gün size zarar vermeğe çalıştığını farkedip önlem alırsınız..Kırılmazsınız çünkü zamanında bir sürü insanla bu ilişkiyi tekrar tekrar yaşamışsınızdır..
Ben çabuk kırılmam..Çünkü insanlarla aramda mesafe bırakırım..Beni kırabilecekleri işlerle olabilecek zararları baştan hesaplar duygusal ilişkilerimde de işsel ilişkilerden zarar görebileceğim kısımları iyi hesaplarım..Ama buna rağmen bazen yaşadığım hayal kırıklıkları olmuyor değil..Bunları erteliyorum..ve yaşadığım insanlara bunları göstermiyorum..Yaptığım iş sayesinde herkesle çalıştığım için ve genelde beni tanıdıkları için çok net bilgiler ve isimler vererek yazamam..Küçük bir yer burası..Gerçi bize İstanbul bile küçük gelirdi bazen :)) Yani karşılaşma ve görüşme oranın yüksek olan insanları tanıma trafiğini söylemek istedim..Bazen olayları da yazamıyorum..Kim oldukları anlaşılır çünkü..Yani burasını tanıyan biri anlar okursa..Duygusal anlamda kırılsam da işsel anlamda işime sahip çıkarım ben..6 senedir burdayım..Özel işimi Uzunbeyle çok çalışarak ve sabırla oya gibi işleyerek oturttum burada..Çoğu insana çok yardım ettim, çoğu insandan çok yardım aldım..Piyasa da sevilen ticari itibarı fazla olan bir markayız biz..Bunu kimseye hediye etmeye niyetim yok..Beni geçmek isteyen benden çok çalışırsa bir tek beni geçebilir..Bunu söyleyebilecek kadar da işime hakim görüyorum kendimi..Bunu niye buraya yazıyorum..Çünkü sizlerle paylaşmak istedim..Bu mesajı ben işimde zaten çalıştığım insanlara işsel anlamda veriyorum..Bir şekilde dertleşiyoruz diyelim..
Önce insan olmak..Sanırım işsel başarınında, para kazanmanında sırrı burada :))
resim : Fahrelnissa Zeyd

Pazar, Mayıs 28, 2006


Burası Aminthas Kral Mezarı..(soldaki resim)Helenistik dönemde 4. yüzyılda Kral Aminthas için yukarıdan aşağıya iple sarkılarak yapılmış..Daha doğrusu oyulmuş..Fethiye' yi her yönden görebilecek bir tepede , müthiş manzaralı bir yer..Şehrin de içinde..Yani işlek bir caddeden 10 dakika mesafede ..Eski Fethiye mahallelerinden birinin içinden geçerek gidebilirsiniz..Aşağıdan yukarıya çıkılan 200 basamak sonradan yapılmış..Benim Fethiye içinde Likyalılardan kalma sevdiğim en güzel tarihi eser..Bir de kale var ama ben kaleden Fethiye görüntüsünü değil, Fethiye' den kale görüntüsünü seviyorum..Çünkü öyle bir tepeye yapılmış ki kalenin manzarası değişik açılardan her yerden görülebiliyor..Bir de antik tiyatromuz var..Hemen şehrin içinde..Onu da çok seviyorum..Eskiden orada klasik müzik konserleri olurdu..Bizde bilet satardık..Cumhurbaşkanlığı devlet senfoni orkestrası gelir konser verirdi bir gece..Tıklım tıklım dolardı tiyatro..İçeride yer bulamayan yerli- yabancı insanlar parklarda çimlere oturur, konser bitene kadar dinlerlerdi..Birkaç senedir gelmiyorlar..Özlediğim etkinliklerden biri de o.Neyse Fethiyenin neresini kazsanız tarih fışkırır..Hala keşfedilmemiş cennettir..Bu kadar güzelliğin saklı olduğu bir yer de sanırım az bulunur..Neden bunları yazıyorum..Çünkü Fethiye sadece Ölüdenizden ibaret değildir..Gerek işim gerekse gönüllü çalışmalarım dolayısıyla bir çok köy ve tarihi yer gezdim..Her yeni keşfettiğim yer diğerinden güzeldi..Bugün çıktığım Taşyaka da(Ölüdeniz yolu üzerinde bizim İst. Maçka gibi denizden yüksek ve manzaralı bir mahallemiz) bir evde olmaz bu kadar güzellik dedirten bir manzarayla karşı karşıya kaldım.. (en üstteki resim) Bulduğum bu resim bir emlak sitesinden .. daha yüksekten ve daha sağdan karşıki manzaraya baktığınızı düşünün..Evdeki en güzel şey manzaraysa 2. güzelşey ise süs havuzundaki nilüferlerdi..Aslında biz oraya köpek görmeye gitmiştik ama manzara seyredip döndük..
Öğleden sonra da portakal ağaçlarını sulamaya gittik Uzunbeyle ..Yanımıza termos ve fincan aldım..Zaten benim bunları koyduğum bir hasır sepet-çantam var..Şezlonglarımızı da aldık..Hem ağaçlarımızı suladık hem kahvelerimizi içtik..Güneşi orda batırdık..
Yarın da kısmetse deniz sezonunu açmak istiyoruz Uzunbeyle :))

Perşembe, Mayıs 25, 2006





1962 Beyoğlu

Bu resimler bir önce ki yazımın son yorumlarından birini yazan Toprak ve Ben için..

Etiler bulamadım..İstiklal Caddesi olur mu ?

(üstteki resmin tarihini bilmiyorum.."Lezzetinizindeblogspot.com" bloğundan alınmıştır..)

Pazartesi, Mayıs 22, 2006






Ben genelde internetten hikaye almayı sevmiyorum ama bu hikayeyi ilk defa gördüm ve hoşuma gitti...
...

Şehirliye anlatması zor..

Havaların sürekli kapalı gittigi günlerdeydik. Kış bitmiyor, bahar bir türlü kendini göstermiyordu. Karamsarlık ve iç sıkıntısı sanki havayla birlikte insanlarin yüregine de çöküyordu.O gün ögleden sonra güneş sıcak yüzünü gösterir gibi oldu.. Hastane ortamından kaçma isteğiyle, işlerimi toparlayıp yakınımızdaki parka yöneldim. Boş banklardan birine oturup koltuğumun altındaki gazetenin sayfalarını çevirmeye başladım.Yaşlıca bir bey, izin isteyerek, bankın diğer ucuna oturdu.Cebinden çıkardığı ekmegi ufalayarak sağa sola atmaya basladı. Serçelerin, coskuyla sunulan ekmeği ufalama çabalari o kadar güzeldi ki, ürkütmemek için kafamı gazeteme gömdüm. Göz ucuyla da bakıyorum. Bir süre sonra adamın kuşlara bir şeyler söylediğini, daha doğrusu konuşmaya çabaladığını fark edince ilgisiz kalamadım. Mırıl mırıl bir şeyler anlatıyordu. Cebimdeki bisküvilerden birini ufalayip ben de kuşların ziyafetine katkıda bulunmak istedim. Adam, ellerimi tutarak engel oldu.
- Onlar şekerli bisküvi degil mi?
- Evet.
- Şekerli bisküvi verme kuşlara!
- Niçin? Onlara zarar mı verir?
- Anlatmasi uzun sürer şimdi. Kuşlara iyilik yapmak istiyorsan, şekerli bisküvi verme o kadar...*** Şaşırmıştım. Sert, hatta biraz kaba bir üslupla söylenen bu sözler merakımı uyandırmıştı.
- Minicik kuşlara zararlıysa, bizler de mi yemesek bu bisküvileri acaba? diyecek oldum.Baştan asağıya dikkatlice süzdükten sonra beni, dedi ki:
- Sehirde doğmus büyümüş birine benziyorsun. Sen yiyebilirsin. Sana zarar vermez!
Çattık dedim içimden. Adam biraz kaçık diye düşünmeye baslamıstım ki:
- Beyim dedi. Ben köyde büyüdüm. Şehirden hep uzak durdum. Ne zaman ki, torunum dünyaya geldi, onun hatırına kışları şehre, torunumun yanına gelmeye başladım. Ama şehirden nefret ediyorum. Alışamadım. Biraz güneş çıktığında hemen kendimi parka atıyorum. Şu ileride, salıncakta sallanan kırmızılı kız da benim torunum...
- Allah bağışlasın. Kaç yaşında?
- Dört. Seneye yuvaya gidecek insallah. O zaman, ben de onun başını beklemekten kurtulup, kaçacağım bu şehirden...
- Nedir sizi bu kadar rahatsız eden? Neden kaçıyorsunuz? Burada her şey var!
- Tam da bu yüzden kaçmak istiyorum ya! Şu kuşlara bir bak hele. Ekmek kırıntılarıyla karınlarını doyururlar. Onlara şekerli bisküvi verirsen, daha da severek yerler. Ne var ki, bisküvinin tadını alan kuşlar kuru ekmege bakmamaya başlar. Sonra da aç kalırlar. Dahası, şekerli bisküvi iştahlarını açar. Doysalar bile, yemeğe devam ederler. Çatlayıncaya kadar yerler. İşte o yüzden engel oldum onlara bisküvi vermene...
- Ben tam olarak anlayamadım sizi!
- İnsanlar da böyle. Şehirde her şeyden bol bol var. Şehre ve modern hayata alışan bu kuşlar gibi oluyor. Ne yese doymuyor! Şehir bozuyor insanları.. Ben de bu şehir insanları gibi olmadan bir önce köye dönmek istiyorum... Hiç sesimi çıkarmadım.
- Bilir misin, diye sürdürdü konuşmasını. Çiçeğe ihtiyacından fazla su verirsen, boğuldugunu anlamadan yaşar ama yavas yavas kökleri çürür, şehir insanları da böyle... Derin bir iç çekti. Cebinde kalan son ekmek kırıntılarını da serptikten sonra ayağa kalktı, kaygılı gözlere salıncakta sallanan torununa baktı ve...
- Şehirliye anlatması zor! dedi.Sonra da yürüdü gitti...

Cumartesi, Mayıs 20, 2006

ASLANIM ANKARAM ASLANIM ANKARALIM ...gözümüzü arkada bırakmadan Atamızı ve Cumhuriyeti yalnız bırakmadınız..Gözlerim yaşardı izlerken ve keşke orada bende olabilseydim dedim..Turgut Özakman' ın cuma sabahı bizlere anlattığı bir anekdot vardı..O zamanın Ankaralı aileleri tutucu ve dışa kapalı bir toplummuş ama kurtuluş savaşında Sakarya da ki savaştan sonra gelen yaralılar o kadar çokmuş ki sonunda yaralı almayan ne bir hastane ne de bir devlet kurumu kalmış..Bu Ankaralı evlerin herbiri bir kaç yaralıyı alıp evlerine götürüp tedavi etmişler ve kimseyi ortada bırakmadan sahip çıkmışlar..İşte biz bu yüreklerle savaşı kazandık diye anlattı Turgut Özakman..Anlaşılan Ankaralı duyarlılığı hala bu nesilde de devam ediyor..

Cuma, Mayıs 19, 2006











Bu resimler tahmin edersiniz ki portakal bahçesinin resimleri..Yukarıda ki 2 resmi de ben çektim..Bu sefer Uzunbey sağolsun fotoshopta bana nasıl resimleri istediğim boyuta indirgeyeceğimi gösterdi..İlk portakal çiçeği resmi aramıştım blog için..Bulamamıştım..Sonra ben çekeyim diye heveslendim..Çektimde.
Bahçeyi gösteren resimde otların olduğu kısımdan araba girişi ve kapıyı yapmak istiyoruz..Tam karşıda görülen 2 ağacın arasında arkada küçük çelimsiz bir ağaç var..Merkez o olmakla beraber yalnızca 4 ağaç keserek evimizi yapacağız kısmetse..Bu resmin çekildiği yol tali yol ve köyün içine gidiyor..Bayağı işlek bir yol aslında.Bu resmin sağ tarafından da eski Muğla-Fethiye karayolu geçiyor..Eskiden tam arsanın önüydü..Yani yola sıfırdı..Şimdi yol düzeni değişti ve yeni yol açıldı..Böylesi daha iyi oldu..Çünkü o yoldan bütün araçlar tam hızla geçiyorlardı..Hatırlarmısınız bilmem..Motorlar Reise bu yolda çarpmışlardı..
Kargı Fethiye' ye bağlı yeşil ve güzel bir köy..Fethiyenin içi ingilizler yüzünden çok pahalandığı için artık türklerin Fethiye' den hele benim oturduğum semtten ev ve arsa almaları artık mümkün değil..Bu söylediklerim hayatını normal şekilde kazanan insanlar için geçerli..Buralı olanlar zaten kendi yerlerini satıp bir şey alabiliyorlar ama biz dışarıdan gelenler mümkün değil..Artık gidip bir apartmanda yaşamak istemediğimiz için de Uzunbeyle ikimiz gidip yemyeşil bir yerde oturmak istedik..
Bu yaz hedefimiz evimizi yapmak..Size kısmetse evin bitmiş halini de gösteren bir resim çekeceğim..Bu arada biz portakal ağaçlarını budattık, kuyu açtırdık..Seneye portakalları kısmetse evimizdeyken yiyeceğiz :))
Bugün aynı zamanda Atatürk ün doğumgünü..Bu hafta burası Atatürk' ün doğumunun 125.yıl etkinlikleriyle doluydu..Her yerde afiş ve pankart vardı...Bu sabahta Lykıa World 'de Turgut Özakman Çılgın Türkler ile konuşmacıydı..Çok güzeldi..19 mayıs ancak bu kadar iyi kutlanabilirdi..Yer yer dertleşti, yer yer bilgilendirdi bizi..Çıkışta da kitap imzaladı..Dün gece Bulutsuzluk Özlemi' nin Ölüdeniz konseri vardı..Bütün gün işlerle boğuşup akşama iş bırakmadan konsere diye çıktık..Çağıl' ı evden alıp, yemeğe gideceğiz ordan da konsere diye..Eve bir geldim..Saat 4 ten sonra işini bitirmesi gereken sucular ki kanalizasyonlarımız yola bağlanıyor..hala çalışıyor ve daha evdeki bağlantılar yapılmamış..Çağıl mutfak halısını kaldırıp musluğun altındaki dolabı boşaltmış bekliyor..Dediler ki daha yeni sizin ev yapılacak..Bende sabaha kalsın istemedim..Ben kalırım siz gidin dedim..Hazır çıkmışken bir kaç görüşmede var yapılacak..Uzunbey' le Çağıl gittiler..Ben ustalarla kaldım..ama asortikkadının asortik ustası olur..Adam bana dediki bu akşam yemek yiyemeyeceğiz..Bende saf saf bak bende işimi gücümü bırakıp geldim dedim..(biz yazın bazen 8-9 a kadar çalışabiliriz..çünkü işyerlerine patronlar geç gelip geç gidiyorlar..Özellikle restaurantlar ve barlar..) O da bana öyle demek istemedim..Midem bulandı borulardan dedi :)) o an aklıma usturuplu güzel bir cevap vermek geldi ama bu akşam iş bitmezse problem yaşayacağımızı düşünüp vazgeçtim..Bağladığı boru yemek musluğunun gideri..Kadınlar bütün gün o beğenmediğin suda bulaşık yıkıyor ,yemek yapıyor..E madem miden bulanıyor sende başka iş bulsaydın demekte aklıma gelmedi..Sesimi çıkarmadım ama ben zaten senin eve girişine bile uyuz oldum dedim içimden..Gerçekten de diğerleri ne kadar efendiyse bu o kadar uyuz bakıyordu..Neyse işlerini bitirip gittiler de bende kurtuldum..Diğer kısımlar bahçeden yapılacak..Bu akşam da 84 konseri var..Eğer bir terslik olmazsa Çağılı götürürüz herhalde..

Perşembe, Mayıs 18, 2006

Geçtiğimiz hafta 3 tane sergi vardı..Biri İtalya fotoğrafları..Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği yararına..O çok hoşumuza gitti..Bizde bir tane aldık..Hem fotoğraflar güzeldi hem amaç..Fotoğrafçı bizim çalıştığımız turizmcilerden..Şimdi büromuzda asılı..Bu fotoğraf değil ama Piza Kulesinin fotoğrafı..Sergi açılıpta ben kapıdan içeri girene kadar - o kadar çok tanıdığımı gördüm ki yarım saat kapıdan içeri giremedik- beğendiğim çoğu fotoğraf satılmıştı zaten..Yine de İtalyayı yansıttığı için Piza yı beğendim..Uzunbey devamlı kolumdan çekip hadi artık demese onu da kaçıracaktım..

Bu hafta ise iki tane resim sergisi açıldı.Biri tam büromun karşısında ve bizim festivale de alacağız onları..Benim sorumluluğumda festivalde ağırlayacağımızdan iş yoğunluğundan açılışı kaçırınca herkes merak etmiş..Suluboya sergisi..Güzeldi..Diğeri Fethiye Kültür Merkezinde Caretta caretta yağlı boya sergisi..Dalyan dan gelen bir hanım ressam açmış..Yeni tanıştık ama sıcak bir insan..Sergiyi kısmetse bugün bir kaçamakla gezmeyi düşünüyorum..FKM de büronun 5 dakika ilerisinde ama bu hafta böyle oldu hiç bir yere gidemedim..

Bu sene Festivalimiz 22-25 haziran da Ölüdenizde..4 gün boyunca yapılan etkinliklerle festivali kutluyoruz biz..Bu arada festivalimizin ismi Ölüdeniz Kültür ve Sanat Festivali..Amacı buradan halkın ulaşamadığı sanat etkinliklerine ücretsiz ulaşması ve kültür düzeyini yükseltmek..İstanbulda ilk baleye gittiğimde ben 12 yaşındaydım..Burada bu imkanları herkese sunmak çok zor..Özellikle kaliteli olanlar ücretli ..Ya da en yakın Antalya da var..Her çocuğu oraya götürmek mümkün değil..Onları buraya getirmek salon açısından problem..Ama Ölüdeniz Belediyesinin desteğiyle oluşturduğumuz komitede gönüllü çalışarak biz herkesin gidip izleyemeyeceği sanatçıları buraya getirmeye çalışıyoruz..Geçen sene yapılan etkinliklerde Genco Erkal, Sunay Akın ve Mümtaz Sevinç ( toprağı bol olsun) gibi sanatçılar burdaydı..4 gün boyunca fotoğraf ve resim sergilerinden tutun tiyatroya kadar yapabildiğimiz bütün etkinlikleri yapıyoruz..Haziran başında programı yayınlayacağım ve sizleri de haberdar edeceğim..

Salı, Mayıs 16, 2006

Kim derdi ki benim küçük oğlum bir gün büyüyecek ve bilgisayarla ilgili her konuda annesini geçecek..Bloğun en aşağısına sayaç koydu şimdi de Çağıl..Dün akşam koyduğumuz sayaç sayesinde bugün 24 saat olmadan yaklaşık şu saat itibarıyla bloğa giren kişi sayısı 170 oldu..Öncelikle bu bloğun tüm teknik işlerini hiç söylenmeden yapan ve bloğumu açan oğluşuma sonra da blok dünyasında beni yalnız bırakmadığınız için sizlere teşekkür ediyorum..

Reisin yokluğuna alışmaya çalışarak yoğun bir çalışma içine girdik bu hafta..Sizlerin 3 günlük tatil planlarınızı okuyunca ayın 21 ine kadar olan yoğunluğumuzu bir an için unutmak istedim..19 mayısta yapılacak büyük bir organizasyonda çeşitli işlerimiz olduğu için yoğun bir şekilde hazırlanıyoruz..Gelecek pazartesiye kadar bütün izinler kaldırıldı..Dün nefes almadan akşamı ettik..Bugün düne oranla daha rahattık..Hafta sonu Anneler gününde biz mangal yapmaya ve denize girmeye Ölüdenize Kıdrak dediğimiz bir piknik alanı var Likya World yanında ücretli girilen (7.20 ytl araba başı) orada geçirdik pazarımızı 3 aile..Sabah gidip akşam geldik.Arada Uzunbeyin Belcekız da bir işi vardı o da gidip onu halletti..Ağaçların altından geniş bir plaja iniliyor ve isterseniz deniz kenarında güneşleniyorsunuz isterseniz piknik masalarında yemek yiyiyorsunuz.Oturduğumuz yerde ara ara Babadağ dan atlayan paraşütçüleri de seyrettik..Bayağı uzun bir gündü..Akşam 20.00 de kapanan piknik alanını 19.45 te terkettiğimizde kimse kalmamıştı..Bu biraz da maçtandı sanırım..Cim bom şampiyon olduya Çağıl havalara uçtu..Bizde sevindik onun sevincine :)) Bizim evde herkes GALATASARAYLI..

Pazartesi, Mayıs 15, 2006

Anneler Günün Kutlu Olsun :))

Ben aynen bu resimdeki gibi Annemin dizinin dibinde büyüdüm..Bu ne demek ..Her çocuk Annesinin dizinin dibinde büyür..Anlatmak istediğim Annem 21 yaşında anne olmuş..Yani evlendikten tam bir sene sonra ve evliliğinin her döneminde özellikle kardeşlerim doğduktan sonra biz hayatı daha bir paylaştık..Bazen bana zor gelen olayların daha sonra bana çıkış noktası olabileceğini o zamanlar anlamazdım..Annem sayesinde hayatı erken öğrendim ben..Onunla alışverişlere çıkar..Beraber dikiş diker..Ev işi yapar hatta bazen arkadaşlarımızı paylaşırdık..Ben evlendiğimde de en iyi arkadaşım hep o olmuştur..Öyle tarafsızdır ki ..Ağzı da çok sıkıdır..Onu tanımlamak gerekirse tek kelimeyle pozitif biridir diyebilirim..Ona çok güvenirim..Çünkü genelde ben sivri davranışlarda ya da çıkışlarda bulunabilen biriyim..Beni çoğu zaman yapabileceğim büyük hatalardan çevirmiştir..Her zaman madalyonun diğer yüzünü o göstermiştir bana..
Buraya taşındığımda sudan çıkmış balığa döndüm.Hayatı onunla paylaşmaya o kadar alışmışım ki burada yeni bir şey keşfettiğimde geldiğinde onunla giderim diye çoğu zaman erteliyorum..
Burada en çok onunla yaşadığım arkadaşlığı özlüyorum..Herşeyi ondan öğrendim ve beğenilerimizde birbirine çok yakın..Tip olarakta ona benzerim..Ufak bir kaç değişikliği sadece Babamdan almışım..Bizi beraber görenler bizi abla-kardeş sanırlar bu da beni mutlu eder :) Burada beni mutsuz eden tek şey Annemlerden uzak yaşamaktır..Onu çok seviyorum..İyi ki onun kızı olarak doğmuşum..
En çok eflatun ve mor rengi sevdiği için o renklerde bir şey gördüğüm zaman Annemi hatırlattığı için alırım..Zamanla ortak olmayan zevkleriminde onun zevklerine döndüğünü farkettim..İyi ki böyle bir Annem var..Kendimi çok şanslı hissediyorum..Burada onu tanıyan bütün arkadaşlarımda aynı fikirde..Ben çok şanslıyım :)))
Resim: Renoır

Perşembe, Mayıs 11, 2006



Hayat kendi içinde ne kadar surprizlerle dolu..Bunu dün ve salıyı çarşambaya bağlayan gece bir kez daha anladım.Salı çok yoğun bir günün ardından Uzunbey , Çağıl ve ben işten çıkınca portakal bahçesiyle ilgili bazı kararlar aldık ve pür neşe arabaya binip eve geldik..Aslında çarşamba günü benim yaşgünüm ama Uzunbey araba da torpido üstüne hediyemi kutusuyla beraber koyduğu için ben arabaya bindiğim gibi görüp elime aldım ve zaten keyifli olan halimiz daha da neşeye döndü.Sonra eve geldik ve güzel bir yemek yedik..Şarap açıp hem kararımızı hem de ertesi gün için kutlamamızı yaptık kadeh tokuşturarak..( Vera nın böğürtlenli şarabı da içildi böylece..) Çukulata alıp yedik şarapla , canımız öyle istedi..Çağılın uyku zamanı geldi..yattı ve iyi ki yatmış diye sonradan şükrettim.Uzunbey koltukta uyuya kaldı..ben msn de Burcuyla yazışıyorum ki kapı çaldı..Saat 1.00 civarı..Bizde kocaman bir veranda var ve zilimiz yok bizim..Yani zil kullanmadığımız arka kapıda..Verandadan direk oturduğumuz salona giriliyor ve salon hem çalışma odamız hem salonumuz hem de amerikan mutfak olduğu için yemek odamız ..Burada çoğu ev öyle..Ben önce sesi alamadım ama zaten açmam kapıyı ..Çünkü bir gece saat 3 te sarhoş bir turist yandaki apart diye bizim kapıya geldi ve hırlayarak kapıyı açmamızı istedi..Ben polis çağırdım hemen..Önce hasta sandık daha sonra sarhoş olduğu için -çok içerler ya- öyle olduğunu anladık..Evimizde sitenin ilk evi..Yandaki apart diye bize parayı gösterip kapıyı açmamızı istediğinden sonra anlayınca gitti polis gelene kadar neyse konuyu dağıtmayayım.Karşı evden komşumuz N. beymiş.Bana Uzunbey evdemi dedi..Tanıyınca açtım kapıyı ve Uzunbeyi uyandırdım..Reisin yolda yattığını ve kaldırmak istemesine rağmen kalkmadığını söyledi..Bana sen kal Uzunbey gelsin dedi..İkisi 2-3 metre ilerideki site kapısından çıkıp bizim arabanın hemen arkasında ayakta durduklarından onları görüyorum ama yeri göremediğimden reisin hangi pozisyonda olduğunu göremiyorum..Biraz sonra Uzunbey geldi ve ölmüş dedi..Bende yanlarına kadar gittim ve baktım..Önce araba çarpmış sandık çünkü son zamanlarda hem katarakt olduğundan iyi göremiyor hem de nerdeyse hiç duymuyordu..Ameliyattan sonra da bacağı aksadığı için verandanın 3 basamaklı merdivenlerini çıkamıyordu..İniyordu ama çıkmak için bizi çağırıyor ve biz yine kucağımıza alıp çıkarıyorduk..Sonra normal bir şekilde hatta huzurlu bir yüzle yattığını farkettik ..kontrol ettikten sonra..Reis yaşlılıktan ölmüştü..Komşularımız ve insanlar aslında son zamanlarda bizi uyarmıştı ama biz anlamamıştık..Davranışlarını düşününce de anlamamız gerekirdi diye düşünüyordum ama Uzunbeyin dediği gibi onu sevdiğimizden konduramamıştık..Zaten son motor olayı da üstüne tuz-biber ekmişti..Reis ameliyattan sonra ne onun topuyla oynadığımız koşturmacaları yapabildi-kaçkere denedik ve 2 adım sonra çöküyordu- ne de ameliyattan sonra edindiği değişik bir havlama sesini değiştirdi..Biz onu ayağını kullandığı için yaptığını sanıyorduk..Bende yola çıktım..Ona baktım..Konuştum..Okşayarak veda ettim canım köpeğime..Tüylü oğluma..Sadece gözleri kapalıydı..Ben anlamadım ama Uzunbey soğuk olduğunu söyledi..Okşadım ve ne kadar iyi bir arkadaş olduğunu ve hayatımızın belki de çok zor bir kısmında bize arkadaşlık yaptığı için ve hayatı paylaştığı için ona teşekkür ettim..Gittiği yerde mutlu olması için dua ettim.O arada Uzunbey ona bir yer kazdı ve hazırladı..Bizim oturduğumuz semt etrafında koca bir doğal kanal olan, ara ara boyu geçen sazlıklardan oluşan yol kenarlarında doğal yeşillikler olan bir yer..Bizim karşımızda da park yapılacak kocaman bir yeşilliklerden oluşan yer var..Arkası da şimdilik boşluk olan koca bir arsa..Çağıl okuyacağı için net olarak yazmak istemediğim ama güvenlikli bir şekilde ona hazırlandığı yere yatırdı Uzunbey ve eve geldi..Ben her ne kadar bu olaylarda soğukkanlı olan biri olsamda son kısma yardım etmedim..edemedim.Bu arada yemek kabını, su kabını ve havlusunu yokettim hemen..Topunu ve tasmasını sakladım.Sadece balkondaki kocaman kulübesi kaldı ortada.İkimiz gelip içeride kanepeye oturduk ve birbirimize baktık..Bir vardın bir yoktun işte..Hayat birden senden geri alınabiliyordu ve sen hiçbirşey yapamıyordun..Saat 4 e ya da 5 e kadar oturup onu konuştuk..Çağıla okula gideceği için birşey söylememeye karar verdik..Sabaha karşı uyumuşuz..Onun hastalığındaki gibi aşağıda uyuduk ve sabaha kadar kulaklarımdan o keskin ama fısıltı gibi çıkardığı havlaması gitmedi.7 de kalkıyoruz..Uzunbey herzaman herkesten önce kalkar.. sanırım Çağılla karşılaşmasın diye kafayı kaldırmadı.Ben oynadım..İçim buruk ama yaşgünüm olduğu için bana sarılan ve kutlayan oğluma bir şey belli etmedim..O çıktı..Annem ve Babam aradı kutlamak için..Annem sesimden anladı..Söylemedim ama insan annesine oynayamıyor ya da biz birbirimize rol yapamıyoruz sanırım..Zaten saklayamadım ve tembih ettim..Çünkü Burcuyla msn de olduğumuz için eve gece girdiğimizde ona söyleyip, izin isteyip kapatmıştım bilgisayarı..Burcu söylerse sakın Çağıla söyleme gibi..Ya da Çağıl ararsa söyleme gibi birşeyler tembihledim..Ama hepimiz bütün gün Çağıla nasıl söyleriz diye stres olduk..Çarli hem kutlama için ayrı aradı hem de gece Çağıla söyleyebildin mi diye ayrı aradı..Büroda da herkese tembihledik..Çünkü öğlende ve çıkışta büroya gelecek, dershaneye gidecek, çıkışta onu alıp eve geleceğim ve söyleyeceğim ki yarın okula gidene kadar toparlansın..Bütün gün ne telefonlarım kutlamalardan sustu ne de büroda yalnız kaldım..Hediyelerin ve arkadaşlarımın sayesinde ne kadar şanslı bir insan olduğumu düşünerek ve çatı ressamları arkadaşlarım ve o gruba dahil saydığım bir kaç arkadaşımın benim için yaptıkları küçük ama samimi bir partiye de katılarak akşamı ettim..Çağıl dershaneden çıkınca beni aradı ve arabayla alıp onu eve geldim..Bütün gün bütün o harekete rağmen beni acaip strese sokan o hüzünlü konuşmayı yaptık sonunda..Hayat kendimi bütün gün sorgulamama neden olan şimdi sırasımıydı sorusunu bu akşam ancak cevabını bulmamı sağlayan o garip duyguyu anca anlamamı sağladı..Evet..çünkü o kadar üzüleceksin ki ancak bu koşturmacayla ve insanların seni sevdiklerini gösteren o ilgiyle bütün gün boğuşursan bu üzüntüyü daha rahat atlatabilirsin demişti sanırım..Ben anlayana kadar..Zor olacak ..daha şimdiden özledik ve sabahtan beri birbirimize şöyle yapardı şimdi diyoruz ya da gözlerimizle paylaşıyoruz hüznümüzü..Onu çok sevdik..Sanırım insanın ya da canlının ölüme karşı tek dayanağı sık sık onu hatırlamak..Hep güzel şeylerle ve onu unutmadan..Kendime uzun süredir çıkardığım bir dersi tekrar yaşadım..İnsanlara sevgiyle yaklaş, bir dakika sonra nerede olacağın hiç belli değil ...! Pişman olmadan bir hayatı tamamlamak çok zor.Pişmanlıklar keşke ona öyle davranmasaydım diyeyse de bir zamandan sonra ayrılıklara dayanmak daha da zor..Hayat boyu sevdiklerinize pişman olmayacağınız şekilde davranmanızı diliyorum...İyi ki son zamanlarında ona evin küçük çocuğu gibi yaklaşmışız ve onu sevdiğimizi belli etmişiz..

Seni çok sevdik Reis..

Çağıl olmadığı için yazıyı yorumlara nasıl kapatacağımı bilmiyorum..Bu yazı Reisin yokluğuna yazılmış bir veda yazısıydı..Lütfen yorum yazmayın..

Çarşamba, Mayıs 10, 2006

Boğayım, boğasın, boğalar...


Boğa Burcu Kadını Genel Özellikleri :Boğa burcu kadını sessiz, sakin ve mağrur duruşuyla dikkat çeker. Gerçekçi ve otoriter bir tavrı vardır. Girdiği ortamlarda hal ve tavırlarıyla dikkati çeker. Hırslıdır ve düşlediği bir şeye ulaşmak için elinden geleni yapar. Alışkanlıklarına bağlıdır ve sadakatsizlikten hoşlanmaz. Boğa burcu kadını duygusal açıdan oldukça hassas ve kırılgandır. Birine değer verdiği zaman onun için daima elinden geleni yapar.Sadakatsizlikten hoşlanmaz. Dışarıdan soğuk görünmekle beraber, yumuşak kalplidir. Çalışkandır ve bir işe başladığı zaman sonuna kadar o işi götürür. Boğa burcu kadını maddi rahatlığa fazlasıyla önem verir.Çünkü konfora düşkündür.. Fakat giriştiği işlerde kendini çok fazla riske atmayı sevmez. Merhametlidir ve yardımseverdir. Gönül ilişkilerinde onun için sevgi ve saygı çok önemlidir. Tek eşlidir ve sadık bir eş olur. Boş zamanlarında yemek yapmayı, müzik dinlemeyi ve el sanatlarıyla uğraşmayı sever. Boğa burcu kadını evine düşkündür. Huzursuzluktan hoşlanmaz. Hediye almaktan fazlasıyla hoşlanır. .Boğa fiziksel kaynaklarına ve sahibi olduğunu düşündüğü insanlara çok bağlıdır. Boğa'nın en kuvvetli arzusu kişisel emniyettir. Yerine getirilmeyen sözler ya da ihanet bu güven duygusunun kolayca sarsılmasına neden olur. Bu durumlarda Boğa, şiddetli reaksiyonlar gösterir ve karşısındakine bir şans daha vermeyi reddeder..Boğa, özellikle kendisinin istemediği, gerçekleştirmediği değişikliklere karşı dirençlidir. Boğa burcu insanları genellikle yaşamlarında başladıkları işleri bitirirler. Pek çok insanın dayanamayacağı zor koşullara katlanma, sabır ve metanet temel özellikleri arasındadır. Burcun sembolü olan Boğa bu sebatın, hatta inadın gerçek kaynağını oluşturur. Pozitif yanından bakıldığında ise, Boğa'nın gücü ve kararlılığı diğer insanların O'na güvenmesini sağlar. Boğa insanı hayatını başka bir insana dayanarak yaşamayı sevmediği için, kendine güvenmek ve inanmak ister. Sevecen ve sabırlı Boğa, özellikle değer verdiği insanlarla birlikteyken, ya da önem verdiği bir konuda emek verirken çok daha metanetli ve dayanıklıdır..Boğa'yı güzellik ve lüks gezegeni Venüs yönetir. Bu gezegenin etkisi altında Boğa insanı, fiziksel zevklere duyarlı, estetik değer yargıları güçlü, kişisel konforuna ve rahatına düşkün, duyarlı bir karakter sergiler. .Boğa bağlılığından ve sadakatinden hiç şüphe duyulmayacak bir partnerdir. Birlikte olduğu insanı her an her yerde kalbinden ve aklından çıkarmayan, aşkını ilk günki kadar taze tutabilen nadir burçlardan birisidir Boğa. Boğa insanı aslında oldukça ihtiraslı ve duygusal bir yapıya sahiptir ve buna değer veren insanlarla beraberken dolu dolu yaşayabilir.Boğalar çok sabırlı oldukları için, hedefe kilitlendikten sonra, uzun süre elde etmek için mümkün olan her şeyi, bütün yolları denerler. .Boğa'nın yaşamındaki huzursuzluk ve kurduğu dengenin bozulması, bedensel ve ruhsal sağlığını şiddetle etkiler..Duyuları çok gelişkin olan Boğa, iyi yemeği, dokunmayı, rafine kokuları, güzel müziği sever. Konforuna ve kişisel rahatına çok düşkün olduğu için, yaşam şartlarını da buna göre düzenlemek için elinden geleni yapacaktır..Toprağı ve yeşili seven Boğa için, bahçe çalışmaları ya da açık hava yürüyüşleri oldukça caziptir. Her türlü zevki sembolize eden Venüs tarafından yönetilen Boğa burcu insanının, kendini yemekten sakınması oldukça güçtür. Dolayısıyla belki de tüm burçların içinde en zor diyet yapan, bir de buna ağır metabolizma hızı eklenince iyice umutsuzlaşan Boğa burcudur..Çok inatçı ve kincidir..Ben bir boğayım..Yükselenim oğlak..10 mayıs 1971 benim doğum günüm..Kendimi seviyorum..Beni sevenleri de :)) Bana uzun süredir istediğim çok güzel bir hediyeyi ! alan Uzunbeyi de :)) En zor zamanlarımda bana bir evlattan çok arkadaş olan oğluşumu da :))Nereye gidersem gideyim hep bana destek olan annecik ve babacığımı da :)) Onlara ne yaparsam yapayım bana abla olduğumu hissettiren kardeşlerimi de :)) Eşlerini de :)) Kalabalık sülalemi de :)) Hiç unutmayacağım can arkadaşlarımı da :)) Hayatımda başka kimseye anlatmadığım bana göre özel duygularımı paylaştığım Blog camiasını da :))
resim: Monet.

Pazartesi, Mayıs 08, 2006

Bu hafta sonu hep hastaydım ve salondaki kanepeden kalkmadan cuma akşamından pazartesi sabahına kadar yattım..İyileştim mi hayır..ama işe gelmem gerekiyor..Uzunbey bensiz çalışamaz :)Çağıl dershanesine ben yatağa, Uzunbey dışarı ben yatağa diyerek sadece yemek yaparak ve televizyon ve bilgisayar başında yarı uyuyarak geçirdim haftasonumu..Pazartesi günü ve işteyim..Sesim kötü ama cuma günkü kadar kendimi kötü hissetmiyorum..Kısmetse iyileşeceğim..Bu arada Atıf Yılmaz öldü..Sevenlerine ve tüm beyazperde camiasına başsağlığı diliyorum..Allah rahmet eylesin.

Cuma, Mayıs 05, 2006

Yarın Hıdrellez..!

Bugün ayın 5 i..Yarın hıdrellez..Her sene unutmadan geç vakit gül ağacının dibine bir ev çizeyim diyorum taşlarla..Unutuyorum..Ya çok yoğun oluyoruz ya da ertesi gün aklıma geliyor..Bugün unutmamak için elimden ne gelirse yapıyorum..Güllerde bahçede coşmuş..Hangisinin dibine çizsem bilmem ki şimdi..Her birine çizecek bir şey elbet bulunur :)
Bugün de acayip hastayım..Nezle olmuşum..Kafamı kaldıracak halim yok..Yarın ki planlar hepsi iptal..Hem sergi açılışı hem de hıdrellez şenliğine gidemeyeceğim..Umarım haftabaşına kadar iyileşirim..

Perşembe, Mayıs 04, 2006



Sobelendik ya..İşte cevaplar..

Uyumayı severmisiniz?......Çok sevdiğimi söyleyemem.Eğer erken kalkmaya alışmışsam istesem de geç kalkamam ki.

Yatar yatmaz uyuyabilen, nazar değdirilesi sinir insanlardanmısınız?....Hayır.Çok yorgunsam uykum kaçar zaten..Ara ara uyku hali bastırır beni..O zamanlarda ancak yattığım gibi uyurum.

Nasıl bir pozisyonda uyursunuz?....Eskiden sırtüstü uyurdum artık yüzükoyun uyuyorum.

Haftasonları erkenden hortlayan gıcık insanlardanmısınız?....Değilim..Yatakta keyif yapmayı severim..Ve önemli bir işim yoksa 10-11 e kadar uyurum, dinlenirim, yatarım.

Uykunuzu ne kaçırabilir?.....Herşey..O gün sinirlendimse, kızdımsa, kötü geçmişse, canım sıkkınsa..Üzgünsem...Sıkıntılıysam uyuyamam :( Benim uyku düzenim bazen bozulur ..Günlerce uyumam ya da bir -iki saat uyurum bu böyle dayanamayacağım duruma kadar devam eder..Yani uyumasam da o günü normal geçirebilirim..Uyumak istemezsem de sabaha kadar oturabilirim.Çağıl küçükken ve ateşliyken çok sabahladım. Büyük depremlerden sonra günlerce uyumadım..Depremi 7. katta yaşayınca(apartmanımız 13 katlıydı) biraz zor oldu sarsıntılara alışmak..Aylarca rahat uyku uyumadım..Burası da deprem bölgesi ama ev 2 katlı olduğundan o kadar çok rahatsız olmuyorum geceleri..

Başka yerde yattığınızda yerinizi yadırgarmısınız?...... Bazen..Kendimi güvende hissedeceğim bir yer olmalı..Yoksa uyuyamam.

Uykunuzun gelmesi için ne gibi yöntemleriniz vardır?.......İnternete girmek, tv. seyretmek, kitap okumak..Direk yatağa girip uyuyamam.

Hangi sebep sizi sabahın köründe uyandırabilir?......Tabiki ses..Sesler beni uyandırır.Bazen de ışık..Gözüme girdiğinde uyanırım.

Sabah kalktığında afyonu patlamamış insanlardanmısınız?.......Eğer uyanma zamanımdan önce bir başkası beni yaptığı seslerle uyandırırsa evet..Ama kendim uyanmışsam hayır.

Uykunuz hafifmidir?.........Çok yorgun yatmazsam ve içki içmemişsem herzaman çok hafiftir..

Horlarmısınız?..........Yorgunsam evet..Hatta kendi horlamamdan uyanırım :)

Sayıklarmısınız?......Çocukken evet...Şimdi sayıklamıyorum.

Uyurgezermisiniz?.......Hayır.

Uyanıp bir şeyler yediğiniz olur mu?........Gece yemek sevmem ama nescafe ya da çay içebilirim.

Kaç kere çişe kalkarsınız?........Pek kalkmam..Yatmadan giderim..Sabahta kalkınca.

Hiç yatağa işediniz mi ? ......Küçükken işedim sanırım :)

Gürültüde uyuyabilirmisiniz?......Hayır..Kesinlikle uyuyamam.

Şu an nerede ve nasıl uyumak isterdiniz?.....Resimdeki gibi bir hamakta Portakal Bahçesinde :)

Salı, Mayıs 02, 2006

İstanbul yolculuğu 2


29.nisan cumartesi..
Gözümü açtığımda Burcunun oturma odasında uyandım..Annem kendi deyimiyle bizi görünce gevşediği için hastaydı.Havanın da hiç keyfi yoktu..Güzel bir kahvaltı edip öğlende birşeyler atıştırıp çarşıya çıktık..Oradan akşam için balık ve şarapevi diye çok hoş bir dükkan sahibesi bir hatundan güzel şaraplar aldık..Ben Tekirdağda ki sahil büfeye gelirken uğradım. F.ye ve Burcuya daha önce de oradan şarap alıp içmiştik çünkü..ama iki seferdir orada meyveli şaraplardan bulamadım..Bu yüzden Burcu da seni şarap evine götüreyim oradan bakarız dedi..Benim en çok sevdiğim Vera nın karadut şarabından bulunca bize ve O akşam içmek üzere karadut ve böğürtlen şarabı aldım..Uzunbeye de kayısısından baktım ama başka çeşit yoktu.Eve geldiğimiz gibi Burcular balıkları pişirdiler..bende şarapları açtım ve hep beraber çok güzel bir yemek yedik..Sonra da uykumuz gelene kadar da oturduk..
30 nisan pazar..
Ertesi gün Burcunun avon günü görevi nedeniyle ve aslında bizimde erken gitmek istememizden kahvaltı ettik ve 8.30 da yola çıktık..Saat 12.30 da Silivride çarlinin dershanesinin önündeydik..Annem hasta olduğu için arabayı ben kullandım..Hem çarliyle hemde küçük dayımla görüşüp doğru çekmeceye yola çıktık.Babamı eve bırakıp Beylikdüzündeki pazar pazarına gittik Annemle..Annem hasta olmasına rağmen sesini çıkarmadan bana arkadaş oldu ve çok güzel şeyler aldık onunla..Benim için erken denebilecek bir saatte pazardan çıkıp teyzemlere vedalaşmak için uğradık..5 e kadar oturduk ve bavulları hazırlamak için eve geldik..Babam ,Annem ve ben yine muhabbeti güzel bir yemek yedik ve servis için Beylikdüzüne geldik..hava soğuk olduğu için serviste otururken Çarli eve giderken arabayı görmüş tekrar görüştük..Onlara tek tek sarılarak vedalaştım ve herzaman ki gibi teşekkür mesajı çektim..Aynı zamanda tam servise bindim ki ne göreyim gezmediğim yeni bir çarşı açılmış Beylicium..Mesajda Anneme onu gezmeyi unuttuğumuzu da bildirerek geri dönebileceğimi de belirttim :))
Servis Esenler Otagarına giripte Fethiye otobüsüne bavulları verirken genç bir hanım beni durdurup siz Asortikkrep hanımsınız değil mi dedi evet dedim gülerek..Otobüse bindik yanıma genç , saçı örülü bir hatun geldi..Ben hemen merhaba dedim..Yorgun olduğumdan hemen uyumayı düşünüyorum ..Hatun bana cevap vermedi..Neden sonra ben sizi tanıyorum dedi..nerden dedim? Komşunuzun İstanbulda çalışan kızıyım ben dedi..( o beni tanıyormuş)
Arka koltuğa da işten tanıdığım biri oturdu ve otobüs kalkana kadar muhabbet ettik.Otobüsün yarısı diğer yarısını tanıdığım için susmayacağımı sanarak beni izlerken ataşehirden sonra uyuklaya uyuklaya yolu geldim..Sabahta saat 10 da otogara indim..Kendimi otobüse bindiğimde Annemlerden ayrılmanın burukluğunu üstümden atmış buldum..Sebebi ise düşüncelere dalacak yalnızlığı yakalayamamamdı herhalde..İşimi seviyorum..İnsanların beni bu işle tanımasını seviyorum..Orayı da seviyorum burayı da seviyorum..Yine de benim özlediğim zaman Bir İstanbul yapıp gelmem iyi geliyor bana..Uzunbeye ve Çağıla beni gönderdikleri için teşekkür ediyorum dönüşte ve hala rüya gibi gelen küçük tatilimi düşünüyorum ara ara.
resim :Çanakkale..www.burasicanakkale.com

İstanbul yolculuğu 1


Merhaba..5 günlük bir geziden sonra dün sabah döndüm..Yukarıdaki resimden görüleceği üzere İstanbul erguvan zamanında idi..Gerçi erguvan zamanı mayıstır ama sizi boğazda uzaktan bu şekilde görünen erguvanlar karşılıyor..Köprüyü geçerken hem kendim için hem de istek üzere bol bol boğazı seyrettim..Kameraya çektim..Sonra Burcu' ya da seyrettirdim..
25 nisan çarşamba..
Öğlene doğru B.çekmece ye vardığımdan Babamla biraz sohbet edip Annemin okulunun servisiyle anaokuluna gittik..Ben ilk defa görüyorum..Daha önce tatilde gittiğimden ziyaret edememiştim..Babamda orada satranç dersleri verdiği için 2 gün gidiyor..Gürpınarda kocaman bahçeli bir villada açılan anaokulu çok şirin ve her taraf öğrencilerin yaptığı etkinliklerle doluydu..Babamın dersini bitirmesini beklerken Annemle hasret giderdik bu arada çalıştığı diğer arkadaşlarıyla tanıştım..Hepsi çok iyi insanlardı..Onun için sevindim..Beni çok hoş karşıladılar..Babamın dersi bitince oradan Çekmece merkezde Atirus diye yeni açılan alışveriş merkezine gittik..Babamla tam biraz dolanıp, vitrinlere bakıp oyuncak mağazasından Çağıla ve Atahana birer hediye almıştık ki Çarli aradı..Neredeyseniz sizi alacağız (eşiyle) süpriz bir yere götüreceğiz dediler..Bende olur dedim önemli olan görüşmek nerede olduğu önemli değil..Ben bize yani Babamlara gelirler orada görüşürüz diye düşünmüştüm..İkiside meslektaş onların ve aynı markanın bir şübesinde biri diğer şubesinde biri görevli..ve çarşambaları boş..Neyse biz Atirus' un önünde ama Mimarsinana gidiş yönünde buluşalım diye sözleştik..İşin komik yanı Atirusun tam önü hem araba hem de yaya alt geçidi..Ama ben yokken yapılmış olan bu alt geçit ben Çekmece de gözümü açtığımda gördüğüm üst geçidin hemen yanında olmasına rağmen Babama üst geçitten karşıya geçelim dedim..Orada buluşacağız dedim..Babam da kibar bir adam olduğu için burada alt geçit var..Tam karşıya sadece E5 in altından geçerek ulaşırız demedi ve üst geçitten karşıya geçip yaklaşık 50 mt aşağıda bekliyorduk ki Çarli ve eşi geldiler..Arabaya binip doğru yeni yapılmakta olan evlerine götürdüler bizi..Evler deniz manzaralı yeni yapılan bir site..Benim eski evimin tam karşısında Sinanoba da..Babamda ilk defa gördü ve ikimizde çok beğendik..Bende eski evimi görmüş oldum..Orayı hala çok severim..Evi ve siteyi biraz inceledikten sonra arabaya tekrar binip, Babamı öğretmen evine bırakıp bize gittik..Çarli ve A. ya (eşine) aldığım lokumları verip beni teyzeme bırakmalarını istedim..Çünkü teyzemde anneannem kalıyor..Dedemi kaybettikten sonra anneannem çoğunlukla annemde ve teyzemde kalmak üzere artık burada yaşıyor.Çarlinin evi Beylikdüzünde teyzem Beykentte..Geçerken beni bıraktılar..Anneannem artık sabırsızlanmaya başlamış..Onu ve teyzemi çok severim..Sarıldık..Teyzemin çocukları da İstanbulun en iyi özel okullarında öğretmenler ..Okuldan çıktıktan sonra da onlar geldiler ve onların çocukları ..Teyzemin gelini ki o da benim için kuzenim kadar değerlidir..O da geldi..Eniştem de evdeydi..Böylece eskisi gibi hep beraber oturduk..Ben gitmeden önce hepimiz bu civarda oturduğumuzdan öyle komün kalabalıklara alışığızdır..Süpriz bir şekilde Lüleburgaz da oturan büyük dayım da uğrayınca bayağı eğlenceli oldu bizim için :) Sonra annemle eve döndük..saat 7 sularında..Babam , annem ve ben annemin eskiden denizi ve gölü gören ama şimdi karşısına yapılan büyük apartman yüzünden sadece göl manzaralı ama bana sanki dünyanın en güzel manzaralı balkonuymuş gibi gelen kapalı balkonunda akşam yemeğimizi yedik ve gözlerimiz uykudan kapanana kadar üçümüz sohbet ettik geç vakitte de yattık.
27.nisan perşembe ..
O sabah annem okula gideceği için ve onunla kahvaltı yapabilmek için erken kalktım..Yine üçümüz kahvaltı yaptık balkonda..Sonra biz annem gittikten sonra babamla sabah kahvelerimizi içip sohbet ettik..Sonra benim aklıma aslında beni görmek için gelecek olan akrabalarımız ve cumartesi günü olduğu için perşembeye aldığımız akraba günü geldi..Dün biz yokken annemin yardımcısı evi çok güzel hazırlamıştı ama ben anneme eskisi gibi ben ikramları yaparım sen bir şey yapma dediğim geldi..10.30 da panikle ikramları yapmaya başladım..Labadalı-kıymalı börek,sosisli milföy börek,kakaolu kek, yalancı tavuk göğsü,kabak salatası ve hazır tatlı..Teyzemin gelini G. de okuldan gelirken evde yaptığı keki getirince bayağı zengin bir menümüz oldu :) Ben az yedim tabiki..Biz G. ile birara Gürpınarda yeni taşındıkları çok güzel bahçeli evlerini gezmeye kaçtık..Aynı zamanda orada beni Müya nın fabrika satış mağazasına götürdü..Kendime ahşap tabanlı parlak bej renkte bantı olan asortik ve rahat bir terlik aldım..Sonra akşamüstü çarli de uğradı ve saat 8 de biz annemle migros alışveriş merkezine gittik..Saat 10 a kadar alışveriş yaptık..10 dan sonra annemin üst katında oturan genç komşusu G. yi de çağırarak 1 saat oturduk..Aldıklarımı gösterdim..Bu arada migros Flo dan kendime kurdeleli yeşil örgü sandalet ve Faik Sönmez den kırmızı bir spor kısa kollu gömlekle dantelli açık yakalı siyah iç-dış triko takım aldım.
28.nisan cuma ..
Sabah annemin bir işi için Alkent tarafına gittik..Ben onu gürpınara okula bıraktığımda saat 10 du ve akşamüstü 4 civarı okulda buluşmak üzere anlaştık..Ordan migros alışveriş merkezine, aşağıda carrefour, bauhaus, ferah fabrika satışını da gezdiğimde saatin 4 e 10 kala olduğunu farkederek 10 dakikada okula ulaştım..Bu arada 12 de yemek yedim sadece ve bol bol gezdim..alışveriş yaptım.
Annemin işi 5 te bittiğinde eve geldik ve hazırlanıp 6.30 da Çanakkaleye yola çıktık..Yol 5 saat sürüyor..Yine annemle paylaştık şöförlüğü ve Tekirdağda köfte molası hariç durmamaya çalışarak, lale devri çocuklarını dinleyerek akşam saat 11.de Burcuya ayak bastık..Atahan heyecanla bizi bekliyordu..uyumamıştı ve uykumuz gelip yıkılana kadar beraber oturduk orda..Yolda en çok hoşuma giden annem ve babamla sohbet etmek ve yerel radyoların trakya türkülerini dinlemekti.
Şimdi işe gitmek zorundayım..Çanakkale haberleri ve dönüş gezisi diğer yazıda ..
Hoşbulduk :)